Bağışıklık Sistemi, Bir Yaratılış Harikası (4)

Bağışıklık sisteminiz her yeni dakika sizi mikro düşmanlarınıza karşı korumakla meşguldur. O kadar kompleks ve düzenlidir ki siz onun çalışması ile ilgili bir uyarı bile almazsınız. Muhtemelen çoğu insan içeride neler olduğunu yüzeysel teorik bilgi ile dahi olsa bilmiyor.

 

Peki ya bağışıklık sisteminiz eksik yada hatalı çalışsaydı… Dikkat edin olmasaydı demiyorum eksik yada hatalı çalışsaydı diyorum. Zaten bağışıklık sisteminin olmadığı bir senaryo ancak ve ancak çok hızlı bir şekilde hüsran ile sonuçlanan felaket senaryosu olurdu.

 

Peki neyse bazı örnekler ile devam edelim. Gözümüzün önünde bazı örnekler mevcut. Söz gelimi alerjik rahatsızlıklardan yakınanlar, romatoid artrit hastalığından muzdarip kişiler, saman nezlesine sahip şahıslar, aslında birçok bağışıklık sistemi rahatsızlığı bildirilmiştir.[1] Bunların her biri vücudumuzun içerisinde pek çoğumuzun doğru dürüst bilmediği savunma sistemimizin yapısındaki yada sistemde rol oynayan organ yada hücrelerdeki durumun normalden birazcık farklı olmasının getirdiği ölümcül sonuçlardır. Bazı insanlar doğuştan IgA antikorlarına sahip değillerdir ve ömür boyu dışarıdan IgA antikorları almak zorundadırlar. Diğer bazıları da genetik yapıdaki küçük bir değişiklik nedeniyle ömür boyu bastıkları toprağa, değdikleri suya ve soludukları havaya dikkat etmelidir. Bu hastalığın adı ”Kronik Granülatamoz’‘ hastalığıdır. Bu hastalığın genetik temelleri olduğu ve kalıtsal olduğu düşünülüyor ancak bunu buraya almamın nedeni genetik temeli olmasından ziyade bu hastalığın sebebi. Bu rahatsızlığa yakalananların Nötrofil hücrelerinde hidrojen peroksit ( bir tür zehir) üretim kapasitelerinde bir yetersizlik vardır[2] yanlış duymadınız sistem hala bulunuyor ancak üretim kapasitesi yetersiz kalıyor ve bu sebepten ötürü siz ömrünüz boyunca neredeyse solunum yaptığınız her ortama dikkat etmeli, ayaklarınızı neredeyse hiçbir zaman çıplak olarak basmamalı vb. pek çok şeye dikkat etmelisiniz. Tekrar ediyorum bu kişilerin herkes gibi bir bağışıklık sistemi mevcut, sadece savunma sistemini oluşturan yüzlerce parçadan biri olan nötrofil hücrelerinin hidrojen peroksit isimli zehri bünyelerinde barındırmalarında bir kısım sıkıntı bulunmaktadır.

 

Oto-immun rahatsızlıklardan Romatoid Artrit hastalığının eklemlere verdiği hasar.

 

Bu hastalar ömürleri boyunca normal insanlara göre yüzlerce kat daha fazla mantar enfeksiyonlarına maruz kalacak, yüzlerce kat fazla bir şekilde zaturre vakalarına maruz kalacaktır. Her ay şanslıysanız 10 günde atlattığınız bir zaturre vakası yaşadığını hayal edin, nasıl da korkunç değil mi, muhtemelen böylesi bir hayatı yaşamaktansa pek çok kişi ölmeyi yeğleyecektir. Piyasada şu anda varolan yeni korona virüsün şiddetli zaturreye yol açtığını hatırlatalım ve buna sürekli yakalandığınız bir senaryonun gerçek olduğunu hissedelim.  Allahın içimizde kendi zatının kanıtlarından biri olduğundan şüphe duyulmayacak ordumuz birazcık hatalı çalışsaydı akıbetimiz yukarıdaki cümlelerde andığımız talihsiz duruma dönecekti.

 

Burada tabi bazı sorular gelebilecektir, Allah neden sistemin içerisinde hataya yatkınlık yaratmıştır şeklinde. Allah sistemini bütünüyle kusursuz kurmamıştır ki insanlar eksikliğin varlığı durumlarında neler yaşanabileceğini anlasınlar. Görme duyusunu hiç kaybetmeyen birine bunun kaybının nasıl sonuçlar doğurabileceğini tam olarak anlatamazsınız. Belki sözel olarak kişi bu durumun çok zor olacağını anlasa da asla bunu hissedemeyecektir. Ancak Allah insanlar arasında hastalığı ve sıkıntıyı yaratılışındaki ve verdiği nimetlerdeki kudretin daha iyi anlaşılması için yaratmış ve hakim kılmıştır.

 

Bağışıklık sisteminini normalden biraz farklı çalışmasının sonuçları dramatiktir. Allah bu kusurları görüp şükredenlerden olmamız için hastalıkları özel olarak yaratmıştır.

 

Bir Kronik Granülatamoz hastasını ve çevresini ele alalım. Hayatı boyunca bu hastanın 250.000 insan ile etkileşim içinde bulunduğunu varsayalım. Bunlardan 200.000 kişinin şahsın hastalığı ile alakalı acı gerçekleri öğrendiğini ve bunlarında kendi etkileşim alanlarında her bir kişi en az 6 kişiye bu bilgiyi anlatmış olduğunu kabul edelim. (Bilirsiniz dost sohbetlerinde 3,şahısların hastalıkları, iş durumları vb. çokça konuşulur. İnsan bazen musibet anlarında beterin beteri vardır diye böyle şeyleri anarken bazen de sadece sohbet maksatlı olarak anmaktadır. Her halukar da etkileşim yaşanmaktadır.) Rakamımız en mütevazi bir hesapla 1,200,000’e çıkıyor. Sadece tek bir hasta vasıtasıyla Allah savunma sisteminin önemini ve onun üstündeki üstün yaratılışı 1,200,000 kişiye hatırlatmış oluyor. Burada şöyle bir soru sorulabilir, Allah bir kişiyi hastalığa kurban ederek mi mesaj veriyor ? Allahın sisteminde doğal sebepler vardır. İnsanlara acziyetini göstermek için böyle bir sebep seçilmiş olabilir. Allahın verdiği o şer karşılığında hasta kişiye ne gibi hayırlar yazdığını yine sadece Allah bilir. Kuranda sık sık hatırlatıldığı üzere Allah adillerin en adilidir ve mutlaka bu hesabın dengelemesi yapılacaktır. Yani bu durum Dünyada farklı belaların uzaklaştırılması olarak gözlemlenebilir ve aynı zamanda ahiret hayatı için müthiş bir kefaret olabilir. Ayrıca Allahın tedavi yöntemlerinin araştırılmasını yasaklamadığını, bilakis özendiriliğini de hatırlatalım.

 

Bir başka oto-immun rahatsızlık Crohn hastalığıdır. Bu hastalık günlük 20 tablete varan bir ilaç kürü gerektirmektedir ve hastanın yaşam kalitesini derinden sarsan bir seyir izlemektedir. Crohn hastalığı bağışıklık sisteminin gereğinden biraz farklı bir işleyişie sahip olması nedeniyle vukuu bulmaktadır. Hepimizin bağışıklığının şu an alıştığımızdan bir miktar daha farklı olduğunu hayal edin. Düşüncesi bile ağzınızın tadını kaçıracak cinsten. Ancak Allah buna müsaade etmemiş ve genelimizin sağlıklı olmasına müsaade etmiştir.

 

83.Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde (Hastalık) uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.84.Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.

Enbiya Süresi

 

Peki Bağışıklık Sistemimiz Neden Kendi Hücrelerine ve Dost Bakterilere Saldırmıyor

 

Daha öncede söylendiği üzere vücudumuz da 10 milyardan fazla antijen reseptörü bulunuyor. Peki bu reseptörler nasıl oluyor da vücudun kendi yapılarına saldırmıyor yada dost bakterilere saldırmıyor. Cevap yine her zaman ki gibi bağışıklık sisteminin müthiş yaratılışını gösteriyor.

 

Lenfosit hücreleri kana karışmadan önce özel bir eğitim ve elemeden geçmektedirler. Öncelikle bu hücrelere vücudun yapıları tanıtılmakta, ardından da test edilmektedirler. B hücrelerinin testleri kemik iliğinde, T hücrelerinin ki ise Timüs’te gerçekleşmektedir. Son testleri de başarıyla geçip vücuda zararlı antijen reseptörü taşımadığı görülen lenfosit hücreleri kan dolaşımına bırakılırlar. Ancak yinede bazen ufak tefek hatalar vukuu bulur ( bu hataların hikmetini yukarıda özetlemiştik) ve vücuda zarar verebilecek lenfositlerde kana bırakılırlar. Böyle durumlarda farkedildikleri an yokedilirler. Aynı mekanizmanın benzeri dost bakterileri korumak için kullanılır. Buna Tolerans adı verilir. Bu toleransın sağlanmadığı durumların en basitlerinde otoimmün rahatsızlıklar meydana gelmektedir.[3]

 

Şimdi seri boyunca yaptığımız gibi yine durmalıyız. Ortada müthiş bir tasarım var, durup bu manzaranın tadına bakmalıyız.  Öncelikle tüm bu anlattığımız hücreler, antijenler, reseptörler ve bakteriler gibi yapı ve canlıların ancak elektron mikroskopları ile görülebilen oldukça küçük bir dünyanın temsilcileri ve yapıları olduğunu hatırlayalım. Gözle görülemeyecek kadar küçük bir alanda gerçekleşen ihtişama da tekrar yakından bakalım. Tamamı yağ ve proteinden ibaret inanılmaz derecede ki küçük hücrelerdeki bilinç düzeyini görebiliyormusunuz ? Herşeyden önce ortada bir sistem mevcuttur. Öyle bir sistem ki üretilen hücrelerin dışarıda düşmanlarla mücadele edeceği bilinmektedir.Ayrıca  O kadar bilgilidir ki üretilen hücrelerin antijen reseptörünün vücuda zarar verebilecek bir yapıda olabileceğini ve bu lenfosit hücrelerinin kana karıştırılmadan önce kontrolden geçmesi gerektiğini, kontrolden geçemeyenlerin yok edilmesi gerektiğini bilmektedir. Bir kere bir şuur olması mümkün değilken bu zavallı hücrelerin bilgi edinmesi, şuur kazanması, vücuda girebilecek düşmanları bilmesi, bunlara karşı bağışıklık yanıtını kontrol etmesi, regule etmesi vs. asla mümkün değildir. Sanat eserleri, ilaçlar ve nükleer silahlar ve uzay araçları yapan insanoğlunun bile ancak en zekilerinin yavaş yavaş işleyişini anlamaya başladığı sistemleri bu şuursuz hücrelerin üretmesi de kontrol etmesi de mümkün değildir. Serinin önceki yazılarında da söylediğimiz gibi figuranları yada diğer oyuncuları gözünüzde büyütmeyin, onlar sadece bir senaryoya uyuyor. Sistemin yapımcısı önemlidir, bu noktayı gözden kaçırırsak herşeyi kaçırmış oluruz. Sistemin yapımcısı yaratıcısı olan Allah Azze ve Celledir. Olağanüstü bir komolekslikle yarattıklarını bize kavratmakta, böylelikle zatının görülmesini dilemektedir. Belki şükrederiz diye…

 

Şimdi yukarıdaki satırları hızlı bir şekilde okuyan bir kişi bile şahit olduğu kompleksliğe şaşıracaktır anca bunun tesadüfen oluştuğunu gençlerimize aşılamaya çalışan internet simsarları mevcuttur. Tüm bunların hepsinin tesadüfen oluştuğunu iddia edenler ve onlara inananlar olduğunu söylesem nasıl bir hal alırsınız acaba ? Bu tesadüflerin DNA’da tesadüfen gerçekleşen değişimler yani mutasyonlar sonucu oluştuğunu iddia etmektedirler.( Mutasyonlar genel itibariyle rastlantısaldır. Mutasyonlar ile alakalı Prof. Michael Behe’nin türkçeye çevirdiğim videosunu izleyebilirsiniz) Bu DNA mutasyonlarının en bilinen sonucunun kanser olduğunu hatırlatmama müsaade edin.

 

Mutasyonlar hemen her zaman uyumu düşürürler. Genel itibariyle zararldırlar ve kesinlikle mucizelere sebep olmaz ancak genetik bilgi düzeyimizin düşmesine neden olurlar. Muasyonların en belirginleri kansere yol açanlarıdır yada bu fotoğrafta gördüşünüz bebekte olduğu gibi istenmeyen uzuvlar yada eksik uzuvlardır. Eğer bu çocuk cerrahi müdahale yapılmazsa düzenli ayak parmağı kırıkları yaşayacak ve hayatı zehir olacaktır.

 

Tesadüfi evrim görüşünü savunanların her aşaması imkansız bir hikaye olan bağışıklık sisteminin evrimi ile alakalı söyledikleri ve yazdıklarının da herhangi bir anlamı yoktur çünkü tesadüfler bilgi ve sistem üretemez. Bilgi teknolojisine bağlı her uygulama yada yapı kesinlikle bir tasarımcıya sahiptir, aynı bağışıklık sistemimizde olduğu gibi.

 

Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür. Bakara Süresi 255

 

 

Bağışıklık sistemi serisinin ilk yazılarında vücudun düşmanları içimizdeki ordunun yanıtı vb. tüm bilgiler daha önce verildi. Bu sebepten burda tekrar zikretmiyorum. Kainatta keşfettiğimiz en büyük maddesel yapılar olan kuasarlardan[4] vücudumuzun derinliklerinde elektron mikroskoplarının keşfine kadar göremediğimiz, haberdar olamadığımız küçüklükteki virüslere kadar herşey avazı çıktığı kadar yaratıcıyı haykırmaktadır. Bunlara kulak tıkamak ve göz kapamak aklı başında vicdanını kullanabilen bir insanın davranışı değildir ve olmamalıdır. Şahit olduğunuz kudretli, görkemli yapılar ancak yüce yaratıcı Allah azze ve cellenin kudretinin küçük bir yansımasından ibarettir. Hayatın doğasındaki bilgi, karşılaştığımız keşfettiğimiz biyolojik gerçekler ve evren ile alakalı keşiflerimiz arttıkça aslında bize öğretilen Allah algısının ona duyulması gereken saygı unsurunun çok daha yüksek boyutlarda seyretmesi gerektiğini göstermektedir. Bu yazı ve benzerlerini okuduktan sonra Allahı hayatınızın her anına hükmeden her saniye minnet duyduğunuz bir noktaya taşımalısınız. Hayatın gayesi de budur zaten…

 

Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O’nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. Zümer Süresi 67

[1] https://www.aid.org.tr/hastaliklar/alerji-ve-bagisiklik-sistemi-hastaliklari/ Erişim tarihi; 07/04/2020

[2] https://www.aid.org.tr/hastaliklar/alerji-ve-bagisiklik-sistemi-hastaliklari/kronik-granulamatoz-hast/ Erişim tarihi ; 07/04/2020

[3] https://microbiologybook.org/Turkish-immunol/immunolchapter16turk.htm Erişim tarihi; 08/04/2020

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuasar Erişim tarihi; 08/04/2020

 

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Hücre Bir Fabrika Degildir, Ondan Çok Daha Fazlasidir

”Hücre bir makine gibidir”, ”hücre çok gelişmiş bir fabrika gibidir” vb. pek çok benzetmeyi konuyla …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir