Yaşamın Gerçek Tarihi, Evrim mi, Yaratılış mı ? Fosiller Yaratılışı Gösteriyor ( Evrim Bilim Değil Felsefe) (2)

Yaşamın gerçek tarihi serimin belki de sitede olabilecek en uzun seri olacağı bilgisini bir önceki yazıda vermiştim. Seriyi bitirmek ciddi anlamda vakit alacağı için biraz hızlanmaya gayret göstereceğim.
Yazıya yine evrim inancının zihinsel ön kabulu yani bir iman formatında ki inancın gösterilmesi argümanları ile devam edeceğim. Pek çok kişi herhangi bir konuda bir bilim adamının dediği yada iddia ettiği herhangi bir olguyu gözü kapalı kabul edebilmektedir. Şu ana kadar alıntı yaptığım bilim adamlarından  herhangi bir tanesi ”Domatesler Akreplerin derileri ile karıncalar tarafından yapılıyor” dese bu iddiayı bile hiç sorgulamadan kabul edecek milyonlarca insan bulunmaktadır. Tabi ki yagmurun oluşumu bitkilerin yada benzeri canlıların yaşam döngüsü gibi direkt gözlemlenebilen konularda açıkçası sorgulamak için pek de neden olmayabilir. Sonuçta bunlar test edilebiliniyor.
 Peki Bir bakterinin milyonlarca yıl verildiğinde insan gibi düşünebilen akledebilen, sorgulayabilen, uzaya gidebilen, sevebilen bir canlıya dönüşümü ?
Bu sıra dışı bir iddiadır çünkü böyle süreçler gözlemlemiyoruz. Dr. Lee M. Sperner’ın ”Tesadüf Değil”[1]isimli kitabında gösterdiği gibi moleküler düzeyde incelenmiş hiç bir mutasyon genetik düzeyde bilgi arttırıcı manada değildir. Uyumda artış olabilir ancak net bilgi kaybı söz konusudur. Bu serinin tamamında görebileceğiniz üzere fosil kayıtları da bu konuda yardımcı olmamaktadır. Peki nasıl oluyor da böyle iddialar da bulunulabiliyor ve bunun üzerinde kanıtlar zayıf olmasına rağmen bir hakikatmış gibi iman edilebiliyor ?
Cevap çok açık ki yine bu yazıda da göstereceğim alıntılar ile Organik Evrim görüşünün bir bilimden ziyade bir inanç gibi olduğunu gayet net açık anlayabileceksiniz. Eğer kendinizi her hangi bir olguya şartlandırırsanız nihayetinde ona uygun açıklamalar bulabilir yada cümlelerinizi eğip bükebilirsiniz. Örnek olarak bir araba fabrikası ele alalım, her nasılsa bulduğumuzda tam anlamıyla bir fabrika hüviyetinde bulduğumuz bu yer de normal bir araba üretimi için gerekli olan bütün aletlerin, teknik ekipmanın vb. bulunduğunu varsayalım. Ayrıca otoparkta 1000 adet yeni üretilmiş otomobil bulduklarını da varsayalım. Üstelik bunların bazıları 1000cc, bazıları 1200cc bazıları siyah ve farklı renklerde olmuş olsun. Yine bazıları pick up cinsi iken bazıları da jeep olsun ve bir kaç adet kamyonet vb de olsun. Kendilerini bu araba fabrikasının bulunduğu yerde uyanmış olarak bulmuş bir grup bilim adamı olsun ayrıca elimizde. Kendi kendilerine bu fabrikanın doğal yöntemler ile nasıl araba ürettiğini sorgular olsunlar. İlk araba üretilmesi için gerekli ortam bir kere kurulduktan  sonra  gerisinin kolay olduğunu düşünen bilim adamımıza sözü verelim.
Bilim adamı A ” önce 1000cc araba üretildi, fabrikanın makinaları genelde hatasız çalışmaya meyilli olsa da dönem dönem hatalar meydana gelebilmekte ve bu hatalar vasıtası ile de motor hacimleri büyümekte, renkleri değişmekte, bazılarının üretim boyutları da değişmekte ve böylelikle bunlar yeni oldukça değişik modeller de arabalar pick uplar ve kamyonetler olmaktadır.
Bunun üzerine söz alan bilim adamı B ” çok ta olası gibi durmuyor evet makinaların üretim bantlarında ki hatalar teknik olarak arabaları değiştirebilir bir görüntü vermektedir ancak gözlemlediğimiz hatalar ya motor parçalarını yanlış birleştirmekte yada hatalı üretilmektedir. Acaba bunun şu an göremesek te bir idare edicisi vs bulunuyor olabilir mi ? Bir görüş olarak bunu da ekleyelim bence.
Bilim adamı A ” Doğal süreçler ile açıklamalıyız. Çünkü şu anda gözlemleyebildiğimiz tek mekanizma bu. Üstelik gördüğün gibi üretim bantlarındaki hatalar makinaları değiştirebiliyor. Bak gördüğün gibi gayet açık ve net bunu açıklayabiliyorum. Bilinmeyenlere atıf yapman bilimsel değil. Başka herhangi bir görüşü kabul etmemiz mümkün değil ben ve arkadaşlarım sadece bu disiplin ile çalışacağız. Diğer disiplinler hesap dışı ve imkansız.
Bilim adamı B ” Ama bu yaptığınız kendinizi sınırlandırmaktan ibaret, bir tasarım buluyor isek bunun bir tasarımcısının olduğunu da düşünebiliriz. Neden olmasın, üstelik biraz önce söylediğim gibi sizin doğal süreçler dediğiniz şeyler bir takım küçük değişiklikleri açıklayabiliyor ancak otoparkta bulduğumuz araçlar birbirinden değişik. Küçük motorlu binek olarak tasarlanmış bir araçtan nasıl oluyor da 8000cc motorlu hacim olarak da oldukça büyük bir TIR a geçilmiş olabilir bunu açıklayamıyor. Şüphesiz çabanız zarif bir çaba ancak savunduğunuz disiplin bu varoluş açıklayamıyor.
Bilim adamı A” Elimizde başka bir yöntem yok o yada bu şekilde bunu bu şekilde açıklayacağız.
Yukarıda göstermeye çalıştığım şey aslında bugün varlık bilimler ile alakalı bilim adamlarının tamda yaptıkları şey olmuştur. Asla yıkılamayacak, ne gösterilirse gösterilsin mutlaka tersini savunabileceğiniz yada savunacağınız, geniş zamanlara referans veren bir iman. Böyle bir iman olduktan sonra tabi ki sizde farklı bir açıklama yapmayacak yada farklı bir şey söylemeyeceksiniz. İşte bilime Fransız devriminden beri yavaş yavaş hakim olan düşünce budur. Tabi ki son 170 yılda bu düşünce Kiliseye karşı yükselen nefretin yoğun etkisiyle batılı bilim adamlarını etkisi altına almıştır. Onlarda Fabrika örneğinde gösterdiğimiz gibi kendilerini bir odaya kapatmış ve tüm evrenin o odadan ibaret olduğunu iddia etmişlerdir. Bu durum aynı bu şekilde devam etmektedir.
Yine bu konuda meslektaşları olan bilim adamlarından ters yöndeki görüşlere destek ve kendi görüşlerine itiraz geldiğin de ise onları yaratılışçı, dinci gibi etiketler ile etiketleyip, araştırma fonlarından yararlanmalarını engellemekte, onları akademik camiadan dışlamakta ve marjinal bir grup havası estirmeye çalışmaktadırlar. Şuraya dikkatinizi çekmek istiyorum. Michael J Behe, Jonathan Wells, Phillip Johnson, Paul Nelson, Stephen Meyer vb. binlerce bilim adamı kendilerine yoğun ölçekli verilen dogmatik darwinist eğitime rağmen kanıtları daha fazla inkar edemeyip evrende akıllı, kudretli bir zekanın aktif olduğunu kabul etmişlerdir. Yani aslında darwinist bilim adamlarının suçlamalarının aksine Allah’ın varlığını kabul eden bilim adamları değil karşı kamp bir imana sahiptir ve bu alıntılar ile bunu göstermeye çalışıyorum. Örnekte bu sebepten verildi. Bu yazı ve muhtemelen bir üçüncü yazı ile bu alıntıları devam ettireceğim çünkü bunu anlamak çok önemlidir.
Şimdi bilim adamlarının hala evrime inanmaya devam edenlerinin bazı alıntılarını yapmaya devam edelim. Böylelikle güçlü sarsılmaz imanlarını da göstermiş olacağız.
Yaratılış yanlısı bilim adamlarının yanı sıra günümüzde ve yakın geçmişte pek çok bilim adamı modern sentezin yani günümüzdeki evrim görüşünün etkinliğini ve sınırlarını sorgulamaktadır. Serinin ilk yazısında alıntı yaptığımız bilim adamlarından matematikçi Eden belirli bir evrimsel değişimin evrimcilerin varsaydığı mekanizmalar ile oluşabilme olasılığını hesap eden Eden büyük hayal kırıklığına uğramış ve şu açıklamayı yapmıştır.
” Yeterince bilimsel bir evrim kuramı, aslında bundan sonra keşfedilecek veya açıklanacak yeni fiziksel, fizikokimyasal ve biyolojik doğa kanunlarını beklemelidir.”[2]
Eski materyalist evrimci yeni yaratılışçılardan Profesor Kenneth Hsu Journal of Sedimentary Petrology adlı dergiye yazdığı makalede şöyle demektedir :
”Pek azımız okuma fırsatına sahip olmamıza karşın hepimiz türlerin kökeni adlı kitabı duymuşuzdur. Bundan iki yıl öncesine kadar kitabın bir kopyasını almamıştım. Fakat bu klasik eseri gözden geçirirken, Paul Feyerabend’in[3]müthiş öfkesinin nedenini gayet iyi anladım. Feyerabend bilimi bir ideoloji olarak görür ve şöyle der: ”Tüm ideolojistlere şu açıdan bakılmalıdır: kitapları bir sürü ilginç, fakar aşağılık yalanlarla dolu şeyi içinde barındıran bir peri masalı okuyormuş gibi okunmalıdır.”  Kendi adımın evrim kuramının dogmatik tanımını ders kitaplarından çıkartıp yaratılış kitabından alıntıları eklemeyi başaran Kaliforniya’daki birkaç aşırı muhafazakarı alkışlayanlar listesine eklenmesini istememekle  birlikte Darwinciliğin aşağılık yalanlardan ibaret olduğu konusunda Feyerabend ile aynı fikirdeyimç Evrim gerçek kanıtlara dayanılarak formülize edilmiş bir doğa kanunu değildir: faka t son yüzyıla damgasını vuran felsefeyi yansıtan bir dogmadır.”[4]
Modern Senteze yani bir diğer adıyla yeni darwinciliğe yönelik şüpheler bugün gün geçtikçe daha da büyümektedir. Aslında bu şüpheler her zaman vardır ancak pek çok bilim adamı bir nevi modern bir aforoza uğramamak adına bu tip eleştirileri hep göz ardı etmektedir yada eleştirse bile iman tazeleme nev’inden eleştirsem de bu kamptayım demektedir. Özellikle batılı ülkelerde bu kuramı açıktan eleştirmek bilim adamlarının para kazanma olasılığını da düsürdüğü için çok tercih edilmemektedir.  Mesela şuradan [5]evrenin bir yaratıcısı olduğu fikrini savunan bunun biyolojiye de yansımaları olduğunu savunan bilim adamlarının bazılarının kendilerine uygulanan baskı ile alakalı yaşanılan süreçlere bir göz atabilirsiniz. Bu ilk değildi muhtemelen son da olmayacak ancak sıradan halkın bunlardan çok ta haberi olmamaktadır. Burada yaptığımız alıntıların ”Yaşamın Gerçek Tarihi” serimize başlamadan önce zihinsel bir ön hazırlık gibi düşünülebileceğini vurgulamak istiyorum.
Avustralya’lı bilim adamı Michael Denton herhangi bir dine inanmaz ve anlayabildiğim kadarıyla seküler bir aileden gelmektedir. Ancak Denton modern Evriim Kuramını adeta yıkan bir kitap yayınlamıştır. [6]Kitabın kapak kısmında şöyle bir yorum dikkati çekmektedir.
”Darwin tarafından ortaya atılan ve biyologlar tarafından gerçek kabul edilip genişletilen evrim kuramının başı büyük beladadır. Bir bilim adamı tarafından yazılan bu ölçülü, yetkin ve güvenilir kitap, darwinci evriminin her kabulunu hemen hemen çürütme tehdidi taşıyarak biriken kanıtları doğru bildirmektedir. Bu kuram göreli ikincil  fenomen olan türleşme konusunda ne kadar doğru çıktıysa da, sınıf ve  takım arasındaki ilişkileri açıklayabildiği iddiasının zayıf, yaşamın kökeninin ise çok zayıf bilimsel temel üzerine dayandırıldığı görülmektedir. Paleontoloji, Darwinin beklediği kayıp fosil halkalarını bulmada başarısız olmakla kalmamış, kuramsal evrimsel gelişimlerin yapılandırılması, örneğin kuşların sürüngenlere bağlanması, ciddi düşünceden çok bilim kurguya benzemeye başlamıştır.Halen gündemde olan ”Sıçramalı Denge” kuramı bile, ilk hayvan ve bitki gruplarının nasıl oluştuğunu düşüdüğümüz de karşı karşıya kaldığımız çok sayıda boşluğu doldurmamakta yetersiz kalmaktadır.”
Michael Denton gibi kişilerin yapmış oldukları keşifler, Darwinin iddialarını güçlendirmekten çok uzak olup, aksine , bu kuramın doğruluğu konusunda çok büyük şüpheler doğurmaktadır. Sözde akraba olan türlerin aminoasit dizilişleri , yani hücrenin kalıtımsal atalarının temel kanıtı,  incelendiğinde sonuçlar Darwincilikteki ortak atadan geçen bir doğa resmini değil, Darwinciliğin kaldırdığı birbirinden bağımsız sınıflardan oluşan doğa örneğini işaret etmektedir. Moleküler yapının temelinde şu vardır: Bir sınıfın her bir üyesi, aynı sınıfın  birer temsilcisidir ve hiçbir tür, iki sınıf arası özellikler taşımamaktadır. Kısacası doğa , her yönden süreksiz bir tablo çizmektedir. Buda ortak atadan geliş teorileri için bir sorun gibi gözükmektedir. Ayrıca modern kimyasal bulgular yaşamın hayali kendi kendine örgütlenmesi için düşünülen ilkel çorba hikayesinin imkansızlığını göstermeye devam etmektedir.
Adını muhtemelen duymadığınız ancak ünlü bir biyolog olan Soren Lovtrup bütünüyle evrim görüşünde olmasına rağmen Modern Evrim görüşlerini ağır eleştirilere tabi tutmuş ve 1987’de Darwincilik Bir efsanenin Çürütülmesi” isimli bir kitap yazmıştır.[7]
”Sanıroyurm ki bir bilim dalının tümünün, yanlış bir kurama bel bağlamasının ne kadar büyük bir talihsizlik olduğunu kimse inkar etmez. Fakat biyolojide olan olay şudur:  Uzun zamandan beri insanlar, Adaptasyon, seçilim baskısı, doğal seçilim gibi özgün Darwinci kelimeleri kullanarak tartışmakta ve doğal olayların açıklanmasına yardım ettiklerini sanmakta, aslında ise açıklamamaktadırlar. Bunun farkına ne kadar erken varırsak, evrimi gerçekten anlamakta o kadar çabuk ilerleriz. İnanıyorum ki bir gün Darwin efsanesi bilim tarihindeki en büyük sahtekarlık sayılacaktır.
Ne hayret verici bir durum öyle değil mi ? İsveçli biyolog bazılarının kanun mertebesinde gördüğü Darwinci evrim modelinin bir sahtekarlık olduğunu  söylemektedir. Bu cümleler bu kuramı alıp sorgulanamaz boyutlara taşıyan kişilerin psikolijileri hakkında neler söylemektedir! Ben şahsen sadece Darwinciliğin değil aynı zamanda ortak atadan tesadüfi mutasyonlar yoluyla üreme temelli tüm evrim görüşlerinin büyük bir aldanış olduğu görüşündeyim. Hiç şüphesiz bunların bazılarının arasına Lovtrup’un iddia ettiği gibi sahtekarlıkta girmiş olabilir.
Yazının yazılmasında Profesör Duane T. Gish’in ” Evrim Fosiller Hala Hayır Diyor” isimli kitabından da faydalanılmıştır.


[1] https://creation.com/not-by-chance  Erişim tarihi: 17/12/2019
[2] Murray Eden, Mathematichal Challenge to Interpretation, s.71
[3] Bilim Felsefecisi, daha fazla bilgi için bkz. https://www.booktandunya.com/2018/08/paul-feyerabend-akla-veda.html Erişim tarihi: 17/12/2019
[4] K.J Hsu, Journal of Sedimentary Petrology 56(5): 729-730 (1986)
[5] http://www.ncseexposed.org/ Erişim tarihi: 17/12/2019
[6] Michael J Denton, Evolution: A Theory in Crisis (London: Burnett Books, 1985)
[7] Soren Lovtrup, Darwinism: The Refutation of a Myth ( New York: Croom Helm, 1987)

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vucutlarimiz Nasil Calisir ? Tesadüf Degil 6

Serimize devam ediyoruz. Önceki yazılarda görebileceğiniz uzere yazarımız Prof. Howards Glicksman kademe kademe hücresel islem …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir