Virüsler canlılar alemin en ilginç üyelerindendir. Yapıları itibariyle bir nükleik asit ve protein kılıfından oluşan virüsler, çoğalmak için konak bir hücreye ihtiyaç duymaktadırlar. Her virüs farklı bir prensiple çalışır, söz gelimi kuduz virüsü beyin hücrelerini hedef alırken, HIV virüsü bağışıklık sistemini hedef alır, influenza, yani grip virüsü ise solunum yollarını hedef almaktayken Herpes Simpleks uçuk virüsü ağız kenarları ve rahim ağzını hedef almaktadır.
1890’lı yılların sonuna doğru tespit edilebilmiş olsalar da keşfin teorik bilgiden pratiğe geçişi 1930’ları bulmuştur. Yapıları bir bakterinin bile %100’de biri civarındadır yani boyut olarak oldukça küçüktürler. Pek çok biyolog bu canlıları, canlılık ile cansızlık arası bir ara aşama gibi görmektedir. Çok ilginç yapılara sahip olan bu canlılar tamamıyla çoğalıp yok etmek üzerine kurulu bir yaşam döngüsü geçirmektedirler. Vücuda bir şekilde girmiş virüs uygun konak hücreye yerleşebilirse ya proteinden oluşan hücre kapılarından yada hücre zarını eritmek yoluyla hücrenin içerisine girer. Tüm canlılara bir içgüdü veren yüce Allah virüslere de konak hücrenin çekirdek kısmına yönelmesini ilham etmiştir( Burada kastedilen virüsün kendisinin hareket etmesi değildir, yapısının hücrenin çekirdek kısmına uygunluğu kastedilmiştir.). Virüsler konak hücrenin içine girdiklerinde bir şekilde çekirdek kısmına ulaşır ve kendi üretim kodlarını hücrenin protein üretim sisteminin içine karıştırarak kendi üretimini sağlamaktadır. Bu anlamda ayrıca asalak olduklarını belirtmek gereklidir.
Virüslerin sözde evrimsel süreci karanlıktır. Bu konu en az hayatın kökeni, çok hücreliliğin kökeni, kambriyen dönemi kadar karanlıktır. Yani uyduralabilecek bir evrimsel masal bulmakta bile zorlanılan bir alandır. Ancak virüslerin varyasyonel çeşitlilik sağlanması açısından canlılardaki değişime yatay gen transferleri ile katkı sağladıkları bilinmektedir. Bu da yine yüce yaratıcının canlılıkta hali hazırda var olan bilginin transferinin sağlanması açısından bulduğu oldukça güzel optimum bir yoldur.
Korona Virüs Nedir ?
Peki şu çok meşhur Korona virüs nedir ? Neden bu kadar gündem oldu. Korona virüsler aslında yeni tip virüsler değildir. Hem hayvanlarda hem insanlarda basit soğuk algınlığı tarzı hastalıklara sebep olmaktadırlar. Ancak bu Korona ailesi 2003 yılından itibaren yeni fertlerini virüs ailesine kazandırmıştır. Bunlardan ilki SARS-Korona virüsüdür. Bu virüs yaklaşık olarak 8000 kişiye bulaşmış ve vakaların yaklaşık 800 civarı kaybedilmiştir. Yine bunun ardından MERS-Korona virüsü Ortadoğu’da ortaya çıkmış ve 2200 civarı insana bulaşmış bunların da 700 civarını öldürmüştür. Oransal açıdan baktığımız da SARS’taki ölüm oranı %10 iken Mers’teki %35 civarlarını görmüştür.
Yeni tip Korona virüs de yine aynı ailenin bir ferdidir. Sadece yeni bir ferttir ancak Korona ailesinin genetik mirasını kullanmaktadır. Yine diğer Korona virüsleri gibi hayvandan insana bulaşmıştır ancak tam olarak kökeni bilinmemektedir. RNA temelli virüslerdir ve en etkili tedavi yöntemi kişinin bağışıklık sistemini güçlü tutmasıdır.
Korona virüslerden kaçınabilmek için özellikle kış mevsiminde kapalı alanların sık sık havalandırılması ve ellerimizin temiz tutulması oldukça önemlidir. Özellikle aşıların bulunması ile kişilerin kendilerini ve ailelerini korumaları için aşı vurdurmaları oldukça önem kazanmıştır. (Aşı ile ilgili bu son cümleninde yer aldığı son paragraf 2021 yılı aralık ayında güncellenmiştir)