Geçtiğimiz aylarda internette tesadüfen türkçe yayın yapan evrimagaci.org isimli evrimci ateist bir sitenin Prof. Dr. Michael Behe ile ilgili yazısı ile karşılaştım. https://evrimagaci.org/inancin-bilimle-imtihani-prof-dr-michael-behe-vaka-analizi-364
Yazı bol miktarda evrimci iman tazeleme, asılsız ithamlar ( Bu yazı zaten asılsız yalan ithamlar ve yalan çıkarımlar üzerine bina edilmiş sahtekarlığı göstermek için yazıldı.) ve kendi biyografisinden bir makine mühendisi olduğu anlaşılan yazının yazarının, bir biyokimya profesörünü kendi ana alanındaki uzmanlığı konusunda cahil ilan etmesi saçmalıklarını taşıyordu. Tabi Prof. Michael Behe’nin iyi okuyucularından birisi olduğum için yazıdaki tüm sahtekarlıkları ve cehalet üzerine kurulmuş tezleri bir çırpıda görebildim. Bu derece saçma bir yazı için bir değerlendirme yazısı yazmak ne kadar mantıklı olur diye düşünmedim değil, ancak yazının yaklaşık 11,000 civarı hit alması ve yukarıda linkini verdiğim müphem sitenin fundamentalist bir olgu ile çalışıyor görüntüsü vermesi beni bu konuda yazı yazmam için motive etti.
Prof. Michael Behe ve son kitabı Darwin Devolves- Behe’nin son kitabı tasarım-yaratılış argümanını çok daha kuvvetli bir pozisyona ulaştırmıştır.
Yazıya başlamadan önce Prof. Michael Behe’ye bu sitenin sahiplerinin kendisini hiç olmadığı ve kendi ağzından çıkmadığı tanımlamalar giydirip eleştirdiğini, Avrupa’daki bu tarz sahtekar evrimci gruplara karşı çok da fazla iyi niyet taşımaması gerektiğini bildiren bir eposta gönderdim. Muhtemelen kendi isminin suistimal edilmesinden rahatsız olan Prof. Behe ise bana gönderdiği cevapta ”Bu tarz bilgi kirliliğine yol açan, suistimal eden gruplardan haberim var. Onları Akıllı Tasarım görüşünün son kitabımda ki tezlerle birlikte çok daha kuvvetlendiği hususunda bilgilendir” diyerek yanıtladı. Prof. Behe’nin yanıtını yazıya ekleyeceğim.
İnsanlar farklı düşünebilirler, düşünceler tartışılabilir ancak aslolan gerçekler ve dürüstlük olmalıdır. Şimdi Türkiye’deki evrimcilerin ahlaki boyutunun dışa vurumu olan bu müphem yazıyı alıntılarla inceleyelim.
Özellikle 90’ların sonunda Evrim Kuramı’na karşıtlığıyla ün kazanmış ve “İndirgenemez Karmaşıklık” safsatasını ileri sürerek “Akıllı Tasarım” hipotezinin ateşli savunucularından biri olarak karşımıza çıkan Lehigh Üniversitesinden biyokimyager Prof. Dr. Michael Behe, Aralık 2010’da The Quaterly Review of Biology dergisinde yayınladığı Deneysel Evrim, Fonksiyon Kaybettirici Mutasyonlar ve Adaptif Evrim’in İlk Kuralı başlıklı makalesinde evrimi belli sınırlar dahilinde kabul ettiği göstermektedir.
Cümlenin başlangıcında ki ifade yazarın daha eleştirdiği kişiyi hiç tanımadığını göstermektedir. Michael Behe kitaplarının hiç birinde ki buna Darwinin Kara Kutusu isimli ilk kitabı dahil, modern sentezin(Darwinci evrim görüşü) genel kabulu ile alakalı yani türlerin evrim ile mi yoksa özel yaratılış ile mi meydana geldiği hususunda hiçbir şey söylememektedir. O aslında sadece kendi alanı ile alakalı Biyokimya ile ve hücre içi yada dışı moleküler makinalar ve vücudun kullandığı sistemler ile alakalı argümanlar üretmekte ve konuşmaktadır.
Prof. Behe canlıların kökeninde bir zekanın aktif olduğunu söyler ancak bunun türlerin birbirinden türeme yolu ile mi yoksa özel yaratılış mı olduğunu söylemez, sadece yaratılış işleminin bir zekanın işin içinde olup olmadığı düşüncesini incelemektedir. Yani yazı kendisi açısından 1-0 geride başlıyor golüde vatandaş kendi kalesine atmış. Ayrıca Yazar anlayamadığı canını sıkan gelişmelere safsata ismini veriyor sanırım. En azından kendi kullanım şeklini öğrenmiş olduk. İndirgenemez Kompleks sistemlere yönelik detay bilgisi bilmediği yazının içeriğinden anlaşılan yazar, hakaretamiz acziyet kelimeleri kullanarak konu ile ilgili ne derece bilgili olduğunu da bize göstermiş oluyor. İlerleyen cümledeki ”ateşli savunucu” deyimi ise yazarın daha yazıya başlarken eleştirdiği Prof. Behe’yi okuyucunun gözünde küçük düşürme çabasıdır. Böylelikle Dr. Behe okuyucunun gözünden düşecek ve siz belli argümanlardan etkilenseniz dahi onun etkisi sınırlı olacaktır. Ne kadar ucuz işler….
Ayrıca Dr. Behe’nin belli sınırlarda evrimi kabul etmesi hepimizin varyasyonel çeşitliliğe dair kabul ettiklerimiz ile aynıdır.( Aslında Burda Dr. Behe’nin tam bir görüntüsü mevcut değildir. Ortak atamı ortak atalarmı, cins sınıf altı biyolojik sınıflnadırmayı içeren yönlendirilmiş bir süreçmi vs. ) Modern Sentez küçük değişimleri gerçekleştirebilir (insanların göz renkleri, köpeklerin kendi içerisindeki değişik tipleri, yada aklınıza gelebilecek tür içi her değişim) Ayrıca Dr. Behe son kitabı ”Darwin Devolves” ‘da sonucu ne olursa olsun mutasyonların genel itibari ile zaten hali hazırda genomda mevcut olan genlerin mutasyona uğraması şeklinde gerçekleştiğini göstermektedir.(istisnalar hariç) Ek olarak ayrıca bu mutasyonların neredeyse her zaman fonksiyon kaybettirici mutasyonlar olduğunu da göstermektedir. Yani aslında olan biten gözlemleyebildiğimiz değişimler zaten var olan bilginin varyasyonları olarak gerçekleşmektedir. Eğer bunca yıldır elektron mikroskopları ile yüzbinlerce bilim adamı ve milyarlarca dolar araştırma fonu ile bulabildiğimiz en iyi örnekler bunlar ise neden türlerin yada yeni özeliklerin kökeninin tesadüfi mutasyonlar olduğunu düşünmeliyiz ?! Mantık bunun neresinde.
Elbette tekil bir kişinin evrimle ilgili ne düşündüğünün hiçbir önemi yoktur. Hele ki bu düşünceler şahsi inançların bir uzantısı olarak doğuyorsa, bu görüşlerin bilimsel anlamda dikkate alınması beklenemez. Evrim Ağacı olarak bu şahsın görüşlerini ele alıyor olmamızın sebebi, yaratılışçılığın evrimle barışmış gibi gözüken ancak bilim dışı açıklamalardan halen eşit düzeyde arındırılamamış olan akıllı tasarım iddiasının neye benzediğini anlatmaktır. Michael Behe, bu görüşü uzun yıllardır savunan bir bilim insanı olarak, bu konuda incelenmesi gereken en önemli şahıs olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine burada evrimagaci.org sitesinin farklı bir ahlaksızlığı ile karşılaşıyoruz. Bir kere tekil bir kişi değil binlerce bilim adamı yaşamın kökeninde tasarım-yaratılış fikrinin olduğunu düşünüyor ve entellektüel boyutta bunu savunabiliyor, tam da bununla alakalı bloğumda 4 farklı yazı mevcut. http://bilimvemedeniyet.blogspot.com/2019/12/yasamn-gercek-tarihi-fosil-kaytlar-bize.html ”Yaşamın Gerçek Tarihi” serimin 1-2 ve 3 nolu yazıları neredeyse bütünüyle Tesadüfi Evrim görüşünün bilimsel değil ancak felsefi bir görüş olduğunu direkt evrimcilerin ağızlarından ifadeler ile göstermektedir.
Ayrıca http://bilimvemedeniyet.blogspot.com/2020/01/tum-bilimadamlar-evrime-mi-inanyor-tabi.html ”Tüm Bilimadamları Evrimemi İnanıyor, Tabi ki Hayır” isimli yazımda da bilahire tekrar evrim görüşünün kabulu ile alakalı oranların neden yüksek gibi göründüğünü gayet net bir şekilde açıkladım.
Yazarın ikinci cümlesine dikkat edin ” Hele ki bu düşünceler şahsi inançların uzantısı olarak doğuyorsa” Bu arkadaş Mike Behe’nin bilimsel iddialarının inancın uzantısı olarak doğduğunu nasıl bilebiliyor ?! bununla alakalı elindeki kanıt nedir ? Behe İncil’deki yaratılış ayetlerini mi kullanıyor bilimsel görüşlerini açıklamak için ?! Tabi ki hayır Michael Behe canlı yapılardaki moleküler sistemlerin tasarlanmış göründüğünü, ayrıca pek çok biyolojik yapının İndirgenemez Kompleksliğe[1] sahip olduğunu açıklamakta, eski dönemlerde Darwin dönemi ve sonrasında hücre ve moleküler boyutlardaki zarif kompleksliğin bilinmediğini bu sebepten cehalete dayalı bir tez olarak tesadüfi evrim görüşünün benimsendiğini ancak moleküler dünyada tesadüfe yer olmadığını göstererek Tasarım Yaratılış fikrinin bilimsel bir çıkarım olduğunu göstermektedir. Yani yazının yazarının Prof. Behe’yi dini duygular ile hareket eden bu sebepten ötürü Akıllı Tasarım fikrini benimsemiş göstermesi, ne ahlakidir, ne insanidir ne de bilimseldir. Çünkü Behe hiçbir yerde bilimsel olmayan bir konuşma yapmamaktadır ve tamamını okuduğum ”Darwinin Kara Kutusu” isimli kitabının türkçe ikinci baskısında da bir tane bile ayet vb. dini referans kullanmamaktadır. Peki yazar dini inançlarının bir uzantısı olarak Akıllı Tasarım görüşünü benimsediğini nereden bilmektedir ?!! Tabi ki bunun için elinde bir kanıt mevcut değildir ancak nasıl olur da Prof. Behe’yi okuyucunun gözünde küçük yada değersiz kılabilirim çabasının bir sonucudur. Yukarıda ki satırlarda da değindiğim gibi bu davranış ahlaki değildir.
Dolayısıyla, bu makalenin amacı “Bakın, Behe de kabul ediyor.” gibi bir polemiğe girmek değil (zaten bilim insanlarının inançlarından bağımsız olarak ezici çoğunluğu evrimi kabul etmektedir, Behe’nin kabul etmesi ilginç veya önemli değildir), Prof. Dr. Michael Behe’nin fikirsel duruşu üzerinden evrimle ilgili farklı görüşlerin, özellikle de bilim camiasında kabul görmeyen (ve asla göremeyecek olan) akıllı tasarım fikrinin neye benzediğini anlatmaktır.
Bir kere daha söylemek gerekirse Michael Behe hiçbir zaman Hristiyan Yaratılışçılığı çizgisinde olmadı[2] Ayrıca tüm türlerin özel olarak yaratıldığı fikrini hiçbir yerde savunmadı( Konu sadece Behe’nin ne söyleyip ne söylemediği ile alakalı olduğu için burada kesiyorum) Darwinin Kara Kutusu kitabında da bu konulara hiç yer vermez.
Ayrıca yazar bilim dünyasında kabul edilmeyen! ve de asla kabul edilemeyecek!! bir görüş olarak Akıllı Tasarım görüşünü kategorize etmektedir. Kabul edilmediğini nereden çıkarmaktadır acaba ? Demi ya, eğer ret edilmişse neredeyse hiç bir bilim adamının kabul etmemesi gereklidir değil mi ?! Yukarı da linkini verdiğim tüm bilimadamları evrimimi kabul ediyor başlıklı yazımda da gösterdiğim gibi binlerce bilim adamı akıllı tasarımı kabul etmektedir ayrıca bu konularda sessiz kalan her bilim adamı otomatik olarak evrimci demek anlamına gelmemektedir. Yazımı okumanızı öneririm suradan ulaşabilirsiniz. Şimdi arkadaşın iddiasına gelelim, bu vatandaş Akıllı Tasarım fikrinin asla kabul edemeyeceğini nereden bilmektedir ? Tesadüflere olan imanın gelecekle alakalı çıkarım olarak yansımasıdır. Bir kere bir şeye şu kesinlikle olamaz demek bilimsel değildir.
Michael Behe, 1996 yılında yayınladığı Darwin’in Kara Kutusu isimli kitabında Evrimsel Biyoloji’ye adeta bir savaş açmaktaydı. Daha doğrusu birçok insan bunu böyle anladı, çünkü böyle lanse edildi. Michael Behe, o dönemlerde çok daha katı bir evrim karşıtı olmakla birlikte, esasında evrimsel değişimleri tamamen reddetmiyordu da. Ancak kitabını bunun üzerine kurmadı ve asıl olarak neden türlerin ve türlerin özelliklerinin kademeli değişimler sonucunda evrimleşemeyeceğini ispatladığını sandığı indirgenemez karmaşıklık isimli bir tezi ileri sürdür. Bu tezin ve genel olarak akıllı tasarımın “evrim tesadüfen olamaz”, “türler kontrolsüz şekilde evrim geçiremez”, “evrim gözlenemez”, “göz, beyin, bakteri kamçısı gibi yapılar evrimleşemeyecek kadar karmaşıktır”, “eksik bir organ işlevsizdir, evrimleşerek oluşamaz” gibi parçaları da aynen kitap içerisinde yer aldı ve evrim karşıtları tarafından büyük beğeni topladı. Ne de olsa birçok bilim karşıtı insan, bu sayede evrime meydan okuyabilmeye başlamıştı.
İlk cümleye dikkat edin, Evrimsel biyolojiye savaş açmıştı. Darwinin kara kutusu kitabında yapılan tek şey; Bazı bakterilerin kullandığı flagellum isimli biyoljik motorun incelenmesi, omurgalı kan pıhtılaşma sisteminin incelenmesi ve ayrıca hücre içi taşıma sistemlerinin incelenmesi, detaylarının masaya yatırılması ve ardından çıkarımlar yapılmasından ibarettir. Yani Behe kitabı ile yukarıda andığım biyolojik sistemlerin halk diline indirgenebilecek güzel bir edebi üslup ile anlatmakta ve elindeki bilgilere göre çıkarımlar yapmaktadır. Peki savaş bunun neresinde ?!! Bir bilim adamının gayet mantıklı çıkarımla ile yön verdiği bilimsel bilgileri hoşunuza gitmediği zaman böylemi değerlendireceksiniz ?!!
Açıkçası bunun bir cehaletten kaynaklandığını düşünmüyorum, bu değerlendirmeler açıkça iyi niyetli olmayan, Prof. Behe’yi konuyla çok alakası olmayan yeni biyoloji okuyucuları gözünde küçük düşürmek maksatlı yazılmış ahlaksız bir manipulasyondan ibarettir. Mesela bu tarz bir sahtekarlığı ki bunlara manipulasyon diyoruz finansal araçların kullanıldığı piyasalarda yaparsanız 24 yıl civarı hapis cezası alabilirsiniz. Ayrıca katı bir evrim karşıtı idi iddiası da yazarın yazdığı yazıyı kendi kafasına göre yorumlama çabasından farklı bir şey değildir. Yukarıda ki cümlelerde dediğim gibi Prof. Behe Darwinin Kara Kutusu isimli kitabında sadece indirgenemez komplekslik ve incelediği biyolojik yapıların tasarımı nasıl ispat ettiğini göstermektedir. Yani katı bir evrim karşıtı idi iddiası bütünüyle cehalet yada manipulasyon kaynaklı bir yalandır. ( Ancak bu yalanı bilinçli olarak devam ettiren yazar zaten bu yazının bütün omurgasını da bu yalan üzerine bina etmiştir, güya Michael Behe yıllar içerisinde görüşlerini değiştirmiş. Tabiki bunun kuyruklu bir yalan olduğu aşikar ancak sitenin okuyucuları bunları bilebiliyormu ?!!) Devam eden cümlelerin birinde Michael Behe’nin ” Eksik bir Organ İşlevsizdir” dediği iddia edilmektedir. Behe’nin böyle bir şey söylediğini hatırlamıyorum, hoş yazımızın yazarının sorumluluk duygusu olmadığı için güya Behe’den yaptığı alıntıların bir çoğunda kaynak belirtmemektedir. Ancak Behe’nin eksik bir organ işlevsizdir gibi bir genelleme yaptığını zannetmiyorum.
2000’li yılların başından itibaren bu akım bilimin de dikkatini çekmeye başladı. Bu dönemlerde artık Evrimsel Biyoloji zaten birçok bilim dalında yer almakta, türlerin evrimleştikleri ve doğadaki bu evrim yasasının net bir gerçeklik olduğu neredeyse bütün bilim camiasında kabul edilmekteydi. Akıllı tasarımın iddiaları da sonunda bilimin ilgi alanı haline geldi ve gerçekten de göz, beyin, bakteri kamçısı gibi yapıların evrimleşip evrimleşemeyecekleri mercek altına alındı. Sadece birkaç aylık çalışmalar ve daha önceden yayınlanmış makalelerin derlenmesi sonucunda ortaya çıkan tablo çarpıcıydı: indirgenemez biçimde karmaşık olduğu düşünülen her türlü yapının, esasında son derece indirgenebilir olduğu ve pek tabi kademeli bir evrimsel süreç sonucunda evrimleşebileceği gösterildi. Bununla ilgili çeşitli makaleler yayınlandı, analizler yapıldı ve belgeseller çekildi.
Kısaca, evrimsel biyolojinin o dönemde yaptığı atılımlar sonucu bilim dışı görüşlerin tamamı bilim camiasından silindi.
Şimdi bu cümleleri neresinden başlayıp eleştireyim. Bir kere yazarın tesadüfi evrim görüşüne imanı çok dikkat çekici. Bunun gibi imanlı 8-10 kişi ile Michael Jackson’ın ruhunun Bülent Ersoyun içine girdiği gibi iddiaları bile savunabilirsiniz, çünkü çok güçlü bir imanı var arkadaşın. Mesela evrim yasası ifadesi kepazeliktir, böyle bir yasa yok aslında ortada gözlemlenemeyen, test edilemeyen bir hipotez mevcut, normal bilimsel sınıflama standartları uygulansa, bilimsel bir teori olarak bile görülemeyecek bir hipotez ancak arkadaş bundan yasa diye bahsediyor. Arkadaş ayrıca İK ( indirgenemez kompleks) yapıların çok kısa sürede yapılan çalışmalar ile çürütüldüğünden bahsetmektedir. Acaba hangi çalışmalardan bahsediyor! Arkadaşın tek taraflı adaletsiz bir şekilde sunduğu durumun gerçek özeti ise şudur; Michael Behe ilk kitabı Darwinin Kara Kutusunda incelediği çalışmaların hiçbirinin doğal seleksiyonla nasıl oluşabildiğini gösteren bir çalışmanın mevcut olmadığını göstermiştir. Bunun ardından ciddi manada alan kaybeden evrimciler Michael Behe’ye aynı bu yazarın yaptığı gibi bel altı ile karışık bilimsel temeli çürük bazı cevaplar vermişlerdir, Behe’de bunlara tekrar cevap vermiştir.[3] İnternette yapacağınız basit bir tarama Michael Behe ve diğer Akıllı Tasarım savunucusu bilim adamlarının tesadüflere tapan evrimcilere verdiği cevapları bulmanıza yardımcı olacaktır.[4] bunun gibi binlerce link verebilirim. Önemli olan cevap vermek de değildir zaten cevabın niteliğidir. İngilizce okuyabilenleriniz özellikle Dr. Behe’nin Fundamentalist evrimci Kenneth Miller’a Darwinin Kara Kutusu kitabının ikinci baskısında verdiği yanıtları da mutlaka okumalı. Kitabının türkçe ikinci baskısının Sonsöz kısmındaki ara başlık ” 10 yıl sonra ben konuşurken” başlığı altında bu eleştirileri cevaplamaktadır. Ben çok kısa bir bölümü aktararak aslında eleştirilerin nasıl mahiyette olduğunu ve Behe’nin cevap veriş şeklini göstereceğim. Gayet rahat bir şekilde evrimcilerin Darwinci evrim görüşüne duygusal bağlılıkları nedeniyle Behe’ye cevap verdiklerini anlamış olacaksınız.
KÜRDANDAN FARE KAPANI YAPMAK
Brown Üniversitesi hücre biyologu Kenneth Miller da, Robert Pennock gibi eksiltilemez karmaşıklığın Darwinizm için sorun teşkil etmediğini gösterme heveslisidir. Yine Pennock gibi kendisine ait bir eksiltilemez karmaşıklık tanımı uydurup eleştirmiştir. Ancak farklı olan yanı, Miller’ın, yapı, bozulmuş eksiltilemez karmaşıklıktaki karmaşık bir sistemin kabul edebileceği görev çeşitlerini tasavvur ederken gösterdiği şaşırtıcı zayıflıktır. Pennock en azından başlangıçtaki işlevi kabaca bile olsa korumaya çalışıyordu — hem saat hem de kronometre zamanı gösterir. Miller’ın böyle bir derdi yoktu. O her kapının arkasında — bir “işlev” kâğıt tutacağı ya da kürdan kadar basit olsa da — umut veren Darwinist habercilerin olduğunu düşünüyordu. Miller eksiltilemez karmaşıklığı, sistemin parçalarından hiçbirinin kendi başına bir işlevi olmadığını söyleyerek yeniden tanımlıyor. Wall Street Journal gazetesinin köşe yazan Sharon Begley, “Evolution Critics Come Under Fire Flaws in ‘Intelligent Design’ ” başlığını taşıyan bir öyküde Miller’ın görüşünü aktarır: 1996’da biyokimyacı Michael Behe, evrime karşı güçlü bir argüman ile ortaya çıktı. “Darvin’in kara kutusu” adlı kitabında karmaşık canlı yapıların “eksiltilemez karmaşıklık” oluşturduğunu iddia etmekteydi. Bunun anlamı bu sistemlerin tüm parçaları biraraya gelmeden, bir fare kapanının tabanı, yayı vs olmadan nasıl bir işe yaramıyorsa, işlev göremeyecekleriydi. Daha da ötesi karmaşık yapıların ayrı parçalanın kendi başlarına bir işe yaramadığı düşünülüyordu.
İlk bölüm benim düşüncelerimi yansıtsa da ne yazık ki italik yazılan ve “Daha da ötesi…” ile başlayan kısım, yazarın kendisine ait bir yorumdur. Begley’ın bildirdiğine göre, akıllı tasarımdaki kusuru keşfeden Millerdır! İndirgenemez karmaşıklığı niçin yeniden tanımladığını anlamak zor değildir: “Karmaşık yapıların ayrı parçalarının kendi başlarına bir işe yaramadığı düşünülüyordu.”
Miller da Pennock gibi retorik kaygılarla akıllı tasarım argümanını, olabildiğince kırılgan bir hale getirmeye çalışıyordu. Millerin düşüncesine göre eğer bir fare kapanının bir parçası kâğıt tutacağı olarak kullanılabilirse (ki ağır olan her şey kâğıdın uçmasını engellemek için kullanılabileceğinden bu zor bir şey değildir), böylece parçanın tek başına bir işe yarayacağı .. gösterilmiş olacaktı. Bundan sonra da “eksiltilemez karmaşıklık,” tanımdaki çelişki sayesinde ortadan kalkmış olacak ve tüm iyi Darvinistler bir kez daha rahat bir nefes alacaktı. Ancak eksiltilemez karmaşıklıktaki bir sistemin parçalarının ayrı ayrı işe yaramamaları için herhangi bir neden yoktur ve ben de öyle bir şey yazmadım. Ben eksiltilemez karmaşıklıktaki sistemlerde “parçalardan herhangi birisinin çıkarılmasının” sistemin — parçaların değil — işlevini etkileyeceğini yazmıştım. Örneğin, Miller fare kapanındaki çubuğu çıkartırsa sistem işe yaramaz hale gelecektir, ancak çubuk kürdan olarak kullanılabileceği gibi kapanın geri kalan kısmı da kâğıt tutacağı olarak işe yarayabilir. Ancak her iki kısım da artık bir fare kapanı değildir. Daha iyi canlandırmak için, tek başlarına kağıt tutacağı olarak kullanılabilen, diğer taraftan birleştirilince oyuncak gemi, uçak ya da bir fare kapanı olabilen Lego® seti düşünülebilir. Ancak parçalar pek çok şeyin yapılmasında kullanılsa da, 2 . bölümde resmedilen bir fare kapanı bile tüm parçalar bir arada olmadan çalışmayacaktır.
Eksiltilemez olan sistemdir, parçalar değil. Miller’ın mantığını kullanarak Lego parçalan ile bu parçalardan oluşturulmuş makineleri ayırt etmeniz mümkün değildir. Açıkça, Miller her ikisinde de aynı şeyi görüyordu. Miller’ın sözlerini tekrarlayan Begley, “Bu, tıpkı bir fare kapanı kolunun, sıçanları öldürmek için diğer parçalarla bir araya gelmeden önce iyi bir kürdan olduğunu keşfetmeye benzemektedir” yazmıştır. Darwin’in kara kutusundaki 4. bölümü daha dikkatli okumalıydı. Profesör Doolittle’ın verdiği örneği takip ederek, ilk fare kapanının üretimi ile ilgili bir rota çizebiliriz: Çekiç, garajımızdaki bir levyenin kopyalanması sonucu ortaya çıkmıştır. Çok sayıda şeker çubuğunun karıştırılması sonucu çekiç ve platform temas etmiştir. Büyükbabanın saatinden çıkan yay, fare kapanının yayı olmuştur. Tutucu çubuk atılmış bir kola kutusundan çıkan kamıştan, yakalayıcı dil de bira şişesinin kapağından türemiştir. Ancak gerçekte, süreç boyunca birileri ya da bir şeylerin rehberliği olmadan tüm bunlar gerçekleşmez. Bıyık altından gülerek yazıyordum. Zira bir fare kapanının daha önceden başka amaçlarla kullanılan nesnelerin tesadüfen bir araya gelmesi ile oluşabileceği düşüncesini, çoğu okuyucunun aptalca bulacağına emindim. Ancak Miller ve Begley gerçekten ciddidir. Daha teknik konuşmamız gerekirse Miller, benim ele aldığım eksiltilemez karmaşık biyokimyasal sistemlerin bazı bileşenlerinin hücrede, Sil proteinleri tubulin ve dinein gibi, başka roller aldığını heyecan içinde duyurmaktadır. Ancak on yıl önce kitabı ilk kez yazdığımda zaten bunu belirtmiştim.
Örneğin 3. bölümde, “mikrotüpler pek çok hücrede mevcuttur ve hücrenin şeklini korumak gibi yapısal destek için yalnız bulunurlar. Ayrıca motor proteinleri de hücrenin bir ucundan diğerine kargo nakliyatı gibi başka işlere de müdahildirler” yazmıştım. Yine de böyle başka rollerin mevcut olmasının eksiltilemez karmaşıklığa bir faydası olmadığını da vurgulamıştım: “Sil hakkında evrimci bir hikâye dolambaçlı bir yol tasavvur etmelidir. Belki de başka amaçlar için kullanılan parçaların Sil oluşturacak şekilde adapte edildiğini hayal etmelidir.” Daha sonra da dolaylı yolların, mantığa neden son derece uygunsuz olduğunu göstermiştim. Kürdanlar fare kapanını, tubulin ve dinein ise Silleri açıklamaz. Siller hakkında Miller’ın Darvinci bir açıklaması yoktur, ancak düşüncesini kürdanlara dayandırmaktan hoşnut gibidir.
Yukarıdaki alıntıda özellikle siyah tonlama yaparak işaretlediğim cümleler en dikkat çekici olanlardır. Site yazarının çok kısa sürede Behe’nin çalışmaları çürütülmüştür iddiasının altında evrimcilerin kendi manipulatif oyunları mevcuttur. Arabanın motoru olmadan çalışmayacağını söyleyen birine motorun tek başına da çalışacağını söylemeniz gibidir Behe’ye yapılanlar. İyi de arabadan motoru alırsan tabi ki araba çalışmayacaktır, motorun kendi başına çalışabiliyor olmasının bir anlamı yok ki !! İçkiyi çok kaçırmamak gerekli yada bazen hoşumuza gitmese de gerçekleri kabul etmek zor olmamalı.
Neredeyse tüm yazı evrimci iman tazeleme vb. şeklinde devam ettiği için bu noktadan sonra her paragrafı ayrı ayrı incelemeyeceğim, yazının haddinden fazla uzun olmasını istemiyorum. Yani hızlanıyoruz.
Aslında bu makalenin sizler açısından önemi şudur: günümüzde, fark edebileceğiniz gibi, eskiden evrimin tamamen karşısında olan birçok kişi ve kurum, akıllı tasarım fikri sayesinde bilimle barışma imkanı bulmuşlardır. Bu, akıllı tasarımın bilimsel temeli olduğu anlamına gelmemektedir. Ancak yaratılışçılık gibi daha eski kökleri olan ve evrimi tamamen reddeden bir tutumdan, evrimi kabul eden bilimsel bir yaklaşıma geçişte akıllı tasarım önemli bir “ara basamak” görevi görmektedir. Biz de burada Behe örneğini vererek bir bireyin evrimi anlama yolunda nasıl dönüşüm geçirebileceğini anlatmayı hedefliyoruz.
Döndük dolaştık yazarın cehalet duraklarından bir diğerine geldik. Akıllı Tasarım yani AT tek bir grup yada vakıfdan oluşmamaktadır. Bu yapının içerisinde ortak atadan türemeye inanan da mevcuttur, Yaratılış-tasarım görüşünü kabul edende. arn.org[5] isimli siteden bu topluluk ile alakalı daha fazla bilgi alabilirsiniz. Yani olay Michael Behe ile bitmiyor binlerce bilim adamı onlarca farklı vakıf ve kuruluş bulunmaktadır. Yazar ayrıca yazının başından beri tutunduğu sahtekar görüntüye Behe’nin bir dönüşüm içerisinde olduğunu söyleyerek devam etmektedir. Bir kez daha söylüyorum, Mike Behe 1996’dan beri aynı görüşte ve 2019 yılında yayınladığı DarwinDevolves isimli kitabında tasarım görüşünün çok daha kuvvetlendiğini göstermektedir. Evrimagaci.org sitesi alenen manipulasyon ve yalan haber yapmaktadır.
– Makalede Behe’nin 1996-2005 yılları arasındaki argümanlarından uzaklaşarak giderek bilimsel temele oturan bir anlayış geliştirdiği görülüyor. Örneğin Behe, türlerin evrimleşebileceğini, eski türlerden yeni türlerin evrimleşebileceğini, hatta cins düzeyine kadar evrimin mümkün olduğunu anlamış ve kabul etmiştir.
Tekrar etmek gerekirse Dr. Behe 1996-2005 yılları arasında bu konulara hiç değinmemiştir. Yazar aynı diğer fundamentalist evrimciler gibi Behe’yi kendi istediği bir konuma oturtup eleştirme kaygısındadır. Bunun neden yapıldığı da aşikar!!
– Behe’nin kafasını kurcalayan nokta evrimin olup olmadığı noktasını aşarak, mutasyonların evrim üzerindeki etkisi ve türlerin moleküler fonksiyonlarının mutasyonlara bağlı olarak ne yönlerde değişebileceği haline gelmiştir. Yani Behe’nin, belki kimya temelli olmasının getirdiği evrimsel biyolojiye yabancılığı üzerinden atarak evrimsel değişimleri anlamaya başladığını görüyoruz. Mekanizmaların mutasyonlar haricindeki tamamını kavradığını, mutasyonların adaptasyoncu yorumuyla ilgili kafasında soru işaretleri olduğunu ve bunların üzerine gittiğini anlamak mümkün.
Yazının başından beri aynı manipulatif tavrı takınan yazarın faaliyetlerine devam edişi. Bir insanın yanıldığını söyleyebilirsiniz eğer yanıldığını düşünüyorsanız ancak Behe’nin kimya temelli olmasının biyolojiyi anlayamadığını gösteriyor ifadesi nedir yahu ?))) Bir kere adam biyokimyacıdır, ikincisi adam evrimsel biyolojiye bir ömür adamıştır yani bu zavallının nasıl bir kafa ile yazdığı belli olmayan yazıda belirttiği gibi bir durum söz konusu değildir. Ayrıca Michael J. Behe’nin ” Darwinin Kara Kutusu” isimli kitabı en etkili 100 bilim kitabı arasına girmiştir.[6] Bu satırları abartmıyorum, alaycı gülüşlerin en cırtlak haliyle yazıyorum. Bir zavallı Prof. Behe’yi biyoloji bilmemekle suçluyor.
– Behe’nin Darwin’i yeni yeni sindirdiği anlaşılıyor. Darwin’in doğada gördüğü “Adaptif Evrim”i, ya da “Doğal Seçilim”‘i, moleküler düzeye indirip kendi deyimiyle Adaptif Evrim’in İlk Kuralı olarak tanımlıyor. Burada, moleküler düzeyde meydana gelen fonksiyon yitimleri veya değişimlerinin türlerin evrim geçirmesine neden olduğunu ilan ediyor.
Aynı ahlaksızlık tam gaz devam ediyor. Evrim yaratılış tartışmalarına bir ömür adayan bir bilim adamına yeni sindirmek filan gibi ucube yakıştırmalar. Ah şu türk evrimcilerin bel altı mücadeleleri…..
Michael Behe, tipik bir şekilde biyolojiden uzak olan bilim insanlarının geçirdiği dönüşümü geçiriyor. Ancak fikirleri ve heyecanlı çıkışlarından ötürü biraz “medyatik” olması, onun dönüşümünü göze batan hale getiriyor. Halbuki evrimi kabul etmeyen insanlar, bilimle ve evrimsel biyolojiyle tanıştıkça Behe’nin geçtiği yollardan geçerek sorgulamalarını sürdürüyor ve evrimi anlıyor, kabul ediyorlar. Bunu hemen hemen her bilim insanında görmekteyiz; ancak Behe gibi duygularını dışa vuranlar az olduğundan bu dönüşüm çoğu zaman sessiz gerçekleşiyor.
Bütün yazı boyunca aynı laf salatası, aynı geyik muhabbeti. Yazının başında da söylediğim gibi yazar Behe’ye kendi kafasına göre bazı kimlikler giydiriyor ve sonrasında tüm yazıyı bunun üzerine bina ediyor. Ardından yaptığı tek şey laf salatası üretmek aynı şuradaki alıntıda olduğu gibi. Yazımın sonunda göreceğiniz üzere Behe benimle yaptığı yazışmada bu ahlaksız manipulatorlere karşı ”Onları son kitabımla (Darwin Devolves) tasarım görüşünün oldukça kuvvetlendiği konusunda bilgilendir” diyerek yanıtlamıştı beni. Halbuki site yazarının Behe’yi nasıl resmettiğini görüyorsunuz değil mi ?! Sahtekarlık kötü bir kelimedir ancak kullanmamız gerekiyorsa kullanırız!
Behe’yi inceleyen birisinin ilk fark edeceği şey, fikirlerinin oldukça sık ve geniş kapsamda değişmesi ve söyledikleri arasında zaman dilimleri bakımından tutarsızlıklar olmasıdır. Ancak bu oldukça anlaşılırdır ve çok fazla üzerine gitmemek gerekir. Çünkü daha önce de söylediğimiz gibi, özellikle kimya köklenli biyokimyager, sadece temel biyoloji bilgilerine sahip oldukları için, evrimsel biyoloji alanında bocalayabilmektedirler. Behe de, yıllar içerisinde kendisini geliştiren bir araştırmacı olarak, sorgulamaları sonucunda gerçeklere ulaşmaktadır ve sorgulamaları da, her bilim insanı gibi sürmektedir. Unutmamak gerekir ki bir insanın profesör olması, her şeyi bilmesi anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla Prof. Behe’nin uzmanlık alanı olmayan bir konuda fikirlerini değiştirmesi ve kendisini halen geliştiriyor olması, son derece anlaşılırdır. Bilim, bitmek bilmeyen bir yoldur ve uzun bir süreçtir.
Belki bazılarınız bana bu kadar uzun bir yazdığım için kızıyor olabilirsiniz ancak inanın ben yazıyı ve eleştirileri kısaltarak yazıyorum. Yani neresini ele alsam orada bir çarpıtma yalan, manipulasyon ve sahtekarlık keşfediyorum. İnsan yalan söyleyerek yada gerçekleri saptırarak bir bilim adamına neden iftira atar ?! Sebep gayet açık aslında Prof. Behe ve diğer AT yanlısı bilim adamları açıkça bu dogmatik darwinist imanlıları oldukça sarsmıştır.
Yine tekrar ediyorum, Prof. Behe oldukça güçlü bir şekilde Akıllı Tasarım-Yaratılış görüşünü kabul etmekte ve desteklemektedir. Hatta geçmiş yıllar ile kıyaslandığında bu görüşünde bir azalma değil aksine bir artış söz konusudur. Yani başından beri aynı şeyi savunmaktadır ancak bu konudaki fikirleri zayıflamaktan ziyade güçlenmektedir. Hatta yeni başlayan bir video serisi ile Tasarım-Yaratılış görüşünün ne derece güçlendiğini göstermektedir.[7]
Dr Behe’nin tam olarak uzmanlık alanının biyoloji ve biyokimya olduğunu ayrıca Behe’nin pratikte koca bir ömrü Evrimsel biyoloji, moleküler biyoloji ve biyokimyaya adadığını burda 10.000. kez belirtmeliyim. Ayrıca herhangi bir işte teoriden ziyade pratikte tecrübe sahibi olmak her zaman daha iyidir. Yani söz gelimi size araba motorunun nasıl tamir edileceğinin sınıfta anlatılması teorik bir eğitim iken bir tamirhanede bunun uygulamalı gösterilmesi pratik bir eğitimdir. Tabiki pratik eğitim her zaman daha iyidir ve prof. Behe hem teorik hem pratik eğitimi dört dörtlük olan yazdığı yazılar kendi ana uzmanlık alanı olan bir yazardır. Yani bu evrimci yazar hem cahil hem de cüretkardır Dr. Behe ile alakalı konuşurken.
Katı bir Hıristiyan olarak Behe, inançlarını evrime uydurmaya çalışmaktadır ve bu, akıllı tasarım fikrine yakın olmasının sebebini göstermektedir. Elbette Behe bunun bilimsel olmadığını bilmektedir; ancak her insan gibi zaafları olan birisi olarak, karakterini değiştirmek yerine onunla yaşamayı sürdürmektedir. Bu da son derece anlaşılırdır. Şuraya tıklayarak kendi üniversite sayfasından görebileceğiniz gibi, Behe bilimsel gerçeklerle şahsi fikirlerini karıştırdığını kabul etmektedir. Aynen alıntılıyoruz:
Prof. Behe yukarıdaki sayfalarda gösterdiğim gibi salt bilimsel keşifler ve çıkarımlar ile ilerlemektedir. Bütün kitaplarındaki tezleri de yada bilimsel örnekleri de yine test edilebilir, gözlenebilir bilimsel faaliyetlere bağlı çıkarımlardan oluşmaktadır. Ancak buna rağmen site yazarı Behe’yi inançlarını bilime uyarlamaya çalışmak, bunun bir zaaf olması durumu ve bu durumun Behe tarafından bilindiği ve ikrar edildiği iddia edilmektedir. Peki bunlar için bir kanıt varmı ?!! Mesela Behe’ye atfedilen bunun bilimsel olmadığını bilmektedir iddiasını nasıl yorumlayacağız ?!! Behe’nin hiçbir yerde böyle bir söylevi mevcut değildir ve dolaylı minicik bir ima bile söz konusu değildir. O halde Behe’nin bunu bir zaaf olarak kabul ettiğini ancak mecburen yaptığını iddia eden bu zevat ne yapmaktadır ?!! Sahtekarlık kelimesi cuk diye oturmaktadır değil mi ?! Sahtekar ve sahtekarlık kelimeleri çok kötü kelimelerdir ancak kullanılması gerektiğinde kullanılmalıdır, aynı burada olduğu gibi.
Resmi Açıklama: İndirgenemez karmaşıklık ve akıllı tasarım hakkındaki görüşlerim tamamen bana aittir. Bunlar, hiçbir şekilde genel olarak Lehigh Üniversitesi, spesifik olaraksa Biyolojik Bilimler Departmanı’nın görüşlerini yansıtmamaktadır. Aslında, departmandaki birçok iş arkadaşım görüşlerimi tamamen/güçlü bir şekilde reddetmektedir.”
Yukarıdaki alıntı Dr Behe’nin universitedeki şahsi sayfasını[8] kontrol ettiğimde son cümleye kadar doğru ancak Dr. Behe’ye atfedilen ”bir çok arkadaşım bu görüşü güçlü bir şekilde reddediyor” ifadesi sitede mevcut değil. Yazar nereden bulmuş acaba!! Uydurulduğu aşikar…
ABD’de evrim yaratılış tartışmaları Hristiyan yaratılışçıların İncil’deki yaratılış kıssasını eğitim müfredatına sokmak istemesi nedeniyle belki de tüm dünya da en dikkatli şekilde takip edilmektedir. En Ateşli kökenler tartışmaları burada vukuu bulmaktadır. ABD Federal mahkemesinin yaratılışçılığın okullarda okutulamayacağına yönelik geçmiş yıllarda aldığı kararın ardından hiç bir okul federal eğitim bütçesinden pay alamayacağı bir söylentinin kapısından bile geçmek istememektedir ( Yani evrim eğitimini bütçe kaygıları ile korumak istemektedirler).
National Education for Science[9] isimli dogmatik darwinci kuruluş okulları ve biyoloji öğretmenlerinin okullardaki davranışlarını kontrol ederek federal bir baskı unusur olmaktadır. Bu sebepten ilkokuldan, üniversitelere kadar hiçbir okul bir şekilde yaratılışçı olarak afişe edilmek istememektedir. Dr. Behe’nin burda yaptığı açıklamada sorumlu bir bilim adamı olarak kurumunu bu baskıya karşı korumaktan ibarettir. Ancak hem cahil hem cüretkar oldukları için ve bizim yerel insanlarımızın bu durumu bilmediğini bildikleri için yine bel altı bir mücadele görüyoruz.
Bölümün de Behe ile ilgili resmi bir açıklaması, ana sayfalarında bulunmaktadır. Aynen alıntılıyoruz:
“Biyolojik Bilimler Departmanındaki akademisyenlerimiz, bilimsel bütünlüğün ve akademik işlevlerin en üst standartlarına kendilerini adamışlardır. Bu kendini adamışlık, akademik özgürlüğe ve düşüncelerin özgür alışverişine sarsılmaz desteğimizi de kapsamaktadır. Bu, aynı zamanda bilimsel yönteme, araştırma yapmanın bütünlüğüne ve sadece hipotezlerin testi, sağlam deneyler ve başkaları tarafından tekrar edilebilir bulgularla gelen bilimsel yöntemin geçerliliğinin tanınmasına olan en üst düzey saygıyı da göstermeyi gerektirmektedir.
Bölüm üyeleri, dolayısıyla, temelleri Charles Darwin tarafından atılmış ve son 140 yılda keşfedilen bulgularla içeriği birikerek artmış olan evrimsel teoriyi açık bir şekilde desteklemektedirler. Bu konumdan ayrılan tek kişi olarak Prof. Dr. Michael Behe, ‘akıllı tasarım’ın iyi bilinen bir savunucusudur. Her ne kadar Prof. Behe’nin kendi görüşlerini ifade etmesine saygı duysak da, bu görüşler sadece kendisine aittir ve bölümün geri kalanı tarafından kabul edilmemektedir. Bizim kollektif tutumumuz, akıllı tasarımın bilim içerisinde hiçbir temeli olmadığı, bilimsel olarak test edilmediği ve bilimsel olarak değerlendirilmemesi gerektiği yönündedir.
Ben hem biyokimya hemde biyolojik bilimler sayfalarına ayrı ayrı baktım. Sadece Biyoloji bilimleri sayfasında kısa bir not gördüm.[10]
” Biyolojik bilimler departmanımız güçlü bir şekilde American Association for Advancement Science ve National Academy of Sciences pozisyonlarına sadıktır. Akıllı Tasarım bilim değildir ve bilim eğitimi verilen sınıflarda ders olarak okutulmamalıdır.”
Hepsi bu, başka bir açıklama mevcut değil. Yine ayı soruyu sormamız gerekiyor acaba site yazarı uydurduğu diğer cümleleri nereden bulmuş. Uydurulmuş bu kesin, ancak ne şekilde… Ayrıca Dr. Behe’nin kendi açıklaması için yazdığım detaylar bu üniversite bölümünün sayfasında yazanlar için de geçerlidir. Yani üniversite zaten zor döndürdüğü ekonomik döngüsüne birde federal fonlardan destek alamamak ile zarar verirse kısa sürede kepenk kapatabilir. Burda ABD’deki yüksek öğrenim sistemi ile bizim sistemimiz arasında dağlar kadar fark olduğunu üniversitelerin federal bütçeden çok bir pay alamadıklarını eğitimin paralı olduğunu vb. hatırlatmamız gerekli
bilim içerisinde de şahsi düşüncelerin yer almasının anlamı bulunmamaktadır. Bu alanlar ayrı alanlardır ve birbirlerine karıştırılmaları hatadır. Behe bunu yapmaktadır; ancak bunu dürüstçe ifade de etmektedir. Böyle olduğu sürece, kişilerin düşüncelerini tartışmasında elbette bir sakınca yoktur. Bizim derdimiz, her işin kendi alanında yapılması gerektiği yönündedir.
Yazarımız yazının başından beri aynı yalanı söylemektedir. Behe’nin dini inançlarını çalışmalarına soktuğu ve bunu da itiraf ettiği. Bu uydurma hiçbir somut veriye dayanmadığı için sahtekarlık diyorum. Küçükte olsa bir veri olsa yanılgı derdim. Behe hiçbir çalışmasını dini inançlara saplamadığı gibi kitapları ve makaleleri bütünüyle bilimsel bilgilerden kuruludur. Yazarın bu iddiasını ispat edecek hiçbir verisinin bulunmadığını belirtmek isterim.
Behe HIV’in evrimiyle ilgili bazı bilgilerinin hatalı olduğunu kabul etti. Behe’nin kitapları genellikle sadece biyolog olmayan bilim insanları ve yaratılışçılar tarafından desteklendi. Süreç içerisinde Behe’nin tutumunun yumuşaması, evrimsel biyologları tatmin etmese de, evrim karşıtlarını da epeyce sinirlendirdi. Bu konulardaki tartışmalar halen devam etmektedir.
Yazar Behe’nin HIV ile ilgili tartışmalarda Behe’nin hata yaptığını kabul ettiğini iddia ediyor ancak her zaman olduğu gibi herhangi bir kaynak belirtmiyor. Velev ki bu doğru olsun her bilim adamı hata yapabilir. Behe’nin tumunun yumuşaması iddiası ise başında beri yazdığım gibi kanıtı bilerek yanlış göstermeye çalışmaktır. Manipulasyondur, sahtekarlıktır.
Sonuç
İncelediğimiz örnek vakıa çok önemli bir ders olmalıdır. Ne olursa olsun arayışımız doğruyu bulmak olmalıdır ve karşımıza çıkan sonuç canımızı sıksa da çıplaklık ile bizi takip edenlere duyurabilmeliyiz. Türkiye’nin büyük bir bilim sitesi olduğunu iddia eden (Türkiyenin en büyük bilim sitesi olmanın yanından bile geçemezler ancak ülkenin en fundamental evrimci sitesi olabilirler) bir sitenin manipulatif sahtekarlığı çok üzücüdür. Canımızı sıkan gelişmeleri de tertemiz bir şekilde sunmalıyız ve insanları aldatmamalıyız. Hele ki yazdığı bilim kitapları taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan zeki, kendini bilime adamış bir bilim insanına iftira atmak, onun ismini suistimal etmek ve olmadığı bir şekle sokup bu şekilde resmetmek çok büyük bir ahlaksızlıktır. Yazılan yazı ve eleştiri ile alakalı evrimagaci.org sitesini bilgilendirdim. Bir yanıt gelirse burdan yayınlayacağım.
Dr. Behe’ye kendi ismini suistimal eden gruba karşı uyardığım email;
Dr. Behe’nin verdiği yanıt; Çevirisi ” Bilgi için teşekkür ederim. Kafa karışıklığına yol açan yanıltıcı faaliyetlerde bulunan bu tarz gruplardan haberim var. Onlara son kitabım ” Darwin Devolves” ile tasarım görüşünün çok daha kuvvetlendiği konusunda bilgilendir. En iyi dileklerimle
[1] “İndirgenemez kompleks sistem ile temel fonksiyona katkıda bulunan, birbiriyle etkileşim halinde olan, iyi eşleşmiş çeşitli parçalardan oluşan ve bu parçalardan herhangi birinin çıkarılmasıyla çalışması sonlanacak olan tek bir sistemi ifade ediyorum. İndirgenemez kompleks bir sistem, öncü bir sistemin ufak, birbirini takip eden değişimleriyle direkt olarak (yani aynı mekanizma ile çalışıp ilk fonksiyonu devamlı olarak geliştirerek) üretilemez. Çünkü indirgenemez kompleks bir sisteme giden herhangi bir öncü sistem tanım gereği işlevsizdir.”
[2] Hristiyan yaratılışçığı dünyanın yaşının 10000 yıl civarında olduğunu savunmakta ve tüm türlerin ayrı ayrı özel yaratılışla yaratıldığını düşünmektedir. Michael Behe Dünyanın yaşı ve tüm türlerin ayrı ayrı özel olarak yaratıldığı fikrini kabul etmemektedir. Evrenin yaşı ile alakalı tüm astronomi dünyası ile aynı fikirleri paylaşmak biyolojik kökenlere yönelik ise çok fazla fikir belirtmemektedir. Behe’nin asli noktası canlı dünyasındaki tasarımdır. Sadece bu noktada bile yazarın ne boyutta cahil ve bilgisiz olduğu çok net görülebilinmektedir.
[3] https://www.discovery.org/a/response-to-kenneth-r-miller/ Erişim Tarihi 05/03/2020
[4] https://uncommondescent.com/evolution/jonathan-wells-responds-to-p-z-myers-tantrum/ , ve yine Behe’nin Richard LEnskiye verdiği bir cevap https://evolutionnews.org/2012/11/rose-colored_gl/
[5] http://arn.org/ Erişim tarihi : 06/03/2020
[6] https://www.discovery.org/p/behe/
[7] https://www.discovery.org/v/sotc4-effects-of-mutation/ Erişim tarihi: 06/03/2020
[8] https://www.lehigh.edu/~inbios/Faculty/Behe.html Erişim tarihi: 06/03/2020
[9] https://ncse.ngo/ Erişim tarihi; 13/03/2020
[10] http://catalog.lehigh.edu/coursesprogramsandcurricula/artsandsciences/biologicalsciences/ Erişim tarihi: 06/03/2020
evrim ağacına daha fazla reddiye yap
Merhaba
Allah izin verirse kesinlikle artacak bu tarz yazılar. sizde siteyi paylaşarak destek olabilirsiniz.
Teşekkürler
elinize dilinize sağlık. Sizin gibi gerçeğin peşindekiler olmazsa meydanı boş buluyor, bilimi hezeyanlarına meze yapan sahtekarlar
Merhaba Kemal Bey
Teşekkürler yorumunuz için. Bilimi herkes bir yöne sokmak istiyor ama bilim yinede sahibiniz olan Allahı unutmayın diyor.
Teşekkürler yorum için…
Merhaba. Sizinle taniştiğima çok memnunum. Yurtdisinda yasiyorum. Bakın çok çok önemli bir konuyu söylemek istiyorum. Evrim teorisi hakkinda dünya çapinda itibar gören bir film üretildi. Bu film arapcaya ruscaya yani bircok dile cevrildi. Bu filmi mükemmel bir şekilde turkceye cevirerek çok aboneli bir kanalda yayinlatmak gerekiyor. Bilim camiasi icin cok önemli bir film. Geri bildirimde bulunursaniz sevinirim.
Merhaba
İsim soy isim vb iletirseniz diyalog kurmak daha kolay olacaktır. Bhasettiğiniz filmin linkini iletebilirsiniz.
İlginiz için çok teşekkürler
Filmin ismi nedir?
Merhaba Mustafa
Hangi filmin ?
Harikasınız hocam. Gerçekten çok beğendim bu yazınızı. Devamını bekler, başarılar dilerim.
Merhaba Serkan Bey
Çok teşekkürler güzel yorum için. Elimden geldiğince yazıyorum, yazıları paylaşarak siteye katkı vermeniz dileğiyle.
Yüreğine sağlık.. Bir solukta okudum.. Bilimin, bilim adamının itibarını korudun.. Evrim Ağacı yarının sahtekarlığını belgeledin.. Bu yazın gerçekten önemli bir cevap teşkil ediyor.. Muhabbetle
Merhaba Selim
Çok teşekkürler yorumun için. An itibariyle bir başka sahtekarlıklarını üstelik kendi kullandıkları kaynaktan gösterdim. Onada göz atabilirsin. Siteyi paylaşman mutlu eder beni…
Hocam merhaba bir de behe evrimi kabul etti diye bir şey yazmışlar bu doğru mı
Merhaba Yagmur
Öncelikle Evrim nedir buna bakmak lazım. Evrim kelime anlamıyla değişim anlamına gelip basitçe bir değişim ( farklı göz renkleri gibi) yada daha büyük çapta bir anlamı ihtiva edebilir. Evrimcilerin kabul ettiği manada bir evrimi Behe asla kabul etmiyor ama behe tüm türlerin ayrı ayrı yaratılmadığını ve genomun içerisine önceden yaratıcı tarafından kodlanmış bir süreç ile geliştiğini düşünüyor. Her halukarda seküler ateist evrimcilerin kabul ettiği bir evrimi kabul etmiyor. Beheye göre hayat ancak üstün bir yaratıcının işi olabilir ki son kitabında bunu dahada detaylandırıyor.