Evrenin Yaratılışı, Atomlar ve Elementlerin Görkemli Yaratılış Süreçleri (3)

Bundan önceki iki yazıda evrenin yaratılışını başlatan Bigbang’in meydana gelişini, Bigbang yani yaratılış görüşü bilimsel bir gerçek olarak ortaya çıkmadan önce astronomide  hakim olan sabit evren kabulunu ve yaratılış görüşünün mutlak zaferinden bahsetmiştik. Bunun ardından ikinci yazıda Bigbangin gelişigüzel bir patlama olmadığını aksine her detayı çok iyi ayarlanmış görkemli bir yaratılış olduğu hakikatini yazılaştırmıştım. Şimdi ise üçüncü yazıda daha Bigbang gerçekleştiğinde yaratılan fizik kanunların daha baştan nasıl hayatı ve özünde akıllı hayatı (insan varlığını kastediyorum) hedeflediğini gösteren bilimsel delillerden bahsedeceğim. Yazıya başlamadan önce biraz kimya bilgisi verip sizi yazıda ki bilgilere hazırlamak istiyorum. Lütfen öncelikle bu bilgileri biraz kavramaya çalışın, ardından yazıyı farklı bir işe odaklanmadan okuyun. Okuyacağınız ve göreceğiniz şeyler evrenin yüce yaratıcısı olan Yüce Allah’a bakış açınızı sorgulatacak ve nihayetinde Rahman olan Allah’ın gözünüzde canlandırdığınız yaratıcı profilinden çok daha yüksek konumlara ulaşmasını sağlayacaktır. Aslında biz ne kadar övsek ve hamd etsekte yine de Rahman’a karşı teşekkür görevimizi yerine getirmiş sayılamayız.

 

(Ezelden ebede kadar) bütün olmuş ve olacak hamd ve sena (övgü) tam ve kemaliyle âlemlerin (yegâne) yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan Allah’adır. Fatiha Süresi

 

Kimya bilimi maddenin yapısını, özelliklerini, birbiriyle etkileşimlerini ve atomları inceleyen bilim dalıdır.[1] Bilindiği üzere atomlar maddenin yapıtaşıdır ve oldukça küçüklerdir. Bir mm alana yaklaşık 10 milyon atom sığabilmektedir.[2] Bu küçük şeylerin bir çekirdeği ve dış kısmı bulunmaktadır. Her atomun merkezinde proton bulunmaktadır ve bunlar (+) pozitif yük taşımaktadırlar. Çekirdeğin merkezinde ayrıca Nötron (Adı üstünde yüksüz demektir) bulunmaktadır. Bu ikisi aynı zamanda nükleon olarak da isimlendirilir. Bunlara ilaveten çekirdeğin dış kısmında Elektronlar bulunmaktadır. Bunlarda (-) yüklüdürler. Atomlar kısaca bu şekilde belirtilebilirler ayrıca basit bir yapıya sahiptirler ve evrende gördüğünüz her şey de atomlardan oluşmuştur.

 

Gelelim kimyasal elementlere. Elementler yaşamın oluşması ve devamı için oldukça kritik bir girdidir. Söz gelimi dünya üzerindeki hayat karbon temelli[3] bir hayattır ve eğer karbon elementi hiç oluşmasaydı yada karbon elementini oluşturacak şartlar hiç oluşmasaydı asla bir hayat oluşumundan bahsedemezdik. Bizler karbon hammadde kullanılarak yaratılmış canlılarız, gördüğünüz bütün canlılarda bu şekildedir. Eğer evrende bir yerlerde bir gün bir hayat ile karşılaşırsak bunun da kesinlikle karbondan oluşacağını biliyoruz (şu anki bilgimize dayanarak). Bu sebepten ötürü bu elementlerin üretilmesi, bunları ortaya çıkarabilecek şartların oluşması, bu elementlerin evrenin yayılması vb. tüm detaylar yaratılışı ve onun muhteşem detaylarını anlamamız için kritik derecede önemlidir.

Evrende en çok hidrojen bulunmaktadır bunu sırasıyla helyum, karbon ve oksijen takip etmektedir. Hidrojen ve helyum yıldızlar da daha sık bulunurken canlılar da karbon ve oksijen bulunmaktadır. Hiç merak ettiniz mi bu hidrojen, helyum yada vb. elementler nasıl ortaya çıkmıştır diye ? Kimya kanunlarının yaratılışı nasıl gösterdiğini görmeye hazır olun. Yaratılış mucizesine hazır olun.

 

Bir önceki yazıda evrende ki dört temel kuvvetin kritik değerlerini gördük. Bunların yaratılışı nasıl gösterdiğini eğer değerlerinde çok küçük sapmalar gerçekleşse hayatın mümkün olamayacağını gördük. Bilim adamlarının teorik hesaplamalarına göre Bigbangin başlamasından 14-15 saniye sonra evrende en temel elementlerden olan hidrojen ve helyum oluşmaya başlamıştır.[4] Ardından birazdan göreceğiniz oldukça kritik eşiklerde ayarlanmış simya süreçleri ile hidrojen helyuma, helyumda karbona dönüşebilmiştir, böylelikle canlılık için gerekli kimyasal altyapı hazırlanmıştır. Bu oldukça hassas süreç hazırlanmasaydı-yaratılmasaydı, evrende hidrojen ve belki biraz kısmen helyumdan başka bir şey olmaz ve evren boş bir gaz yığınından ibaret olurdu.

 

Bu karmaşık süreçler nedir ? Ne tip kimyasal süreçler buna neden oldu ? Yaşanan yaratılış süreci normalde gerçekleşmesi  çok ihtimal dahilinde olaylarmıy dı yoksa mucize kelimesi kullanılmayı hak eden gelişmelermidir ? Gelin önce elementleri daha yakından tanıyalım ardından sorularımıza yanıt bulacağız.

 

Elementler ve Yaratılış Süreçleri

 

Hayatımız elementlere bağlıdır, yukarıda ki satırlarda değindiğimiz gibi bizlerde özünde karbon elementinin can verilmiş biçimleriyiz. Elementler periyodik tablo ile sınıflandırılırlar.[5]

 

Çekirdeklerinde bulunan proton sayısına göre elementler sınıflandırılırlar. Hidrojen bunların en basitidir çünkü çekirdeğinde tek proton taşır, helyumda iki, karbonda ise 6 proton bulunmaktadır. Protonlar (+) yüklüdür ve çekirdeğin merkezindedir. Çekirdeğin dış kısmında ise Elektronlar bulunur ve bunlar (-) yüklüdür. Böylelikle bir birleri arasında bir denge oluştururlar. Diğer önemli bir detay ise her element taşıdığı proton kadar elektron barındırmaktadır.

Akıllara şu gelebilir, eğer elementler birbirlerinden proton ve elektron sayıları vasıtasıyla ayrılıyorsa o halde onların proton ve elektron sayılarını değiştirirerek birbirlerine dönüştürmek mümkün olmalı. Evet bu doğru, elementler birbirlerine dönüşebilirler ki zaten hali hazırda bu dönüşüm sayesinde hayattayız ancak bu dönüşüm dünya şartlarında bu mümkün değildir. Çünkü bir elementi bir başka elemente dönüştürmek için çekirdeğinde ki proton sayılarının değiştirilmesi gereklidir bu ise dünya şartlarında imkansızdır. Ortaçağda farklı nedenler için yürütülmüş simya deneylerinin[6] hedefinde de elementleri birbirlerine dönüştürme fikri mevcuttu ancak yukarıda andığımız nedenlerden ötürü bu mümkün olmamıştır. Biz şu an bunun neden mümkün olmadığını daha iyi bilmekteyiz. Elementlerin birbirlerine dönüşmesi için gereken ısı o kadar yüksektir ki sadece yıldızlarda bu işlem gerçekleşebilir.

 

 

Yıldızlar, Elementlerin Tarlaları

 

Yıldızlar elementlerin birbirlerine dönüşmesi için gerekli olan ısı seviyelerini sağlamak suretiyle adeta birer üretim hane yada tarla olarak isimlendirilmeyi hak etmektedirler. Bu yüksek ısıları bizim güneşimizden onlarca kat daha büyük olan kırmızı devler sağlamaktadır[7] Hidrojen ve Helyum gibi elementleri birbirlerine çevirmek için gereken ısı 10-12 milyon derece arasıdır. Bizim güneşimizde bu derece bir ısı oluşabildiği için sürekli olarak hidrojen helyuma dönüştürülmektedir. Ancak hidrojen ve helyum yaşam için yeterli elementler değildir. Bazı bilim adamlarına göre hidrojen ve helyum güneş tipi yıldızların oluşması için hammadde sağlamış olabilir ancak bizim aradığımız şey karbon temelli bir hayat için altyapı, yani karbonun ta kendisidir. Karbon, hidrojen ve helyuma göre çok daha ağır bir elementtir ve bu sebepten ötürü karbon üretimi için çok daha yüksek sıcaklıklar gerekmektedir.[8]

 

Şimdi mucize element karbonun ortaya çıkışında gerçekleşen mucizeye bakalım. Helyumun atom derecesi 2’dir yani çekirdeğinde iki proton taşır. Karbonun ise 6’dır yani çekirdeğinde altı  proton taşır. Teknik olarak üç helyum atomu bir araya gelerek karbonu oluşturur. Ancak burada benim söylerken rahat rahat yazdığım gibi bu atomlar öyle bir kardeş buluşması gibi rahatlıkla bir araya gelemezler. Önce Berilyum[9] iki helyum atomunun bir araya gelmesi ile oluşur. Ardından bu berilyuma bir helyumun daha eklenmesi ile karbon atomu oluşur. Kırmızı devlerde oluşan berilyum bizim dünyada gözlemlediğimiz berilyumlardan biraz farklıdır. Dünyadaki berilyumlara göre kırmızı devlerde oluşan berilyum bir nötron daha azdır, buna izotop adı verilir.[10] Ancak yine çok acayip bir olay yoktur ta ki yakından bakıncaya kadar. Kırmızı devlerde oluşan bir izotop inanılmaz derecede kararsızdır. Oluştuktan sonra 0,00000000000000001 saniye sonra parçalanmaktadır.

 

Ancak bu çok inanılmaz bir durumdur, nasıl olur da oluştuktan sadece 0,0000000000000000001 saniye sonra parçalanan izotopa tam da o anlarda bir helyum atomu daha eklenebilmektedir. İşte burada adına rezonans ve çifte rezonans verilen bir süreç yaşanmaktadır. Yaratıcının ne kadar görkemli kurallar ve kanunlarla hareket ettiğini en açık şekilde gösteren farklı bir mucizedir bahsi geçen süreçler.

 

Rezonans iki değişik cisim yada maddenin frekanslarının birbirine uyumunu ifade eden bir kavramdır. Bir duvarın önünde olduğunuzu varsayalım. Ayağınızla bir topu vurduğunuzda size tekrar yedi saniye içerisinde gelmektedir. Sizinde aynı şiddette topa vurmaya devam etmeniz neticesinde iki cisim arasında yani sizinle top arasında bir rezonans yani frekans uyumu gerçekleşecektir. Eğer frekansı ıskalarsanız yani siz top size 7 saniyede gelmesine rağmen sanki 8 saniye sonra  gelecek gibi hareket ederseniz topu ıskalarsınız. Atomlar arasında da böyle bir uyum söz konusudur, bilim adamlarının çok çok uzun teorik ve pratik çalışmaları neticesinde atomların birbirileri arasında bir frekans uyumu farkedilmiştir. Bu uyuma nükleer rezonans adı verilmektedir.[11]

 

Fred Hoyle bu rezonans faaliyeti üzerine ciddi çalışmaları olan bir bilim adamıdır. Hoyle’a göre iki helyum atomunun bir araya gelerek ortaya çıkardığı rezonansa tam da o anda bir başka helyum ekleniyordu ve böylelikle çifte rezonans gerçekleşiyordu.

 

George Greenstein bu çifte rezonans olayının neden çok harikulade ve dikkate değer bir iş olduğunu şöyle ortaya koymuştur;

 

”Üzerinde durduğumuz bu hikayede birbirinden çok farklı üç yapı (Helyum, Berilyum ve karbon) ile birbirinden çok farklı iki rezonans bulunmaktadır. Bu atom çekirdeklerinin neden bu kadar uyum içinde hareket ettiğini bilmek zordur. Başka nükleer reaksiyonlar bu örnekteki gibi olağanüstü derecede şanslı bir tesadüfler zinciriyle işlemezler. Bu bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında çok derin ilişkiler keşfetmek gibidir. Neden bu denli ilgisiz yapılar bir uyum sağlamış olsunlar ki ? Bizim ve evrendeki tüm yaşamın varlığı bu olağan üstü uyum sayesinde meydana gelebilmiştir.[12]

 

Aynı karbon üretiminin bir benzeri bizim güneşimizde de meydana gelmektedir. Burada ise düzenli olarak hidrojen atomları helyum atomlarına çevrilmektedir. Ancak dikkatlerden kaçmamasını istediğimiz detay güneş özelinde bu işlemlerin aşırı derecede hassas bir şekilde ayarlandığıdır. Hidrojenin helyuma çevrilmesi aşamasındaki en ufak hata güneşin bir kaç saniye içerisinde bütünüyle patlamasına sebep olabilir, ancak bu olmamaktadır. Hayatımızı devam ettirebilmemizi sağlayan Allah tarafından yegane sebep olarak belirlenmiş ısı ve enerji ve güneşten gelmektedir. Güneş evrendeki en basit madde olarak niteleyebileceğimiz hidrojeni her saniye helyuma çevirmektedir. Dört hidrojen bir araya gelerek bir helyum atomu üretmektedir. Ancak karbon üretiminde ki hassasiyet burada da mevcuttur. Önce iki hidrojen birleşir ve dötron adını verdiğimiz bir proton ve bir nötrona sahip bir ara forma dönüşür. Bu dönüşüm esnasında elementlerin birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmasına evrendeki en muhteşem kuvvet olan güçlü nükleer kuvvet sebep olmaktadır. Ancak bu oran o kadar kritik bir seviyededir ki George Greenstein’a göre güçlü nükleer kuvvet biraz bile zayıf olsaydı dünyada asla yaşam olmayacaktı.[13]

 

Gelin bunu biraz açalım; İki hidrojenin bir araya gelerek dötron oluşturması sürecine biraz yakından bakalım. İşlemin başında bir proton yükünü kaybederek nötrona dönüşmektedir. Sonra bu nötron bir başka proton ile birleşerek dötronu oluşturmaktadır. Peki bu birleşmeleri sağlayan güç nedir ? Tabi ki güçlü nükleer kuvvettir. Protonu nötrona çeviren ise zayıf nükleer kuvvettir. Zayıf nükleer kuvvetin bir protonu nötrona çevirmesi 10 dakika civarı bir süre tutmaktadır. Bu yavaş bir işlemdir böylelikle bu nükleer tepkime sürekli yavaş gerçekleşmektedir. Böylece Güneş bir anda yakıtını tüketemez. Ama güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha güçlü olsa bu kez zayıf nükleer kuvvet devre dışı kalacak ve iki proton güçlü nükleer kuvvet tarafından birbirlerine vakit kaybetmeksizin yapışacaktır. Ortaya çıkabilecek bu hayali yeni atoma bilim adamları di-proton adını vermektedirler. Gelin üstad George Greenstein’a bir kez daha kulak verelim;

 

”Güneş böyle bir durumda tamamen değişecektir. Çünkü artık güneşteki reaksiyonun ilk aşaması dötron değil di-proton olacaktır. Zayıf nükleer kuvvetin rolü ortadan kalkacak ve sadece güçlü nükleer kuvvet kalacaktır. Böyle bir durumda güneşin yakıtı çok kuvvetli bir hal alacaktır, o kadar kuvvetli bir hal olacaktır ki bu güneş ve ona benzeyen yıldızlar bir kaç saniye içerisinde yanıp kül olacaklardır.[14]

 

Güneşin havaya uçması ise bilim kurgu filmlerde gördüğümüz sahnelerin dünyada bir kaç dakikada içinde oluşacağını göstermektedir. Elveda insanlık, uğruna ömür adayıp borç harç aldığın ev, herşeye elveda. Bu durumun ortaya çıkmaması evrendeki dört temel kuvvetin ve bunlara etki eden faktörlerin ve bunlara big bang ten sonra etki edebilecek tüm faktörlerin çok büyük, bilgili ve kudretli bir zeka tarafından ayarlanması sebebiyledir. Yüce Allah sizin zihinlerinizde oturttuğunuz makamlardan çok daha yüksek bir makamdadır. O daha başlangıçta her zerreyi içeriğini ve kaderini bilerek yaratmıştır. Allah sık sık göklerin yaratılışının insanların yaratılışından çok daha kompleks olduğundan bahsetmektedir. Sanırım sadece Dötron,Di-proton ayrımı hususunda ki kritik değerler bile bunu ispat etmektedir.

 

Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti. Naziat 27

 

 

Atomların Dünyası, Yaratılış Hakikatinin Farklı Bir Kanadı

 

Buraya kadar incelediğimiz detaylar yaratılışın ne kadar görkemli gerçekleştiğini anlamak için yeter de  artar bile ancak ihtişam her yerdedir.  Tam olarak idrak edildiğinde insanı hayrete düşüren gerçekler o kadar fazla ki nereye elimi atsam detay vermek şart oluyor. Şimdi de Proton ve elektronlar arasındaki ilişkiye değineceğim.

 

Protonlar çekirdeğin iç kısmında yer alırlar elektronlar ise dış kısmında. Proton (+) yüke sahip iken Elektron(-) yüke sahiptir. Bilindiği üzere zıt kutuplar birbirlerini çekerler aynı kutuplar Bir atomda Proton dört  adet ise elektronda dört adettir. Ancak ilginç bir şey vardır;

 

Proton çok büyük hacme ve kütleye sahip iken elektron bundan çok çok çok daha küçüktür. Ancak elektrik yükleri birbirinin aynıdır. Normalde beklenebilecek durum elektrik yüklerinin kütlelerine ve hacimlerine göre bir orana sahip olmasıdır ancak dediğimiz gibi proton ile elektron arasında olağanüstü hacim ve kütle farklılığına rağmen elektrik yükleri eşittir.

 

Elektrik yükleri eşit olmasaydı da protonun elektrik yükü biraz daha fazla olsaydı ne olurdu sizce ?

 

Böyle bir durumda evrenin her yerindeki her proton daha fazla elektrik yüküne sahip olacağı için çok daha şiddetli bir itme gücüne sahip olurdu. Bunun gerçekleşmesi halinde siz, sevdikleriniz ve evrendeki her şey çok kısa süre içerisinde tuzla buz olacak, parçalanacaktır. Bu parçalanma dünya ve üzerindekilerden ibaret olmayacaktır. Güneş, Samanyolu galaksisi, Samanyolu galaksisine en yakın galaksi olan Andromeda galaksisi ve evrende aklınıza gelebilecek her şey, saniyeler içerisinde paramparça olacaktır. Büyük üstad George Greenstein bu konu hakkında şöyle demektedir:

 

”Eğer elektrik yükü 100 milyarda bir bile farklılaşsaydı, bu insanlar ve taşlar gibi küçük cisimlerin parçalanmasına yetecekti. Bu denge Güneş ve daha büyük cisimler için çok daha hassastır. Gök cisimlerinin ihtiyaç duyacakları denge milyar kere milyar kere milyarda birlik bir dengedir.”[15]

 

Bu bize Allahın yaratış eyleminin keskinliğini bilerek böyle hassas bir dengede tuttuğunu göstermektedir. Rahman olan Allah akıl sahipleri düşünüp yaratılışın hakkını versin ve hayatını da buna göre yaşasın diye oldukça beyin yakan bir keskinlik ile kudretinin delillerini ortaya sermiştir. Bunu çok açık ve net olarak söyleyebiliyorum çünkü Astronom Guillermo Gonzalez kitap ve cd haline getirdiği çalışması Ayrıcalıklı Gezegen, Evrendeki Konumumuz Yaratılışı Keşfetmemizi Nasıl Amaçlıyor[16] (The Privilaged Planet, How our Place in Cosmos is Designed for Discovery) isimli çalışmasında Samanyolunun evreni en iyi gözetleme imkanına sahip yerinde oluşumuzu yaratılışın kuvvetli bir delili olarak sunuyor. Gonzalez’in harika çalışması aslında yaratılışın bu kudretli detaylarının neden olduğunu çok daha iyi açıklamaktadır. Allah evreni çok büyük bir kudretle var etti, bu kudreti keşfedebilecek akıllı canlılar (insanlar) geleceğini de bilen yüce yaratıcının zihni yaratılışın keşfedilmesini istiyor.

 

Evet, keşfettik bize bu keşifleri sağlayan Allaha sonsuz hamd olsun. Ama tabiki tek başına keşif yetmiyor bunun hakkını vermek gereklidir. Allaha teslim olmak ve hayatını ona vakfetmek şarttır. Allaha kenardan kıyıdan ibadet edilmesi onun rahmetini ummak yerine gazabının artmasına sebep olacaktır. Ayrıca kendinizi şunu yaptım bunu yaptım diye de avutmayın, Allaha ancak gönülden teslim olursanız Allah sizden razı olacaktır. Ayinesi iştir kişinin laf’a bakılmaz.

 

Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.  Bakara 186

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kimya Erişim tarihi; 03/05/2020

[2] https://muhendistan.com/atom-nedir-atomun-yapisi-nasildir/ Erişim tarihi; 03/06/2020

[3] https://atommucizesi.wordpress.com/2012/04/02/canli-hayatinin-temel-tasi-karbon-atomu/ Erişim tarihi; 03/06/2020

[4] https://www.wisegeek.com/what-happened-after-the-big-bang.htm Erişim tarihi; 03/06/2020

[5] https://www.chemicool.com/ Erişim tarihi ; 03/06/2020

[6] https://ekstrembilgi.com/metafizik/ortacagda-simya/ Erişim tarihi; 03/06/2020

[7] https://astronomy.swin.edu.au/cosmos/*/Red+giant+stars Erişim tarihi; 03/06/2020

[8] http://www.ansiklopedim.com/detay/190/YildizlarAyrintili-Bilgi.html Erişim tarihi; 03/06/2020

[9] http://www.odevcini.com/berilyum-nedir-berilyumun-atom-numarasi-simgesi-ozellikleri.html Erişim tarihi; 03/06/2020

[10] https://evreninyaratilisi.wordpress.com/2012/05/09/iii-bolum-atomlarin-ritmi/ Erişim tarihi; 03/06/2020

[11] https://www.nuclear-power.net/nuclear-power/reactor-physics/atomic-nuclear-physics/atom-properties-of-atoms/atomic-nucleus/ Erişim tarihi; 03/06/2020

[12] George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 43-44

[13] George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 100

[14] George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 100

[15] George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 64-65

[16] https://privilegedplanet.com/ Erişim tarihi; 04/06/2020

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vucutlarimiz Nasil Calisir ? Tesadüf Degil 6

Serimize devam ediyoruz. Önceki yazılarda görebileceğiniz uzere yazarımız Prof. Howards Glicksman kademe kademe hücresel islem …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir