Eski bir atasözü vardır: “50.000 Fransız yanılıyor olabilir mi?” Bu söz, günümüz
şartlarına şu şekilde uyarlanabilir: “50.000 evrimci yanılıyor olabilir mi?” Tabi ki
evet! Daha önceden de belirtildiği gibi evrimci paleontologlar, çene parçalarına ve
birkaç dişe bakarak Ramapithecus’un,[1] kuyruksuz maymunla insan arası bir ara form
olduğu konusunda yaklaşık 50 yıl ısrar etmişler, fakat sonuçta onun aslında modern
bir orangutan ile aynı olduğu ortaya çıkmıştır. Yaklaşık 100 yıllık bir süre için
Neandertal insanının,[2] bizim Homo Neandertalensis diye anılan yarı insan atalarımız
olduğuna inanılmış, fakat daha sonradan bu insanların konumları, tümüyle insan
konumuna, yani, Homo sapiens’e yükseltilmiştir. Evrimciler tarafından desteklenmiş
insanın sözde diğer iki yarı insan atasından biri sahte çıkmış, diğeri ise sadece bir domuz dişine dayandırılmıştır!
1922’de Batı Nebraska’da bir diş keşfedilmiş; bu keşif, o zamanın en ünlü
paleontologlarından biri olan Henry Fairfield Osborn ve diğer bir kaç yetkili
tarafından, şempanze, Pithecanthropus ve insanın özelliklerini birleştirdiği bildirilmiştir.
Osborn ve meslektaşları, bu dişin gerçek sahibinin, kuyruksuz maymun benzeri bir
insan olarak mı, yoksa, insan benzeri bir kuyruksuz maymun olarak mı isimlendirilmesi
gerektiği konusunda oldukça kararsız kalmışlardır. Bu dişe Hesperopithecus
haroldcookii ismi verilmiş ve daha sonraları bu diş, Nebraska Adamı[3] olarak tanınmıştır.
Daha sonra pek çok çalışma yapılmış ve 1927’de, Hesperopithecus’un ne insan benzeri bir kuyruksuz maymun ne de kuyruksuz maymun benzeri bir insan olduğuna; sadece soyu tükenmiş domuza benzer bir peccary olduğuna karar verilmiştir!
Bu durum, bir bilim adamının, bir domuzu bir insan haline getirirken, o domuzun bu bilim adamını gülünç hale düşürdüğü bir durumdur!
Bir dişe dayanılarak yapılan çizimler, bu durum evrimcilerin inandıkları görüşlere iman ederek işe başladıklarını göstermektedir. Kuramsız bir gerçek anlamsızdır ancak o kurama şüpheler girmezse bunun adı bilim değil iman olur. Tam da Nebraska adamı örneğinde evrimcilerin yaptıkları gibi.
1912’de Londra’daki Doğal Tarih Müzesi Müdürü Arthur Smith Woodward ile bir
tıp doktoru ve amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, bir altçene ve bir kafatası
parçasının bulunduğunu bildirdiler. Dawson bu örnekleri, İngiltere’de, Piltdown’a
yakın bir çakıl madeninden çıkarmıştı. Kuyruksuz maymunlardakinden çok
insandakinden beklenen bir aşınma gösteren çene kemiği, dişler haricinde, bir
maymunu andırıyordu. Öte yandan kafatası, insan benzeri bir yapı sergiliyordu. Bu iki örnek, tek bir canlıya indirgendi ve Eoanthropus dawsoni, “Şafak Adamı”olarak isimlendirildi.
Bu fosil daha sonraları ‘Piltdown Adamı’[4] olarak tanındı. Onun, 500.000 yaşında olduğuna hükmedildi. Boule ve Henry Fairfield Osborn gibi birkaç uzmanın, bu kuyruksuz maymun benzeri çene ile insan benzeri kafatasını düşünsel olarak bir araya getirme fikrine karşı çıkmasına rağmen, dünyanın en büyük uzmanlarının vermiş oldukları ortak karar, Piltdown Adamı’nın, insan evriminde gerçek bir halka oluşturduğuydu.
