Ayrıcalıklı Bir Gezegende Yaşıyoruz

Bu çok ağır olmayan bir dile ve edebi naifliğe sahip yazı ünlü Astronom Guillermo Gonzalez’in ”Ayrıcalıklı Gezegen” kitabına atıf yaparak bir kaç oldukça küçük detaydan bahsetmektedir. Görüntü olarak oldukça küçük olan bu detaylar  aslında yaratıcının insanoğlunu evrende ne şekilde konumlandırdığına dair oldukça dikkat çekici gerçekleri yüzümüze vurmaktadır. Gonzalez hem kitabında hem de belgeselinde Dünyanın konumunun tamda evreni en iyi gözetleyebileceğimiz yerlerden birinde olduğunu, aslında bunun yaşamımız için bir ön şart olmadığı halde bu şekilde ayarlandığını ve tüm bunların evrenin, yaratılışın ve yaratıcının aklının gözlemlenebilmesi için bu şekilde yaratıldığını işlemektedir.

 

Aklı başında bir insan bu görkemli delilleri gördüğünde Allahın kendi gölgesini göstermek için insanoğluna akıl ve düşünme yeteneğine ek olarak bu etkileyici delil ve gerçekleri sunduğunu anlar ve hayatından Allahı asla çıkarmaz.

 

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten deliller vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” Ali-İmran 190-191

 

Yazının orjinaline şuradan ulaşabilirsiniz…

 

Ayrıcalıklı Bir Gezegende Yaşıyoruz

 

Gökyüzünün çok yıldızlı cennetimsi  sebepsiz güzelliği ve gökkuşağının hayali görüntüsü, güneş patlamalarının haşin ancak bir o kadar görkemli doğası,  bunların hepsi insanları varoluştan bu yana etkilemektedir. Ayrıca insanlık tarihinin geneli için bu yukarıda anlatılanlar bir gizem olarak kalmıştır.

 

Bir bakıma biz gizemlerin büyük bir kısmını çözdük. Bilim adamları sıklıkla yıldızlara olan mesafemizi ölçmektedirler. Biz güneş ışığının havada asılı kalmış adeta askıya alınmış su damlacıklarının içinden geçerken nasıl gökkuşağı ürettiğini iyi bilmekteyiz. Ayrıca güneş tutulmalarının yerini ve zamanını önceden tahmin edebiliriz.

 

Tabi bu keşifler çok daha derin soruların kaynağı olmaktadır. Neden dünyamızın fizik sabitleri bizim galaktik çevremizden yıldızları, gökkuşaklarını ve güneş tutulmalarını görebileceğimiz bir şekilde ayarlanmıştır ? Bütün bu bilgilerden sonra şunu ekleyelim, bu şeyleri görme yeteneğimiz varlığımız için bir ön şart değildir. Tabiki evren farklı bir şekilde olabilirdi.

 

Kozmik Bir Komplo

 

Soru buydu ”Ayrıcalıklı Gezegen, Kozmozdaki Yerimiz Evreni Keşfetmek İçin Özel Olarak Konumlandırılmış” kitabı birlikte yazdığım Jay.w. Richards ile bu soruya yanıt vermeye çalıştım. Altyazı argüman olarak sırrımızı açığa çıkarmaktadır. Biz kitapta evrenin canlı yaşamı için belli belirsiz uygun olmasından daha fazlasını yani kompleks canlıların[1] bilimsel keşifler yapabilmek ve gözlemleyebilmek için ve evrende bu çok nadir görülen yerlerin en iyi gözlem yerleri olduğunu işledik. Daha fazlası bunun bir kozmik komplo olduğunu işledik kör bir rastlantıdan ziyade. Ayrıca bu hipotezi standart bilimsel görüşün en güçlü kanıtına karşı da test ettik. Bu keşiflerin hepsi birlikte artan bir oranla tezimize destek vermektedirler. Argümanımızı çeşitli nedenlerle koruma altına alabileceğimiz bir formatta değil ama yüksek risk altına sokabilecek durumlara dahi soktuk. Bu nedenle yeni bu konuyla alakalı keşiflerin argümanımızı doğruladığını yada doğrulayacağını tahmin etmekteyiz.

 

Güncel kitabımızda ki ” Güneş Tutulmaları Akıllı Tasarıma Nasıl İşaret Etmektedir” bölümü  ayrıcalıklı gezegen tezine kısmi bir destek sağlamaktadır. Güneş tutulmaları konusu benim ayrıcalıklı gezegen tezi hususundaki ilk keşfim oldu, ayrıca ayrıcalıklı gezegen kitabımdaki ilk bölümde yine bu konu oldu. Ayrıcalıklı gezegen tezi artan bir seviyede ilgi ile güçlenmeye devam ederken görülen her yeni husus ile güçlenmeye devam etti. Sınırlı yerim nedeniyle bu bölümde sadece gökkuşaklarının görünülebilirliğini ve yıldızları konuşacağım.

 

Eğer samanyolu galaksisinin sarmal kollarından birinin uç noktasında olmasaydık evreni asla gözetlemeyecek, asla yaratılışın sırlarını ve görkemini göremeyecektik. Evrendeki varlığımız kadar konumlandırılmamız da son derece amaca yönelik. Allah yaratılışın sırlarını keşfedebilelim diye bizleri tamda en harika gözetleme yerlerinden birine yerleştirmiş.

 

 

Gökkuşakları ve Güneş Tutulmaları

 

Ayrıcalıklı Gezegen kitabımızda güneş tutulmalarından bahsettiğim bölümde gökkuşaklarına da küçük bir atıf yapmıştım. Gökkuşakları nasıl güneş tutulmaları gibi olabilir ? İkisi de son derece güzel ve özel gözlükler olmadan görülebilmektedirler. Hayatta kalmamız için ikisini de görmemiz elzem değil. Gökkuşakları çok daha yaygın şekilde görülebiliyorken dünyanın değişik bölgelerindeki yağmur durumuna göre çok nadir meydana gelebilmektedirler. Ben örnek olarak yıl içerisinde pek çok kez gökkuşağı görüyorum, farklı insanlar ile birlikte baktığımda duydugum o ki onlarda bu güzelliğe bakmaktan hiç yorulmamaktadırlar. Gökkuşakları da güneş tutulmaları da geçici fenomenlerdir yanlız birkaç dakika gözlemlenebilmektedirler.

 

Gökkuşağı oluşturabilmek için su damlacıklarını havada hapsetmen, güneş ışıklarını doğrudan onlara vermen ve güneş ve ufuk arasında 42 rakımlık bir durum oluşturman gerekmektedir. Genelde fırtınalardan yada yıldırımların oluşabildiği diğer doğa olaylarında yada hemen sonra yağmur ile birlikte oluşmaktadırlar. Çok basit bir ayarlama gibi görünüyor değil mi ? Tüm evrende görülebilen ortak bir fenomen olmalı ?!

 

Güneş sistemimizdeki diğer büyük oyuncuları göz önüne alalım gezegenler ve büyük aylar. Merkür dünyamıza en yakın gezegendir ve üstün körü bir değerlendirme ile aya oldukça benzemektedir. Bu böyledir çünkü her ikisi de atmosfere sahip değildir. İkisi de gökkuşaklarına sahip değildir ve aynısı Mars içinde geçerlidir. Hatta belli belirsiz bir atmosfere sahip olduğu varsayılsa dahi bu oldukça kuru bir atmosferdir ve orada yağmur yağmaz. Diğer taraftan Venüsün hatırı sayılır bir atmosferi vardır. Mor bulutlar tarafından atmosferi kaplanmıştır ve yüzeyi kupkurudur. Dev gezegenler diğer opsiyonlar değildir çünkü onların sağlam ele alınabilir bir yüzeyleri mevcut değildir. Peki ya o diğer devasa gezegenlerin kendi ayları ?

 

Güneş sistemimizde adam akıllı bir atmosfere sadece Titan sahiptir. Titanın atmosferi sis ile dolmuş durumdadır. Dip kısımlardan itibaren güneş güçlü bir etkiye sahip değildir ve gökyüzü portakal gibi ve sislidir. Ayrıca Titan’da gökkuşağı görünmesinin mümkün olmadığı varsayılmıştır.

 

Yaşam likit suya ihtiyaç duymaktadır. Yağmur formundaki likit suyun ise gökkuşağı üretmesi gerekmektedir. Fotosentez ile enerji sağlanan bir zengin biyosfer[2] sadece çok suya değil ancak ayrıca bol miktarda güneş ışığına da ihtiyaç duymaktadır. Yağış ayrıca kıtaların içlerine doğru yaşamın çeşitlenmesi ve zenginleşmesi için de bir şarttır. Gökkuşağı ve yaşam arasındaki bağlantı kolayca görülebilir durumdadır.

 

 

Gökkuşakları Ne İşe Yaramaktadır

 

Evet gökkuşakları güzeldir, peki bir işe yarıyorlarmı ? Kesinlikle evet,  onlar bilim için son derece önemlidir ancak bu yardımlarını pek göze batmadan yapmaktadırlar. Gökkuşakları son derece ilgi çekici, merak uyandırıcı ayrıca son derece dikkatli gözlemcilerdir ve onlar ciddi sayıda soruyu da açığa çıkarmaktadırlar. Nasıl oluşmaktadırlar ? Gökkuşağının rengi hali hazırda güneşte bulunan renk cümbüşünde temsil edilir mi ? Laboratuarda yapay gökkuşağı üretmek mümkünmüdür ? Yüzyıllar boyunca bu ve benzer sorular ışık bilimi ve ışığın fiziğine yönelik sorulara öncülük yapmıştır.

 

Dekart ve Newton yapay gökkuşağı üretebilmek için prizma ile yapılan deneylere öncülük etmişlerdir. Bunlar ilk tayfölçerlerdi .Bu tayfölçerler doğal gökkuşağına kıyasla ışığın herhangi bir kaynaktan çok daha farklı açılardan çok daha farklı yönlerden dalgalanmasını sağlıyordu, buda çok daha detaylı bir incelemeyi mümkün kılmaktaydı. Kesinlikle, astronomlar spektroskopları ile güneş üzerinde yoğunlaşınca çok daha önemli bilimsel keşifler yapabildiler. 1802 de ingiliz kimyacı William Hyde Wollaston yüksek çözünürlüklü bir çalışma ile güneşin spektrumunu incelediğinde orada bir karanlık bölgeler sırası keşfetmiştir. Joseph Von Fraunhofer bu keşfi 1814 de tekrar etti şimdi biz bu keşfi Fraunhofer hatları olarak bilmekteyiz.

 

Spektroskopiyi astronominin temel alanlarından biri olarak kullanmamız, bilimde oldukça devasa sıçrayışlar gerçekleştirebilmemize izin verdi. Işık tayfı uzmanları her bir ışık boyutunun kendine has benzersiz bir tayfa sahip olduğunu keşfettiler, bu adeta bir parmak izi gibidir. Bu güçlü aletler yani spektroskoplar astronomlara güneşin atmosferinde bulunan kimyasalları inceleyebilme imkan sağlamaktadır. 1864 yılında William Huggins bir spektroskop kullanarak uzak yıldızların spektralarını elde etti. Spektroskoplar kendi yerlerini ve diğer nesnelerin yerlerini ölçebilirler, bu biraz ısı ve yoğunluk ölçmeye benzemektedir. Jules Jansen 1868 yılında bir tam güneş tutulması sırasında evrende  ikinci en çok bulunan elementi yani helyumu keşfetmiştir. Astronomlar ayrıca Doppler etkisi ile ışık boyunca mesafe kat eden bir yıldızın süratini ölçmeyi de bu şekilde öğrenmiştir.

 

Eğer biri yada biriler gökyüzüne ”Buraya bak seni aptal, bu önemli” yazarak dikkatimizi çekmeye çalışıyor olsalardı Gökkuşağı ve güneş tutulmasında gördüğümüz şeyin benzeri bir fayda sağlıyor olurlardı , aslında gökkuşağı tamda bunu yapmaktadır, yani dikkatimizi çekmektedir ve akıllı insanlar bunun hakkında dikkatlice düşünüp doğa hakkında  çok daha fazla bilgi sağlamaktadırlar. Parçalı bulutlu ve yağışlı bir atmosfer bize gökkuşaklarını ve tam güneş tutulmalarını gözlemlemeyi sağlamaktadır. Ayrıca bizimkisi gibi bir atmosfer bizlere uzak yıldızları da gözlemlemeyi mümkün kılmaktadır.

 

 

[1] Yazar burada kompleks canlı sözcüğü ile ileri düzey çok hücreli canlıları yani insanları ve insana benzeyen canlıları kastetmektedir. Ancak konunun bütünü ele alındığında insanları kastettiği aşikardır. ÇN

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Biyosfer Biyosfer canlıların yaşadığı denizin altından 5 km derinlikten itibaren 16-20 km lik alanı ifade etmektedir.

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vucutlarimiz Nasil Calisir ? Tesadüf Degil 6

Serimize devam ediyoruz. Önceki yazılarda görebileceğiniz uzere yazarımız Prof. Howards Glicksman kademe kademe hücresel islem …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir