Yapı–İşlev İlişkisi, Ortaya Çıkış ve Özgül İndirgenemez Karmaşıklık

Stephen J. Iacoboni, ödüllü bir kanser araştırmacısıdır ve kırk yılı aşkın süredir tıbbi onkoloji alanında hekimlik yapmaktadır. Kişisel anı kitabı The Undying Soul, onun ruhsal yolculuğunu ve yeniden imana dönüş sürecini konu edinmektedir.

En son kitabı Telos: The Scientific Basis for a Life of Purpose’ta ise, inanç ile bilimi uzlaştıran özgün bir yaklaşımortaya koymaktadır. Yazar hakkında daha fazla bilgi almak için stepheniacoboni.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bulduğu bilimsel kanıtlarla Yuce Allaha yürekten iman eden bir bilim adamı olan Stephen Iacoboni oldukça güzel noktalara bir kaç yazılık bir seri ile değinmiş. İyi okumalar.

Yazının orijinali icin : https://scienceandculture.com/2025/10/emergence-and-irreducible-complexity-a-unified-theory/

Biyolojide Amaç Kavramına Doğru Yeni Bir Çerçeve

Bu yazı ve onu takip edecek üç yazıda, ortaya çıkış (emergence) ile özgül indirgenemez karmaşıklığı (Specified Irreducible Complexity – SIC) birleştiren bütüncül bir yaklaşım ortaya koymayı amaçlıyorum. Biyolojide sıklıkla başvurulan “ortaya çıkış” kavramı, çoğu zaman SIC olgusunu açıklamak ya da en azından etkisizleştirmek için kullanılır. Oysa bu iki kavram, sanıldığı gibi birbirine zıt değildir.

Aksine, ortaya çıkış ve özgül indirgenemez karmaşıklık birbirini tamamlayan iki kavramdır. Birlikte ele alındıklarında, biyolojide uzun süredir göz ardı edilen amaç (purpose) kavramının bilimsel olarak yeniden tartışılabilmesini mümkün kılarlar.

Bu çerçevede, modern bilimciliğin (scientism) temel varsayımlarından biri olan yapı–işlev ikiliğinin (structure–function dualism) aslında hatalı olduğunu savunacağım.


Yapı–İşlev İlişkisi Nedir?

Yapı–işlev ilişkisi, hem teknoloji hem de biyoloji alanında son derece tanıdık bir kavramdır. İnsan mühendisliğinde bu ilişki açıktır: Belirli bir işlevi yerine getirmek için, o işlevi mümkün kılan özel bir yapı gerekir.

Örneğin:

  • Uçak kanatlarının üst yüzeyinin kavisli olması, kaldırma kuvveti üretir

  • Pervaneler, pistonlar, antenler ve paraşütler belirli geometrilere sahiptir

  • Her biri, yapısı sayesinde işlevini yerine getirir

Bu ilke, modern mühendisliğin temelini oluşturur.


Biyolojide Yapı–İşlev İlişkisi

Biyolojide de yapı–işlev ilişkisi en başından beri açıktır. Aristoteles’ten itibaren canlılar, organlarının işlevleri üzerinden anlaşılmıştır.

Örnekler saymakla bitmez:

  • Kuş kanatları uçmaya

  • Balık yüzgeçleri yüzmeye

  • Gözler görmeye

  • Dişler besin türüne göre parçalamaya veya öğütmeye

  • Akciğerler gaz alışverişine

Hatta kuş kanatlarının yüzeylerindeki asimetri, uçak kanatlarının geliştirilmesine doğrudan ilham vermiştir.

Bilim canlıların işlevsel özelliklerini açıklayabiliyor ama ya onların neden ve nasıl ciktiklari konusu ? İşte bu konuda yontulmuş zihinlerle taklide alismis bilim bir şey diyemez. Burada insan zekası ortaya girer bu kadar kompleks ciddi manada detaylara ve hassas parametrelere sahip sistemlerin tesadüfen ortaya cikmasi imkansız oldugunu insan zekası kavrar ancak onları bu sekilde gözümüze sokan, emrimize veren yaraticinin bunları sebepsiz yere elimize vermis olabileceğini dusunebilirmiyiz ?
“Rahmân’ın yaratışında hiçbir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bak: Bir kusur görüyor musun?”
(Mülk Suresi, 67:3–4)

Yapı–İşlev İlişkisi Soyuttan Somuta

Soyut teoriler bir kenara bırakıldığında, yapı–işlev ilişkisi son derece nettir.
Bir beyaz köpekbalığının dişleri, eti parçalayabilecek sertlik ve keskinliktedir. Buna karşılık bir ineğin ya da devenin dişleri, lifli bitkileri öğütmeye uygundur.

Bu durum yalnızca anatomide değil, hücresel ve moleküler düzeyde de geçerlidir:

  • Kalpler pompalar

  • Böbrekler filtreler

  • Alveoller gaz değişimi yapar

  • Enzimler, son derece hassas “aktif bölgeleri” sayesinde kimyasal reaksiyonları hızlandırır

Yaşamın tamamı, bu hassas yapı–işlev ilişkilerine dayanır.


Laplace’ın Yanlış Varsayımı ve Bilimciliğin Doğuşu

Henüz enzimlerin veya hücrelerin bilinmediği bir dönemde, Pierre-Simon Laplace doğanın tamamen Newton mekaniğine indirgenebileceğini savundu. Böylece metafizik ve amaç kavramları bilimin dışına itildi.

Bu yaklaşım, Charles Darwin’in yaşamın kökenine dair açıklamalarıyla birleştiğinde, inanç temelli ontolojinin yerini bilimcilik aldı. Ancak bu dönüşüm, yapı–işlev ilişkilerinin kökeni sorusunu cevapsız bıraktı.


Yapı–İşlev İkiliği Neden Sorunlu?

Yapı–işlev ilişkisi, işleyişi açıklar; ama kökeni açıklamaz.
En temel soru şudur:

Bu son derece hassas ve amaçlı görünen yapı–işlev sistemleri nasıl ortaya çıktı?

Darwin’in rastgele mutasyon ve doğal seçilime dayalı açıklaması, son elli yılda ortaya çıkan biyolojik karmaşıklık bilgisi karşısında ciddi biçimde yetersiz kalmıştır. İşte bu noktada özgül indirgenemez karmaşıklık kavramı devreye girer.


Özgül İndirgenemez Karmaşıklık ve Ortaya Çıkış Çıkmazı

Özgül indirgenemez karmaşıklık, bir sistemin:

  • Birden fazla parçadan oluştuğunu

  • Bu parçaların herhangi biri çıkarıldığında sistemin işlevsiz kaldığını

  • Ara aşamalarla açıklanamadığını

gösterir.

Bu çıkmaz karşısında biyoloji, sıklıkla “ortaya çıkış” kavramına başvurur. Ancak bu çoğu zaman gerçek bir açıklama değil, kavramsal bir ertelemedir.

Bu yazı dizisinin temel iddiası şudur:
Ortaya çıkış ile özgül indirgenemez karmaşıklık aslında ayrılmamalı, birlikte ele alınmalıdır.


Paradigma Değişimi: Biyoloji Yeni Yasalara Muhtaç mı?

1900’lü yılların başında fizik de benzer bir kriz yaşadı. Kara cisim ışıması problemi, klasik fiziğin yetersizliğini ortaya koydu ve bu durum kuantum fiziğinin doğmasına yol açtı.

Erwin Schrödinger, biyolojide de benzer bir devrimin gerekli olduğunu çok erken fark etti. What Is Life? adlı eserinde, yaşamın klasik fizik yasalarına indirgenemeyeceğini açıkça dile getirdi.

Bu tespit, bugün biyolojinin karşı karşıya olduğu çıkmazla birebir örtüşmektedir.


Sonuç: Amaçsız Bir Biyoloji Mümkün mü?

Yapı–işlev ilişkileri canlıları tanımlar, ancak onları açıklamaz.
Ortaya çıkış kavramı ise çoğu zaman gerçek bir açıklama sunmaz.

Bu yazı dizisinin devamında:

  • Yapı–işlev ikiliğinin neden yanlış olduğunu

  • Ortaya çıkış ile özgül indirgenemez karmaşıklığın nasıl birleştirilebileceğini

  • Ve biyolojide amaç kavramının bilimsel olarak nasıl yeniden ele alınabileceğini

detaylı biçimde inceleyeceğiz.

Bir sonraki yazıda, Schrödinger’in sorduğu kritik soruya odaklanacağız:
Yaşam, gerçekten yeni yasalar mı gerektiriyor?

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Yaratilisin Ses Hali- Kulaklarımız

Kulağın Mucizevi Dünyası: Yaratılışın İşitilen Ayetleri Gözlerimiz dünyaya açılan pencerelerimizdir deriz. Peki ya sessizliği bile …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir