Alemlerin rabbi olan Allaha hamd olsun. Onun gönderdiği tüm peygamberlere de selam olsun. Yüce Allah göğü direksiz bina etmiş ve şu anda bizim Antropik principle yani insancı ilke dediğimiz yaratılış kanıtları ile süslemiştir. Süslemiştir ki zaten içgüdü olarak içimizde var ettiği Allah inancı ve ona yönelme ihtiyacı daha güçlü ve daha mantıklı bir şekilde ikrar edilsin böylelikle kulu yakin imana ulaşsın.
Bilim ve Medeniyet sitemde yeni bir seriye başladım bildiğiniz üzere, özelikle Kuran ve islamın temel öğeleri ile ilgili neredeyse ekserisi cehalet ve art niyet ile bezenmiş argümanlar ile hem youtube hemde net alemini bulayan tiplerin standart insanların cehaletini kullanarak büyüttükleri argümanlar. Bunlardan Türk ateistlerin sıklıkla başvurduğu kaynaklardan biri İlhan Arselin Kuran Eleştirisi isimli kitabıdır. Gerçekten büyük bir samimiyetle söylüyorum ben belki yazıların başına ” Zayıf Kuran Eleştirisi” başlığını getirmiş olabilirim ama inanın zayıftan daha hafif bir kelimeye ihtiyacımız var çünkü bunlar eleştiri filan değil bariz zorlama yorumlar ve iftiralar.
Bugün İlhan Arselin kitabının 49 ila 56 sayfaları arasında işlemeye çalıştığı bazı kavramları nasıl eleştirdiğini ve bunların neden zorlama ve hatalı olduğunu işleyeceğim.
Kur’an’da yazılanlara göre Tanrı, kendi “yüceliğini” kabul ettirebilmek, kullarını
kendisine ve elçisine (Muhammed’e) baş eğdirtebilmek için, bir yandan “korkutma”,
diğer yandan da “mükafat” usullerini seçmiştir; örneğin, bir yandan dehşet verici
“cehennem” azabından söz eder, diğer yandan da mutluluklarla dolu “cennet”
müjdeleri verir. Cehennemi ne kadar azap ve işkence yeri olarak göstermiş ise, cenneti
de o kadar bolluk, zevk ve şevk yeri olarak düzenlemiştir. Fakat, bu düzenlediği cenneti,
çöl Arabının hayal edip mutluluk duyabileceği güzelliklerde göstermiştir. Daha başka
bir deyimle, kızgın güneş altındaki uçsuz bucaksız kum çöllerinde, aç ve susuz yaşayan
Arap bedevisinin bütün gereksinimlerini (özellikle Araptaki şehvet bolluğunu, içki ve
yiyecek düşkünlüğünü) hesap ederek, cennetleri her bakımdan bolluk ve bahtiyarlık yeri
olarak düzenlemiştir. İlhan Arsel Kuran Eleştirisi 50
Ödül ve mükafat insanın temel kriterlerinden biridir. Bu sebeptendir ki polis sorgulamalarında suçlular ağır cezalar ile korkutulur yada ortaokul yada ilkokul öğrencileri karne ödülleriyle ödüllendirilir. Bu kavramın dahi sırf kuranda geçmesi nedeniyle İlhan Arsel tarafından eleştirilmesi İlhan beyin samimi bir entellektüel olmaktan ziyade gözünü öfke bürümüş bir ateizm inanlısı olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte alıntıda İlhan Arsel şehveti çöl araplarının düşkün olduğu bir faaliyet olarak resmetmektedir lakin öyle samimiyetsiz bir sunuşla vermektedir ki sanki çöl arapları hariç herkes şehvetini çöpe atmış onu sadece üremek için kullanmaktadır. İlhan bey sağ olsaydı o an neden bu kadar samimiyetsiz olduğunu kesinlikle sormak isterdim. Her neyse bugün ortalama bir birey ama özellikle erkek genç bireyler (hatta yaşlıları dahil) hayatı için pratikte hareketleri yada sohbetleri gösterdiği amacı kadınlar ile birlikte olmak ve olabildiğince şehvetini yaşamaktır. Buna hiçbir ülkede yalan diyebilecek yoktur. Hepimiz insanız ve hepimiz şehvetin insanoğlunun en büyük zevki olduğunu bilmekteyiz. Yani bunu zevk olarak görmek sadece çöl araplarının değil tüm insanlığın bir paydasıdır. İlhan bey acaba bir marslımıydı !
Bütün bunlardan anlaşılan şu ki, Tanrı, dünya yaşamı sırasında kendisine ve
Muhammed’e baş eğmiş erkek kullarını ebedi mutluluğa kavuşturmak için onlara
cennette “bahçeler”, “üzüm bağlan”, “içki dolu kadehler”, “kuş etleri” vd… yanında,
bir de ayrıca “memeleri yeni sertleşmiş” ya da “turunç memeli” denilen ve yaşları on
altı olan güzel kızlar, ayrıca “gılmanlar” (oğlan hizmetkarlar) vereceğine dair yeminler
etmiştir. İlhan Arsel S.51
İlhan Arsel bir araştırmacı yada entellektüel yada kendi deyimiyle aydın olduğunu iddia ediyor ama İslamın temel kurallarını pek araştırmadığı kesin. Anladığımız manada islam dini islamın ilk insandan beri süregeldiğini söyler, çünkü kuranın islamına göre islamın temel olayı Tevhid yani yüce yaratıcının sadece dilde birlenmesi değil ama insanların kalbinde ve pratigin de birlenmesidir. Ben buna Allahın kalpte birinci sıraya konması diyorum. Buna bilahire deginiriz ancak konuya geri dönelim, Allah kuranda islam ile ilgili şöyle buyurmaktadır;
“İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.”(Al-i Imran 67)
Bu ve buna benzer ayetler ile Kuranda hasleten ilk peygamberden bu yana Allah katında istenilen aynı ve net olduğu ifade edilmektedir. Ancak takdir edersiniz ki insanlar zamanla bu inançları bozmuştur, aslında bu bozulmadan müslümanlık da nasibini almıştır ama Allaha hamd olsunki elimizde bulunan kuran ile bu bozulmadan az zayiatla yada hiç zayi olmadan çıkmak imkanımızda bulunmaktadır. Yani özetle Arselin kendisine ve Muhammede diye başlayan argümanı cehaletdir, Allah hep aynı dini indirmiştir. Arselin samimiyetsiz üslubuna defalarca kez değinmiyorum.
Şimdi bütün bunları gözden geçirdikten sonra, muhtemelen kendi kendinize şunu
soracaksınızdır: “Hiç Yüce bir Tanrı, insanoğlunun ağzından bile çıkması beklenmeyen
bir dille konuşur mu? Hiç kalkıp da, ‘Eğer bana baş eğerseniz, ben de size memeleri
yeni sertleşmiş, ceylan gözlü güzel bakire kızlar ve sedeflerinde saklı inciler gibi
oğlanlar (gılmanlar) veririm’ şeklinde laf eder mi?” Yine muhtemeldir ki, kendi
kendinize sorduğunuz bu soruyu, “Hayır! Yüce olduğu kabul edilen bir Tanrı’nın
ağzından çıkmış olamaz bu sözler” şeklinde yanıtlayacaksınızdır. Arsel S.51
İnsanoğlunun ağzından çıkması zaten mümkün olmayan cümleler bunlar, hiçbir insan oğlunun bir şeyi yaratıp onu farklı insanlara yaratmak gibi bir gücü mevcut değil, o sebepten Arselin eleştirisi daha ilk etapta sınıfta kalmaktadır. Ayrıca yukarıdaki satırlarda değindiğimiz gibi erkeğin en önemli zevki ve aslında neredeyse bütün erkeklerin en sevdiği aktivite Sekstir, cinselliktir. Bu böyle değildir diyen ya yalan söylemektedir yada kendisinde hormonal bir bozukluk mevcuttur. Bu satırları yazan site sahibi olarak yıllar önce Antalyada yaşayan arkadaşlarım ile bir muhabbette şunu yaşamıştım. Arkadaşlarımdan bir tanesi eğer cinsel organını kaybetseydi yaşamanın kendisi için bir anlamı olmayacağını söylemişti ve buna diğer arkadaşlarım da katılmıştı. Aslında bu kadınlar içinde benzerdir ama onlarda bir de annelik vardır. Tabiki aileyi sevmek ebeveyn olmak, yavruyu korumak bizlerde bir içgüdü olarak bulunmaktadır ancak ben işin özellikle eğlence olarak görülen ayağındayım. Ayrıca herkesin tüm yaşam amacı budur demiyorum ancak bu o kadar güçlü bir keyif ve dürtüdür ki diğer dürtülerin hepsi by-pass edilebilir ve özellikle erkek için kesinlikle böyledir.
Yaratan yarattığını bilmezmi!! Allah kulunun içine neleri koyduğunu bilmezmi !! Tabiki bilir ve bildiği içinde onu en sevdiği faaliyeti ile ödüllendirme yoluna gitmektedir. Dünyada müslümanlara yasaklanan şey de seks yapmak değil ancak nikahsız seks yapmaktır. Yaratıcı kurallarını dilediği gibi koyar…
Ayrıca kuranda gögüsleri tomurcuklanmış kızlar ifadesi geçmemektedir ( ki geçebilirdide) bu durumu Lesley Hazelton isimli özellikle Ortadoğu ve islam çalışmaları ile tanınan ingiliz yazar şu Ted konusmasında daha da detaylı bir şekilde işlemektedir.
Arkadaşlar bu seri devam edecek ayrıca bu seri için bir video seride oluşturuyorum. Bunuda youtube kanalımda yayınlıyorum, bunlarada arada göz atmanızı isterim.
Kahrolası insan ne kadar da nankör. Abese 17