Solunum Sistemi- Yaratılışa Açık Bir Örnek

İnsan sahip olduğu özellikler veya zenginliklerinin değerini bir süre eksikliğini yada korkusunu hissettiğinde çok daha iyi anlıyor. Yeni tip Korona virüs acı, ağrı ve ateş olmadan solunum yapabilmenin ne kadar değerli bir nimet olduğunu bizlere göstermiştir. Bunu en iyi hastalığı yaşayanlar veya yakınlarını kaybedenler anlıyor ancak gece gündüz demeden düzenli olarak solunum yollarını etkileyen ölümcül ve çok bulaşıcı bir hastalık ile ilgili haberler izleyen, yazılar okuyan insanlar da sağlıklı bir solunumun ne kadar değerli olduğunu teorik olarak oldukça iyi bir şekilde görmüş ve anlamış oldular.

 

Peki nefes alıp verdiğimizde neler yaşarız, solunum yolları materyalist kafaların iddia ettiği gibi tesadüfen oluşmuş olabilir mi… Tabi ki tesadüfen oluşamaz, bunu herkes rahatlıkla söyleyebilir ancak ben sizi entellektüel anlamda  Allahın varlığı ve kudreti ile alakalı çok daha derinden tatmin etmek istiyorum. Solunum sistemimiz Yüce Allah’ın varlığını ve yaratılışı nasıl göstermektedir…

 

Solunum sadece nefes alıp vermek değildir. Her soluma işlemimizde vücudumuza oksijen alır ve karbondioksit veririz ve bu işlemlerin sonucunda enerji açığa çıkarırız. Bu karmaşık işlemlerin tamamına solunum yapma, bunu sağlayan sistemlerin hepsinin bütününe ise solunum sistemi diyoruz.

 

Burnumuz vasıtasıyla kokuları hissederiz, güzel taze pişmiş bir ekmeğin kokusu yada henüz kesilmiş bir karpuzun kokusu, bu kokular insana kendini iyi hissettirir. Ancak burnumuz teknik olarak koku almaktan fazlasını sunar bize. Yani burnumuz sadece koku almak için yaratılmamıştır. Burnumuz soluma işlemlerimizin başladığı noktadır. Burnumuzun içi iki bölümden oluşur, silya denen tüycükler ve birde özel bir salgı olan mukusun salgılandığı alanlar. Burnumuzdan her nefes alışımızda burnumuz tarafından oldukça hızlı bir şekilde karşılaşılan hava kalitesi taranır ve beyne iletilir. Burnumuzdan nefes aldığımızda  hava direkt olarak nefes borusuna gitmez. Öncelikle burnumuz aldığımız havayı filtre eder, özel kıvrımlı yapısı sayesinde burnumuz içeri aldığı havaya adeta bir tur attırır ve ardından soluk borusuna iletir. Bu kısa bir süre filtreleme işlemi ile hava burnumuzun çeperlerinde bulunan Silia isimli tüycüklere ve mukus yapılarına bir müddet fazla temas ettirilmiş olur. Böylelikle havadaki toz, polen, bakteri ve mantar gibi zararlıların büyük bir miktarı filtrelenmiş olur. Burada burnumuzun bu olağanüstü tasarımından biraz daha söz etmek istiyorum. Silia ve Mukus yapısı insan henüz bir embriyo iken oluşacağı belli yapılardır. Nasıl tesadüfi gen değişiklikleri yani mutasyonlar vukuu bulmuşlardır ki tam olarak olması gereken bölgede tam ihtiyacımız olan hücreler ve yapılar meydana gelmiştir. Siliaların görevlerini tam olarak yapamadığı durumlarda tekrarlayan sinüzit vb. rahatsızlıklar meydana gelmektedir. Ancak herşeye rağmen ilk engeli atlatmış tozlar, bakteriler vb. şeyler olabilir. Böyle durumlarda bu zararlılar solunum yollarında tutulurlar.

 

Temizlenen, nemlendirilen ve zararlılardan alıkonulan hava artık ciğerlerinize gitmeye hazır hale getirilmiştir. Ancak buraya kadar gördüklerimizin üstünden geçmeliyiz. Bir kere burnumuz hemen girişteki kıllar sayesinde bir ilk koruma sağlamaktadır bunu takiben soluduğumuz hava burnumuz da adeta tam bir tur attırıldıktan ve burun mukozası ile teması sağlandıktan sonra soluk borusuna bırakılır. Yani hava bakteri ve toz filtreleyicisi olarak mukus yapımıza değdirilir, nemlendirilir ancak bunların ardından soluk borusuna bırakılır. Bu minvalde yaklaşıldığında harika bir klima görebiliyoruz. Peki ancak nasıl olur da böyle muhteşem bir klimaya sahip olabiliriz. Öyle ya bir klima yapısı düşünüldüğünde harika bir aygıttır. İnce ve zekice bir tasarıma sahiptir. Üstelik standart klimalar gibi sadece hava filtrelemez aynı zamanda farklı vücut yapıları ile bir arada tam bir ekip ruhu içerisinde çalışır.

 

 

Şimdi aklınıza en basit klimayı getirin, bu klimayı parçalara ayırın ve bir odaya bırakın. Sizce bu parçalara milyonlarca sene versek biraraya gelip çalışan bir klima oluşturabilirler mi, elbette ki oluşturamazlar, bir araya gelmeleri için bir tasarımcı gerekmektedir. Dünya tarihinin en iyi kliması içinde bir yaratıcı gerekmektedir ve o yaratıcı Yüce Allahtır. Allah herşeyi kudretine binaen çeşitli özellikler ve anlaşılabilir modellerle yaratmaktadır ki kulları onun kudretini teslim edip şükretsin.

 

Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren odur. Ondan başka ilah yoktur, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. Ali İmran 6

 

Silialar, Milimetrik Alanda Optimum Mühendislik Harikaları

 

Yukarıdaki satırlarda da gösterdiğim gibi burun daha ilk aşamadan itibaren müthiş bir klima görevi görmektedir ve solunum yollarımızı zararlı patojenlerinden korumaktadır. Ancak yinede burunun kendi koruma alanından çıkıp alt solunum yollarına inmeyi başarabilen patojenler mevcuttur. Ancak bu patojenler de bütün solunum yolları boyunca serilmiş durumda olan mukus yapıları marifetiyle yakalanmakta ve akciğerlere girmesi engellenemektedir. Ancak solunum daki yaratılış mucizeleri bunlarla bitmemektedir.

 

Solunum yollarını tutan hücrelerinin her birinin silia isimli kamçıları mevcuttur. Bu kamçılar alt solunum yollarında yakalanan toz, akar, bakteri vb. patojenleri saniyede onlarca kez yaptıkları itme hareketi ile yutak bölgesine iterler bunun tersi de burnun iç kısımlarındaki silialar vasıtasıyla gerçekleşir, onlarda yakaladıkları patojenleri yutağa itmek için aşağı doğru itme hareketi yaparlar. Bazen kendi kendime çok sık yazıların arasında örneklemeler yapıyorum diye kızıyorum ancak insan şöyle bir şey gördüğünde durup geçmek istemiyor. Görebilen gözler için Allah daha nasıl deliller koyabilir ki kullandığımız yapıların içine. Metrenin 2 milyonda biri ( siliaların hacmi bir milimin 0,25’i kadardır)  bir alan içerisinde milyonlarca tüycük ve bir amaca göre hareket ediyorlar. İşin doğasında sistem göründüğü anlar aslında yaratıcının gölgesinin de düştüğü anlardır. Sizce Allahın hesaba katılmadığı bir kökenler açıklamasında bu durum nasıl açıklanabilir ?

 

Gelin deneyelim, burun mukozasını oluşturan hücrelerimiz silialara henüz sahip değilken olağanüstü bir mutasyon vukuu bulmuş ve mukozanın bir kısmına siliaların oluşabileceği ilk kökensel tüycük ataların oluşumu ile sonuçlanmıştır. Ancak durun bir dakika bu siliaların itme yeteneği yoktur. Onlar öylece orada kalmıştır, şanssız canlının türü  şimdi belki onbinlerce yıl sürebilecek yeni bir mutasyon beklemelidir, peki bu kadar zaman boyunca bu canlı siliaları olmadan nasıl yaşayacaktır, daha doğrusu silialarının bir bilgiye dayanan üstün hizmetleri olmaksızın akciğerlerini nasıl koruyacaktır. Peki mutasyonun peri masallarındaki gibi bir mucizeyi meydana getirdiğini varsayalım, mutasyon hem siliayı oluşturmuş hemde itme yeteneği kazandırmıştır. Aslında itme yeteneği vb. yetenekler mutasyonlar ile kazanılmaz ama teorik olarak bunu doğru kabul edelim. Şimdi elimizde hem silialarımız hem de itme yeteneği mevcut ama oda ne siliaların bir kısmı yakaladığı patojenleri yutağa iterken bir kısmıda akciğerlere itiyor, soluk borusunun ortasındakiler ise hiç hareket etmiyor yada karmaşık bir görüntü veriyor. Yine talihsizlik yine onbinlerce sene boyunca gerekecek yeni bir bekleme süresi.

 

Örneği sonsuza kadar götürebiliriz, siliaların ve sahip oldukları inanılmaz özelliğin bir şekilde tesadüfen oluştuğuna yürekten iman etmezseniz bir süre sonra sıkılıp bırakacaksınız. Bu örnekler bizelere bir çocuk masalını andırıyor olmalı.

 

Prenses, Kurbağa+öpücük= Prens —— Çocuk Masalı

Prenses, Kurbağa+Milyonlarca yıllık sözde evrimsel geçmiş= Bilim

 

Tüm canlılarda mevcut olan içgüdüler Allahın o canlılar için verdiği yaşam bilgileridir. Silialardaki durumda bundan farksız değildir. Ne yaptığını bile bilmeyen, şuuru olmayan küçücük zavallı yapıların bunları kendisinin yapmasına olanak yoktur. Silialar müthiş yaratılışları ile Allahın kudretini göstermektedirler.

 

O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. “Ol!” dediği gün her şey oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. Enam Suresi 73

 

Otomatikleştirilmiş Bir İşlem- Solunum

 

Solunum sistemimiz topyekun bir fabrika gibi çalışmaktadır. Artan, azalan ihtiyaçlara göre programlanmış harika bir yaratılışa sahiptir. Solunum işlemimizin hızı gündelik faaliyetlerimizin temposuna göre değişmektedir. Futbol oynayan bir insan ile evinde oturan bir insanın oksijen ihtiyacı aynı boyutta değildir. Spor yapan yada ağır bir işte çalışan bir kişinin artan oksijen ihtiyacı vücuda verilmez ve vücutta biriken karbondioksit dışarı atılmazsa vücut hücreleri ölümcül zararlar görebilecektir. Burada da yine sistemin üstün bir mühendislik ürünü olan yapısı ortaya çıkmaktadır. Akciğerler artan talebi karşılamak için solunumu hızlandırır.

 

Soluk alıp verme işlemleri omurilik ve beyindeki merkezlerle kontrol edilir. Göğüs bölgemize ve diyaframımıza giden sinirler bu yapıların düzenli olarak 4-5 saniyede bir kasılmalarını sağlar. Eğer solunum gereğinden fazla artış gösterirse beyin sapı deveye girerek durumu kontrol eder. Tek otokontrol merkezi beyin sapı değildir elbet. Akciğerlerin dış yüzeyinde bulunan ve basınca karşı hassas algılayıcılar, akciğerin gereğinden fazla esnemesi durumunda beyin sapına solunum şiddetinin azalması yönünde gerekli sinyalleri gönderir.

 

Oldukça yüzeysel bir şekilde her an her saniye yaşadığımız bir yaratılış mucizesini incelemeye çalıştım. Gördüğünüz üzere en basit gündelik işlemlerimizde bile yaratıcının varlığını görmemek elde değil. Solunum sistemide Allahın üstün yaratma sanatının tecelli ettiği noktalardan biridir. Bir kere yukarıdaki paragraflarda göreceğiniz üzere sistemin tüm elemanları birbirlerine bağlıdır, yani zamanla tesadüfi mutasyonlarla gerçekleşebilecek bir evrim mümkün değildir. Çünkü tüm parçalar bir arada olmalıdır.

 

Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Tur Suresi 35

 

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vucutlarimiz Nasil Calisir ? Tesadüf Degil 6

Serimize devam ediyoruz. Önceki yazılarda görebileceğiniz uzere yazarımız Prof. Howards Glicksman kademe kademe hücresel islem …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir