Bilincimiz Ruhumuz ile Baglantili

Dunyaca unlu beyin bilimci Michael Egnor ve varlık bilim yazari Denise Oleary yeni çıkacak kitaplarından bazı on paylaşımlar yaptı. Bu paylasimlarin en çok dikkat çekeni her ikisinin birde kitabin ana temasından kucuk bezi ekran goruntuleri olarak yorumlanabilecek olan zihnimizin beynimizin fizik varligina bağlı olmadıgı yada fiziki beyin varliginin bilincimizi aciklamadigina dair cikarimlari ve sundukları Karsi konulamaz kanıtlar olmuştur. Bildiginiz uzere evrimciler her seye fiziki manalar yüklemeye calismakta ve her bir etkileyici yaratilis mucizesini de kendi inançları doğrultusunda acıkmaya calismaktadirlar, Ancak bu inancı korumak icin yaptıkları yanlış yorum ve cikarimlar her etkileyici başlıkta olduğu gibi belkide en etkileyici başlık olan bilincimiz temel alindiginda çok daha ciddi bir kaza geçirmektedir.

 

Hisseden sorgulayan, tadan keyif alan sanat üreten piyano calan, makina üreten gunes sistemini ve icindeki gezegenleri keşfeden, evreni büyüklüğünü ile ilgili hesaplar yapan elektron mikroskopunu üreten romanlar hikayeler yazan kitaplar kitaplıklar oluşturan  bir canlı olan insan ile daldan dala atlayan maymunlar arasındaki farki sadece beyin korteksi açıklayabilir mi ? Tabiki açıklayamaz, özellikle insanoğlunun benzersizligi Yüce Allahin en büyük kanitidir. Çünkü insan çok detaylı bir sekilde bakmasa dahi yani sadece gozunu söyle bir çevirip gezdirse dahi yeryüzünde ki canlı cansız herseyin insanoğlunun eline birakildigini çok rahat bir sekilde görebilecektir.

 

Peki bu noktada yazarların tezlerinin gerçekliğini çok daha iyi anlayabiliyoruz ama bu kesif de bizi ekstra bir soruya muhatap etmektedir. Sistemi bu sekilde insan edip Kendi varliginin keşfedilmesini isteyen bir yaratıcı neyi keşfetmemizi ne yapmamızı istemiş olabilir ?

15. İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.

16. Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.

17. Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

18. Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

19. Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz.

20. Malı da pek çok seviyorsunuz.

21. Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

22,23. Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

24. “Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım” der.

25. Artık o gün, Allah’ın edeceği azabı kimse edemez.

26. Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

27. (Allah, şöyle der:) “Ey huzur içinde olan nefis!”

28. “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!”

29. “(İyi) kullarımın arasına gir.”

30. “Cennetime gir.

 

Fecr Suresi

 

Yazının orjinali icin 

 

Ayni link uzerinden yazarların 4 haziranda yayınlanacak olan olumsuz zihin kitabi icinde on sipariş verebilirsiniz.

 

 

 

Zarar Gormus Beyinlerden Ogrendiklerimiz

 

 

Bilim yazarı Denyse O’Leary ve benim yeni kitabımız Ölümsüz Akıl: Bir Beyin Cerrahının Ruhun Varlığına Dair Savunması (3 Haziran 2025) vurguladığımız temel nokta, zihnin yalnızca beyinden ibaret olmadığıdır. Bizler ruhani birer ruha sahibiz ve beyin aktivitesini aşan zihinsel yeteneklere sahibiz.

Elbette, teologlar ve filozoflar binlerce yıldır bu argümanı ortaya koyuyor. Ancak şimdi, teologların ve filozofların haklı olduğunu gösteren sağlam nörobilimsel kanıtlara sahibiz. Bizler, beynimizi aşan ölümsüz ruhani ruhlara sahibiz. Kitabımız, ruhun varlığına ve ölümden sonra yaşadığımıza dair bilimsel kanıtları derinlemesine inceliyor.

Yakın zamanda yayınlanan bir nörobilim araştırma makalesi, zihin ve beyin arasındaki kopukluğa dair ilginç bir bakış sunuyor. “Zihin-Beden Arayüzünün Dayanıklılığı: Çok ölçekli canlı mimaride alışılmadık bilgi akışı vakaları” (ön baskı) adlı çalışmada bilim insanları Karina Kofman ve Michael Levin, zihnin yalnızca beyin olmadığına dair dikkat çekici kanıtlar ortaya koyuyor. Şöyle diyorlar:

Nörobilim ve daha geniş anlamda davranış bilimi, işlevsel biliş ile canlı dokudaki temel süreçler arasındaki ilişkiyi tanımlamaya çalışır. Mevcut paradigma, büyük ölçüde beyin ve zihinsel içerik ile yeteneklerin altında yatan belirli mekanizmalara odaklanır. Bir alanda ilerleme sağlamanın en ilginç yollarından biri, hakim çerçeveye tam olarak uymayan verileri vurgulamaktır.

Kofman ve Levin, bilimsel ilerlemenin genellikle yerleşik inançları sorgulamaktan geldiğini belirtiyor. Nörobilimde en köklü inanç, zihnin tamamen beyin tarafından üretildiğidir. Ancak bazı veriler bu inancı sorgulamaktadır:

Beklenen işlev kaybı olmaksızın azalmış beyin kütlesi veya eksik beyin dokusu (hidrosefali, hemihidranensefali gibi), bilişsel durum ile beyin işlevi arasındaki tutarsızlıklar (anestezi altında farkındalık, terminal lüsidite gibi) ve bireyin görünür becerisini aşan bilişsel yetenek vakaları, biliş ile canlı substrat arasındaki ilişkinin muazzam plastisitesinin ilginç özelliklerini ortaya koyar. Bu vakalar, yeni araştırma yolları önermektedir…

Hangi Durumlardan Bahsediyoruz?

Makale, bir dizi beyin sendromundan bahsediyor. Bunlar arasında beynin büyük kısımları eksik olan insanlar veya genel anestezi altında olduğu halde çevresinin farkında olan hastalar var (evet, bu olur, ancak hastalar nadiren ağrı hisseder).

Ayrıca, ileri derecede demansı olan ancak zaman zaman tamamen normal zihinsel işlev gösteren kişilerden söz ediyorlar. Bu tür durumlar, zihnin tamamen beyin tarafından üretildiği dogmasına meydan okuyor.

40 yıllık beyin cerrahı deneyimimde bu tür vakalarla karşılaştım. Örneğin, doğuştan gelen bir defekt nedeniyle beyninin yaklaşık yarısı eksik olan 20’li yaşlarında bir hastam var. Ancak kendisi tamamen normal, zeki ve hayatta başarılı bir insan. Onunla tanışsanız, bir sorun olduğunu fark etmezdiniz. Kafatasının yarısının beyin yerine omurilik sıvısıyla (yani suyla) dolu olduğunu bilmezdiniz!

Bu tür birçok hastam oldu ve sonuç olarak, bu makalenin yazarları gibi, “zihin (yani bilinç) tamamen beynin ürünüdür” şeklindeki nörobilim dogmasını sorgulamaya başladım.

Beyin Olmadan Bilinç Mümkün mü?

Bilincin beyinden bağımsızlığının en çarpıcı örneği, makalede ve kitabımızda bahsedilen hidranensefalidurumudur. Bu nadir bir durumdur (yaklaşık 10.000 doğumda 1) ve bebekler beyin hemisferleri olmadan doğar. Yalnızca beyin sapı, talamus ve serebellumları vardır ve bu bölgeler bile iyi çalışmayabilir. Genellikle ilk yıllarında hayatlarını kaybederler, ancak bazıları çocukluk dönemine kadar yaşar.

Nörobilimdeki bilinç teorilerinin neredeyse tamamı, bilincin beyin hemisferlerindeki bir tür işlemden kaynaklandığını iddia eder. Yani, bilinçli olmamızın nedeni, beyin korteksindeki nöronların karmaşık etkileşimleridir.

Ancak hidranensefalili çocukların beyin korteksi ve hemisferleri yoktur. Yine de (yürüyemez veya konuşamazlar) oldukça bilinçlidirler. Uyanırlar, uyurlar, gülerler, ağlarlar ve açıkça bilinçlidirler.

En uzun yaşayan hastalarımdan biri 7 yaşına kadar yaşayan Charlie idi. Sevimli, bilinçli bir çocuktu; neşe, üzüntü, korku ve sevgi dahil geniş bir duygu yelpazesine sahipti. Günümüzdeki neredeyse tüm nörobilim teorilerine göre, Charlie tamamen bilinçsiz olmalıydı — derin komadaki çoğu insandan çok daha az beyin dokusuna sahipti. Bu durum, parlak nörobilimcilerin en sofistike teorilerinin, Charlie ve her hidranensefalili çocuk tarafından çürütüldüğünü gösteriyor. Eğer beyin hemisferleri olmayan binlerce insan bilinçliyse, zihin yalnızca beyindeki nöronal işlemlerden ibaret olamaz.

 

İçimizde goren duyan düşünen kimdir ? Uzaya araç cikartabilecegimiz hesaplamaları ve muhedisligi üretebilecegimiz hesaplamaları yapabilen kimdir ? Kendi varligini, güneş sistemini ve ervreni anlayıp sorgulayabilecen kimdir ? Seven hisseden deger veren ve deger alan kimdir ? Kendi haricindeki diğer canlılar uzerine bilinci ve akli ilen galip gelebilen kimdir ? İnsandır değilim ?
Peki insan bu özellikleri nasıl kazanmistir ? Bunun icin binlerce Yil calismista çeşitli kazanımlar mi elde etmiştir ? Tabiki hayir , peki bunlar tesadufenmi oluşmuştur ? Tesadüfen anlamlı bir kelime bilginin bile ortaya çıkma olasiligi sıfır iken milyonlarca cilt bilgi taşıyan DNA lerimiz mi tesadüflerle olsumustur ? Tabiki hayır o halde bu biri tarafından insan verilmiş olmalıdır ? Peki bu özellikleri insanin eline veren yaratıcı dünyada bu kadar suc islemesine de müsaade ettigi bu canlıdan bir seyler istemişmidir ? Acikcasi tüm kanıtlar bu yonde
Hani İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin” diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz. Bakara 83
Onemli bir not : Kuran ayetlerinde bahsedilen kulluk insanin hayatinin birinci sırasına Yüce Allahi koymasidir, yoksa ne sis yansın ne kebap tarzında girilebilecek en ufak zorlukta dahi Yuce Allaha olan bagliligindan taviz verenlerin yaotiklari sen kulluk degil ancak bir hobidir.

Beyin Aslında Ne Yapar?

Elbette, bunlar beynin zihinle ilişkili olmadığı anlamına gelmez. Ancak kitabımızda da belirttiğimiz gibi, beyin yalnızca dört zihinsel işlevi yerine getirir: hareket, algı, duygu ve hafıza. Bilincin kendisi, soyut düşünce ve özgür irade kapasitesi, normal işlev için beyne bağımlıdır. Ancak bunlar beyinden kaynaklanmaz. Nörobilimsel kanıtlar giderek daha netleşiyor: beyin, normal soyut düşünce ve özgür irade için gerekli, ancak yeterli değildir.

Bilim insanları, kendi fikirlerinin en sert eleştirmenleri olmalıdır — sürekli kendi varsayımlarını sorgulamalıdırlar. Bilimsel ilerleme bu şekilde gerçekleşir. Dolayısıyla, nörobilim topluluğu en temel varsayımını — bilincin tamamen beyinden geldiği ve ruhani bir ruha sahip olmadığımız dogmasını — sorgulamalıdır. Ruhun varlığına, ruhani doğasına ve ölümsüzlüğüne dair muazzam kanıtlar var.Nörobilim, Kofman ve Levin’in araştırmalarında ve bizim kitabımızda ortaya koyduğumuz bu kanıtların önemini kavramak zorundadır.

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Çoklu Evrenler Gercek mi ?

Çoklu evrenler konusu donem donem kozmolojik konuşmalar yada çalısmalar da duydugumuz bir deyim. Bu deyim …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir