Daha önceki pek çok yazımızda bahsettiğim gibi vücudumuz trilyonlarca hücreden oluşmaktadır. Bu hücrelerin hepsinin farklı farklı görevleri olmakla beraber bu görevleri yerine getirirken kullandığı oldukça spesifik yöntemler, araçlar ve vücut kimyasalları yada organelleri diyebileceğimiz yapılar kullanmaktadır. Bunların bir kısmını size tanıtmak istiyorum, bu sebepten ötürü bu yazımda Lizozom enzimlerini, görevlerini ve bundan çıkartabileceğimiz sonuçları inceleyeceğim. Lizozom enzimi tıpkı dünyadaki hemen herşey gibi insanoğlunun emrine verilmiş ve sistemsel olarak da yapısal olarak da Allahın üstün yaratışını gösteren bir yaratılış harikasıdır.
Lizozom enzimi büyüklük olarak 0,3 ila 0,5 mikron[1] büyüklüğe sahiptir. Alyuvarlar hariç insan vücudunda bütün hücrelerde bulunur, savunmada aktif olarak kullanılan bir enzim olması hasebiyle makrofajlar[2] ve akyuvarlarda da bol miktarda bulunmaktadır. Lizozomlar çoğu durumda vücutta parçalayıcı olarak görev görürler. Aslında lizozom hücrede bir öğütme makinası olarak işlev görür. Vücutta sürekli olarak büyüyen hücrelerin ve artık bir işe yaramayan parçaların adeta ileri düzey ayrıştırılması ve parçalanması da yine bu enzimler sayesinde gerçekleştirilmektedir. Pek çok farklı çeşidi vardır ve aslında 40 civarı lizozom enzimi bulunmaktadır. Bu enzimlerin bir kısmı proteinleri sindirirken başka bir kısmı nükleik asit artıklarını sindirir, başka bir kısmı ise lipidleri sindirir. Aslında daha burada bile bir sistem vardır. Hiçbir şeyden haberi olmayan şuursuz enzimler adeta aralarında bir iş taksimi yapmıştır ama taksim yapmak yetmez tabi ki bunun organizasyonu, eğitimi, kontrolü her biri başlı başına bir iştir ki bu sistemin eksik çalışması daha çocukluk çağını geçemeden ölüme sebebiyet verebilmektedir.[3]
Söz gelimi bu hastalıklardan birisi olan ”Sistinozis” ten bahsedelim. Bu hastalık çok yaygın görülen bir hastalık olmasa da özellikle örneğimizin daha iyi anlaşılabilmesi için oldukça uygundur. Sistinozis hastalığı farklı organ yada dokularda bulunan hücrelerin lizozomların da Sistin maddesini parçalayamaması ve bu sebepten ötürü bu maddenin birikmesi ile (Çünkü parçalanamaz ise atılamaz, vücut tam bir sistem harikasıdır, eğer kendinden önceki birim parçalama işini yapamamışsa o halde atma işlemini gerçekleştirecek birim işlevsiz kalır. Adeta bir fabrikanın ayrıştırma birimi gibi.) özellikle hayati organlarda fonksiyon bozukluğuna yol açan bir hastalıktır. Bu organlar arasında böbrek, beyin, pankreas ve gözler bulunmaktadır. Lizozom enziminin işini eksik yapması nedeniyle parçalayamadığı sistin maddesi ilgili organlarda birikmeye başlar ve bir süre sonra organları bütünüyle çalışamaz hale getirir.[4]
Yediğimiz ekmeklerde dahi bir katkı maddesi olarak kullanılan[5] ve iki sislein aminosidinin birleşimi ile oluşan sistinin bazı organların sahip olduğu hücrelerde lizozom enzimleri tarafından sindirilememesinin ne tarz sonuçlara yol açtığına çok kısa bir şekilde bakalım;
– Genelde öncelikle böbrekler hasar almaktadır. Yaklaşık olarak 6 ay içerisinde böbreklerin emilim kapasitesi bozulur ve fanconi sendromu vukuu bulur.
– Hasta çocuklarda bu klinik bulgulara ek olarak sebebi belirlenemeyen ateş, kusma, kabızlı ve büyümede yavaşlama ortaya çıkar.
– Tedavi edilemeyen hastalarda ortalama 8 ila 10 yaşları arasında böbrek yetmezliği gelişir.
– Böbrek yetmezliğine ek olarak ve müstakil olarak pek çok hastada ayrıca büyüme gelişme geriliği görülmektedir. Erişkin erkeklerde boy uzunluğu 136 cm. kızlarda ise 124 cm civarı olmaktadır.
– Kornea ve diğer göz birimlerinde sistin birikimi sonucu göz tutulumu gerçekleşebilmektedir. Yaş ilerledikçe görme kaybı artar.
– Vakaların pek çoğunda 8 ila 12 yaşları arasında Hipotroidi gelişmektedir.
– Erkek hastalar kısırdır ve cinsel isteksizlik yaşanmaktadır.
– Diyabet gelişmesi karşılaşılan bir sonuç olmakla beraber pankreasın tutulumuna bağlıdır.
– Ayrıca pek çok hastada kemik tutulumu da yaşanmaktadır. Bu tutulum hastalara yürümede zorluk, konuşma kaybı, hafıza kaybı, omurga kırıkları vb. olarak sirayet etmektedir.
Muhtemelen bu listeyi daha fazla uzatmak mümkün ancak örneğimizin anlaşılması açısından bu kadar örnek yeterli.
Yukarıda ki listede anılan tüm hastalıklar ve tüm sorunlar sadece normal insanların rahat bir şekilde sindirebildiği sistin amino asidinin lizozomda ki bir problemden ötürü ya eksik olarak sindirilmesi yada hiç sindirilmemesi nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Şimdi burada durup düşünmek ve sorgulamak gereklidir. Bir kere hiçbir şuuru olmayan hücre ileride lizozoma ihtiyacı olacağını bilmiştir ve her nasılsa onu üretmeyi başarmıştır. Lizozom kendisine gelen atıl maddeleri neden ayrıştırmakta ve parçalamaktadır. Bu parçalama işlemi için gereken hücre içi nakil sistemlerini kim inşaa etmiştir yada inşaa edilmediyse nasıl olmuşta tesadüfi mutasyonlarla gerçekleşebilmiştir.
Bir kere şuursuz bir yapının, birimin herhangi bir şeyin ihtiyacını belirlemesi imkansızdır. Sistem çalışır yada çalışmaz aynı sistinozis hastalığında gördüğümüz gibi. Peki nasıl olmuşta böylesine etkileyici bir sistem hayat bulabilmiştir. Nüansa dikkat edelim lütfen. Hücre pek çok faaliyetin içerisinde kendisine ulaşan bazı yapıların parçalanacağını bilmekte ve bunları kimin parçalayacağını da bilmektedir.
Şuursuz hücrelerin böyle bir şeyi yapamayacağı açıktır ki hastalık örneğimizde sistemde ki en ufak aksamanın nelere yol açabildiği gayet net görülebilmektedir. Açıkçası hücre içi parçalama işlemlerini asli olarak üzerine almış olan lizozom ve onun yaydığı enzimler yüce Allahın üstün yaratmasını göstermektedir. Onun pek çok hikmete binaen yarattığı hastalıklar ve kusurlar ise aslında biz insanoğluna sahip olduğumuz nimetleri hatırlatmak için yaratılmış eylemlerden ibarettir.
En küçük zerreden, galaksilere kadar herşey Yüce Allahın izlerini göstermektedir.
O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiç bir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Mülk Süresi 3
[1] Mikroskobik ölçü birimi. Bir metrenin milyonda biri. https://www.nedirnedemek.com/mikron-ne-demek Erişim tarihi; 03/07/2020
[2] Makrofajlar bağışıklık sisteminin doğuştan gelen bir parçasıdır. https://www.drozdogan.com/makrofaj-nedir-cesitleri-gorevleri-kanser-icin-dost-mu-dusman-mi/ Erişim tarihi; 03/07/2020
[3] Prof. Dr. Ayşe Can’ın 52 sayfalık PDF’si bile sadece bu enzim grubunun bazı üyelerinin işini iyi yapmadığında neler olabileceğini gösteren hastalıklarlar doludur. Dikkat edin olmaması demiyorum, işini bir miktar kötü yapması diyorum. İşte Allah kendi ayetlerinden olmak üzere sınırlı eksiklikler ve bu eksikliklerin tetiklediği hastalıkları gözlerimizin önüne sermektedir. https://docplayer.biz.tr/25537064-Lizozomlar-ve-lizozom-depo-hastaliklari-ii-prof-dr-ayse-can-2015.html Erişim tarihi; 03/07/2020
[4] https://cocuknefroloji.com/sistinozis/ Erişim tarihi; 03/07/2020
[5] https://www.gidaraporu.com/pandoranin-kutusu-acildi_g.htm Erişim tarihi; 03/07/2020