1950’de, fosil kemiklerinin nispi yaşlarının belirlenmesine yönelik bir yöntem
geliştirildi. Bu yöntem, kemiklerin, topraktan özümsemiş oldukları fluorid miktarına
bağlı olan bir yöntemdir. Piltdown kemikleri bu yönteme tabi tutulduklarında çene
kemiğinin hiç fluorid içermediği belirlenmiş ve bu yüzden fosil olmadığı ortaya
çıkmıştır. Bu kemiğin, bulunmuş olduğu yıldan daha yaşlı olmadığı kararına varılmıştır.
Kafatası, dikkate değer düzeyde bir fluorid içeriğine sahipti fakat, bunun da 500.000
değil, birkaç bin yıllık olduğu tahmin edildi. Eldeki bu bilgilerle, bu kemikler, titiz ve eleştirel bir çalışmaya tabi tutuldular. Kemiklerin, daha eski bir görünüm kazanması amacıyla demir tuzu ile kimyasal bir reaksiyona sokulmuş olduğu keşfedildi ve dişlerin üzerinde önceden eğelendiği anlaşılan çizgiler çizilmiş olduğu ortaya çıkarıldı. Diğer bir deyişle Piltdown Adamı,tam bir düzenbazlıktan ibaretti! Günümüz maymunlarına ait bir çene ve bir insankafatası, kuyruksuz maymun benzeri bir yapıya kavuşturulmak amacıyla değiştirilmiş ve
dünyanın en ünlü uzmanları başarıyla kandırılmıştır.
Stephen Jay Gould, Piltdown sahtekârlığı ile ilgili olarak yazmış olduğu
makalede,uzmanların, bir eğilimlerini açıkça gözler önüne sermiştir: Onlar,
aradıkları şey orada olmasa bile onu bulma, ve aradıkları şey o değilse, onu bulmama
eğilimindedirler. Gould şunu söyler:
Piltdown savunucuları… “gerçeklere” yeni biçimler verdiler… bu bilgilerin
bizlere daima güçlü kültür, ümit ve beklenti süzgecinden geçerek ulaştığını
gösteren bir diğer örnektir. Piltdown kalıntılarının “katıksız” açıklamalarında
sürekli olarak bizler, başlıca destekçilerden öğreniyoruz ki, kafatası, olağanüstü
derecede günümüz gibi olsa da tümüyle maymun benzeri bir sürü özellik içerir!
Grafton Elliot Smith… şu sonuca varmıştır: “Bizler buna, şimdiye kadar
kaydedilmiş en ilkel ve en maymun benzeri insan beyni gözüyle bakmalıyız…
dahası, bu kafatasının, orijinal sahibinin zoolojik sınıfını açıkça gösteren alt
çenesiyle birlikte tek ve aynı canlıya ait olduğu mantıklı bir sonuçtur.” … Sir
Arthur Keith, son olarak yapmış olduğu büyük çalışmada (1948) şöyle
demektedir: “Onun alnı, göz çukurunun üzerinde yuvarlak çıkıntısı olmayan bir
orangutanınkine benziyordu; bu canlının modeli yapılırken ön kemikleri,
Sumatra ve Borneo orangutanlarınınkine benzer pek çok nokta bulunacak
şekilde gösterilmiştir.”… Çene konusunda yapılan titiz çalışmalar, böylesi
kuyruksuz maymun benzeri bir çenenin (dişin aşırı yıpranması dışında) “dikkate
değer biçimde insan özellikleri” taşıdığını ortaya çıkarmıştır. Sir Arthur Keith
dişin, bir kuyruksuz maymununkinden çok, bir insanın çenesinin içine sokulmuş olduğunu defalarca vurgulamıştır.
Bir kişinin önyargılı fikirlerinin bilimsel yargısını yönlendirmesine izin verilmesi
eğilimini yorumlarken antropolog Jaquetta Hawkes şöyle demektedir:
Her ne kadar kaçınılmaz olduğunu ve zararlı olmak zorunda olmadığını
bilsek de, önyargılı fikirlerin insan kökeni araştırmalarını ne kadar büyük
ölçüde etkilediğinin farkına varmak halen bir şok etkisi yaratmaktadır.
Elbette ki, uzmanlardaki böylesi zayıflıkları ortaya çıkarmakta sahtekârlık
gibisi yoktur. Örneğin, “Piltdown Adamı”nı oluşturan insan kafatası ve modern
kuyruksuz maymun çenesi ile ilgili olarak en büyük otoriteler tarafından yapılan
cesurca iddialar ve ince anatomik ayrıntılara geri dönmek, insanın bilim
adamlarına karşı hissettiği duyguya bağlı olarak sevinmesine ya da üzülmesine
neden olur.
Bugün her şey çok mu fazla değişti? Günümüzde yer alan iki örnek, yetkililerin
eğilimlerinin gerçekten de çok fazla değişmediğini göstermektedir.
Science News’de yayınlanan bir makale, Tim White’ın, Noel Boaz’ın bir yunus balığı kaburgasını, bir hominoid köprücük kemiği (omuz kemiği) olarak yanlış yorumladığına dair suçlamalarını anlatmaktadır.
White, bu fosilin Flipperpithecus (maymunsu yunus) olarak isimlendirilmesi gerektiği şeklinde bir şaka yapmıştır! Boaz, modelin, bir cüce şempanze köprücük kemiğini andırdığını iddia etmiş ve kemik kavsinin alışılagelmiş iki bacaklılığı gösterdiğini ileri sürmüştür. White, Boaz’ın, verileri yanlış yorumladığını kanıtlamaya çalışmıştır. Aynı makalede Alan Walker şunu söylemiştir:
Çeşitli kemiklerin, hominoid köprücük kemikleri olarak yanlış yorumlanması gibi
eskiden gelen bir gelenek vardır. Geçmişte, Walker şunu söylemiştir: Becerikli
antropologlar, bir timsahın kalça kemiği ve üç parmaklı bir atın ayak parmağını,
köprücük kemikleri gibi yanlış yorumlamışlardır!
14 Mayıs 1984’te yayınlanan bir UPI (United Press International) yayını,
Avrupa’da en eski insan fosillerinin bulunmasından bir yıl önce uzmanlar tarafından
rağbet edilen bir kafatası parçasının bir eşeğe ait olabileceğini ortaya çıkarmıştır!
“Orce Adamı”[5] olarak isimlendirilen bu fosil Güney İspanya’nın Endülüs
bölgesindeki Orce kentine yakın bir yerde bulunmuştur. Katılımcıların onu
inceleyebilmeleri ve onun hakkında tartışabilmeleri için üç gün süren bir bilimsel
sempozyum düzenlenmiştir. Fransız uzmanların, “Orce Adamı”nın büyük olasılıkla,
dört aylık bir eşeğin kafatası parçasından oluştuğu gerçeğini ortaya çıkarmaları
karşısında mahcubiyet duyan İspanyol yetkililer, katılımcılara sempozyumun iptal
edildiğine ilişkin 500 tane mektup göndermiştir.
1912’de bir kuyruksuz maymun çenesi, 1922’de bir domuz dişi, 1980’lerde ise bir
eşek kafatası ile bir yunus balığı kaburgası ─ senaryo aynı; yalnızca oyuncular ve
sahne donanımı değişik. Belki de Lord Zuckerman, insanın fosil atalarının araştırılması
konusunda herhangi bir bilimin bulunup bulunmadığı konusunun şüpheli bir konu
olduğunu söylerken haklıydı.
Bu yazı büyük ölçüde Prof. Dr. Duane Gish’in ”Evolution, Fossil Stil Says No”[6] isimli kitabının 265-272 sayfalarının kısmi bir özetidir. Bunu ayrı bir yazı olarak almak istedim çünkü bazen sanal ortamlarda bazen ise gerçek konuşmalarda özellikle gençlerin ”Okadar bilim adamı yanılıyor olamaz” tarzı argümanlarına rast geliyorum. Aslında bu argümanların neden geçerli olmadığını ve evrimci bilim adamlarının nasıl bir psikolji ile çalıştıklarını pek çok yazımda gösterdim ( Yaşamın Gerçek Tarihi serisinin ilk üç yazısı ve Tüm Bilim Adamları Evrimemi İnanıyor isimli yazılar ilgilenene tesadüfi evrim görüşünün bilimden ziyade bir felsefe olduğunu ispatlamaktadır. Bloğun sol üst kısmında ki yazı dizileri başlığından ”Yaşamın Gerçek Tarihi, Evrim Bilim Değil Felsefe” serisinin üç yazısı da okunabilir.)
Kökenlerimizi oluşturan yegane mekanizma Yüce Allahın yaratışıdır. Allah insanoğluna ayrıca bilinç vererek onun yeryüzünde hükümran olmasını sağlamıştır. Yaşamın sadece geçip giden günler olduğunu düşünenler yanılmaktadırlar. Bu o kadar büyük bir yanılgıdır ki aldığınız her nefese varıncaya kadar sahip olduğunuz tüm nimetleri size veren zatın tanınmamasıdır, sonu hüsrandır. Sebepsiz yere yaratılmadınız, hayatınızın yegane gayesi Yüce Allahı memnun etmekten ibarettir. Onunda yolu ona kulluk etmek ve teslim olmaktan geçmektedir. Yaşadığınız hiçbir anın tekrarı bulunmamaktadır. Allahı tanımadan ve ona teslim olmadan yitirdiğiniz vakitler çok büyük kayıplardır. Geç olmadan Allaha yönelin…
İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: ‘Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.’ Size orada (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. Fatır Süresi 37
[1] Evrimcilerin eskiden insanın soy ağacına giden yolda önemli bir kanıt olduğunu düşündükleri ancak yapılan bilimsel keşiflerle soyu tükenmiş bir orangutan olduğu belirlenen canlı. Daha fazla bilgi için bkz. https://www.creationwiki.org/Ramapithecus Erişim tarihi; 04/05/2020
[2] Neandertaller insanın soy ağacına giden yolda az gelişmiş maymun insan karışımı bir canlı olarak görülüyorlardı. Bilimsel keşiflerin hız kazanması ile Neandertallerin %100 insan olduğuna kanaat getirilmiş ona göre listelenmeye başlanmıştır. Sadece bu dip not bile çok şey anlatmaktadır. Neden şu anda biyoloji sınıflarına devam eden öğrenciler onların çoğunluğu spekülasyondan ibaret argümanlarına inansınlar ki ?! Daha fazla bilgi için bkz. https://www.creationwiki.org/Neanderthal Erişim tarihi 04/05/2020
[3] http://www.talkorigins.org/faqs/homs/a_nebraska.html Erişim tarihi; 04/05/2020 Bu kaynağı özellikle evrimci bir kaynaktan seçtim. Onlarda bunun sahte olduğunu ve bir dişe dayanarak koca koca çizimler yapmanın yanlış olduğunu kabul etmesine rağmen bir şekilde yine de bu duruma neden olan evrimcileri koruma çabası içerisinde bir yazı yazmışlar.
[4] Piltdown adamı hikayesi evrimci sahtekarlıklar için en trajik vakalardan biridir. Bu vakanın tüm hikayesinin çok kısa bir özetini https://www.nhm.ac.uk/our-science/departments-and-staff/library-and-archives/collections/piltdown-man.html Erişim tarihi; 04/05/2020adresinden okuyabilirsiniz. Ayrıca adres doğa tarihi müzesini sanal olarak gezme imkanı vermektedir.
[5] Daha fazla bilgi için bkz. https://www.creationwiki.org/%22Orce_Man%22_was_a_donkey_skull_(Talk.Origins) Erişim tarihi; 04/05/2020
[6] https://www.abebooks.com/Evolution-Fossils-Say-Duane-T-Gish/11800876518/bd Erişim tarihi ; 04/05/2020