Allahın Varlığının En Büyük Delili, Canlılıktaki Bilgi (6) Hücre İçi Mekanizmalar

Trilyonlarca hücre vücudumuzda müthiş bir uyum içerisinde çalışmaktadır. Adrenalin hormonu salgılanması akabinde vücutta gerçekleşen kompleks eş zamanlı faaliyetler bu uyumun ürünüdür. Vücudunuz kritik bir durumla karşılaştığında böbrek üstü bezleriniz ”Adrenalin Hormonu” salgılar. Bu hormon sizin normalden çok daha güçlü olmanızı sağlar. Söz gelimi daha hızlı ve daha uzun süre koşabilirsiniz, normal zamanlarda gücünüzün yetmeyeceği ağırlıklar kaldırabilirsiniz vs. İşte bu hormon salgılandığında da vücutta eş zamanlı birbiriyle uyumlu işler gerçekleşir. Kalp kasları daha hızlı çalışırken derimiz solar, beyne giden şeker arttırılırken solunum sistemi olabilecek en optimum verimle kullanılır. İşte adrenalin vücuda böyle bir uyumla etki eder.

Aynı uyum durumu hücrelerde çok daha hassas bir şekilde gerçekleşmektedir. İşte bu hassas durum, hücre zarında bulunan ve diğer hücrelerle koordinasyonu sağlayan özel proteinler ve kancalara benzeyen uzantılar vesilesiyle olur. Bu mekanizmalar henüz insan anne karnında cenin halinde iken oluşmaya başlar. Bölünme sırasında bazı hücreler bilinmeyen bir şekilde aniden değişik  proteinler üretmeye başlarlar. Bu farklı üretimin sonucunda hücreler arasındaki yapısal farklılıklar ortaya çıkar. Bu değişimden hücre zarı da etkilenir ve dış yüzeyinde kancamsı uzantılar oluşur. Bu uzantılar sayesinde ancak kendi cinslerinden olan hücrelere tutunabilirler. Böylece milyarlarca benzer hücre bir araya gelerek organları oluştururlar.

Bahse konu kancaların neden ve nasıl oluştukları sorusu ise tesadüflere tapanların bir başka açmazıdır. Ortada bariz bir şekilde bir tasarım vardır. Bakın burda hem organizasyon hem sistem vardır ve hepsi birbiriyle büyük bir uyum ile bilginin en maksimum şekilde kullanıldığı süreçlerle gerçekleşmektedir. Buna tasarlanmış bir şey değil demek ancak bir inancın baskısı yada ön kabullerin etkisiyle gerçekleşebilir. İnsanlar bu tarz yaratılış örnekleri gördüklerinde şaşkınlık içerisinde yaratım eyleminin hakkını verememektedir. Bunda evrim görüşünün tesadüfi versiyonunun da etkisi vardır. Ancak aklı başında herhangi bir birey bariz bir şekilde kendini gösteren yaratım eyleminin hakkını verir ve Allahın yaratma sanatına büyük bir hayranlık gösterir. Bu noktada bir örnek verip durumu açıklamak önemlidir, çünkü biyolojik terimler yada örnekler biyolojiye aşina olmayan kişiler üzerinde bazen kafa karışıklığına yol açmaktadırlar.

 

Gelin benim sık sık örnek verdiğim otomobil fabrikalarını ele alalım. Fabrikamızda 1500 işçinin çalıştığını varsayalım. Fabrikada üretimin devam edebilmesi, siparişlerin zamanında teslim edilebilmesi, ödemelerin alınabilmesi ve pazarlama faaliyetlerinin devam edebilmesi için  1500 işçinin hepsinin disiplin ve uyum içinde çalışması gerekir. Bu işleyişin devamını  sağlamak için bir çok denetleme sistemi ve emir-komuta zinciri kurulmuştur. Her bölüm kendisinden istenen parçayı üretir. Örneğin bir yerde motor parçaları, başka bir bölümde ise kapılar yapılır. Farklı bir departman vidaları üretirken, fabrikanın muhasebe departmanı kendilerine gelen üretim bantları bilgilerine göre muhasebat işlerini gerçekleştirir.  Ayrıca üretim bandındaki her işçi ne yapması gerektiğini gayet iyi bilir. Hata yapan kimse yoktur ki sistemin içerisinde buna yer yoktur.

Gelin şimdi bu müthiş işleyen fabrikaya bir sabotaj yapalım ve 1500 kalifiye çalışanı 1500 fabrika işleyişleri ile alakalı bilgiye haiz olmayan yada sınırlı bilgiye haiz olan çalışanlar ile değiştirelim. Daha fabrikaya kimin girip kimin giremeyeceğini bilemeyen giriş kapısı görevlileri fabrika için hayati önemdeki hammaddeleri taşıyan tırları içeri almamıştır. Ayrıca işçi servisi yerine fabrikanın iç kesimlerine yanlışlıkla sokulan çöp arabası yolu kapamıştır bu nedenle ara malları teslim eden otomasyon makineleri çalışamamaktadır. Vida üretimi ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmayan vida departmanı çalışanları makinaları kırmıştır. Tamir edilmeleri için servis beklenecektir ve onların gelmesi de günleri bulacaktır. Elde kalan vidalar ile motor kaputlarını motoru sabitlemek için kullanmak isteyen motor departmanı makinaları kullanmayı bilmeyen işçiler sebebiyle sadece kaputlara değil aynı zamanda motorlara da zarar vermiştir. Sadece bir günde meydana gelebilecek bu üretim hataları sebebiyle zaten fabrika ikinci gün çalışamayacaktır ve kısa süre içerisinde de kapanacaktır. Hassas sistemlerin üretimleri ile alakalı hatalara tolerans yoktur ve aslında araba fabrikaları insan hücrelerine göre çok basit ve toleranslara sahip bir işleyiş içerisinde görünmektedir. Çünkü hata ile hayat arasında keskin bir uyumsuzluk vardır. Hata ve hayat birlikte ilerleyemez. Gelin birde basit araba fabrikamızdan Allahın üstün yaratma sanatının bir faaliyeti olan vücudumuza bakalım.

Bir kere insan vücudunda 1500 değil, 100 trilyon “işçi” büyük bir uyum içinde çalışır. Bunlar, bir fabrikadaki personelden  çok daha bilinçli ve yetenekli olan hücrelerdir. Hücrenin sadece iç işleyişinde  mucize yoktur, aynı zamanda  birbirleri arasındaki koordinasyon da aynı derecede göz kamaştırıcıdır. Birbirlerini zarlarında bulunan özel tanıma sistemleriyle tanırlar. ( bakınız bilinçli tasarım) Mide hücresi mide hücresini, saç hücresi saç hücresini tanır.

Vicdanı olan insanların bu örnekleri gördükten sonra sormaları gereken sorular vardır;  yağ ve sudan oluşan iki hücre zarı  birbirini nasıl tanır? Vücudumuzda bize hizmet eden yağ ve proteinden ibaret bu işçileri kim, neden ve nasıl eğitmiştir? Eğitilmeleri mümkünmüdür ? Herşey neden tam anlamıyla çalışan bir sistem gibi durmaktadır ? Eğer bu bir sistem ise tasarımcısı yaratıcısı kimdir? Neden bu yaratıcı bizim doğayı, evreni ve yaşamı anlamamızı istemiştir ?  

 

100 trilyon hücrenin her biri vücut için kendisinden istenileni ne ise onu yapar, ne eksik ne fazla.  İnsan o kadar hayran kalıyor ki tekrar tekrar aynı şeyi sormak istiyor. Hücreler kendisinden istenilen şeyleri yapmayı nereden bilmektedir ?  Örneğin bölünmenin olması istenen bölgedeki hücrelere beyin ‘bölün’ talimatını gönderir. (Bu emirler hormonlar vasıtasıyla iletilmektedir.) Emri alan hormon ilgili hücreye giderek beynin mesajını iletir. Elçi, hücreye geldiğinde mesajını hücre zarında bulunan algılayıcı proteine bildirir. Protein aldığı mesajı, merkeze bildirir. Hücre de bu emri anlar, karar alıp buna göre harekete geçer. Gerçekten buna hayret edemiyormusunuz ?! Ancak cahiller ve ön kabullerle iman eden metodolojik maturalistler ( Darwinistler, ateistler vb. ) buna hayret edemez.

Farklı bir şekilde tekrar soralım;  bir yağ okyanusunun üzerindeki protein adasının verilen emri anlaması, bunu hücrenin merkezine bir istihbaratçı ciddiyetiyle teslim etmesi, hücrenin gelen bu emre itaat etmesi ve ömrünü nerede kullanılacağını bilmediği bir maddeyi üretmeye adaması sıradan bir bilgi olarak karşılanabilir mi?

Hücre zarları üzerinde bulunan yüzlerce geçiş noktası, algılayıcılar, kontrolörler hepsi birbiri ile koordinasyon halinde, çalışmaktadırlar.

Bu saydıklarımız proteinler, vücut içerisi yağ ve sudan oluşan hücre zarları vb. hepsi bilinçsiz moleküllerdir. Bilgi tesadüfen gelemez, bilgiye dayalı bir sistem tesadüfen inşaa edilemez. Moleküllere üniversite yada doktora eğitimi verilemez. Bu moleküller ilk yaratıldıkları andan beri aynı işleri yapabilmektedirler. Oldukça açık bir şekilde Allahın gölgesinin düştüğü bu mucizeler insanların görebilmesi maksadıyla insanoğlunun anlayabileceği şekilde tasarlanmıştır.

Bu ve benzer sistemler elbette ki boşuna yaratılmamıştır. Bundaki amaç, insanın kendisini yaratan sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Allah hazretlerinin  varlığını ve gücünü daha iyi anlayabilmesidir.

 

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)

 

 

 

 

 

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Simdi Rabbinizin Hangi Nimetlerini Yalanlıyorsunuz (6) Goz ve Gorme Mucizesi

Gorme duyunuzu kaç paraya satardınız ? Soz gelimi sol gözünüze 2 milyon dolarlık bir teklif …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir