Prof Jonathan Wells bu yazıda insan embroyosunun gelişiminde gözlemlediğimiz ve yakin bilim tarihi icinde görebilmeye basladigimiz etkileyici yaratilis kanitlarinin cok kucuk bir kısmına hizlica bir göz atıyor. Hayvanlar ve bitkilerin hepsinin hücrelerinde DNA bulunmaktadır. Bir hücrede bulunan DNA vücudun temel inşaasına ve özelliklerine dair butun bilgileri içermektedir. Mesela beyin hücrelerinizde sindirim sistemi salgilarini aktive eden genler bulunmaktadır peki neden beyin hücreleriniz de sindirim salgısı salgılanmaz ? ( arada bir hata ilede olsa sindirim salgısı beyinlerimizde salgilansaydi muhtemelen zeki hayat formları bir sekilde ortaya cikmis olsa dahi hızlı bir sekilde yokolurlardi) Cunku beyin hücrelerinizde bulunan DNA larınız da sindirim salgıları salgilanmasini saglayan genler kapalı durumdadır.
Evrimciler bu bilginin durumu acikladigini düşünmektedirler 🙂 Tabiki bu bilgi durumu açıklama ve hatta soruyu büyütür, bu genlerin o bolgede kapalı kalmasını saglayan bilgi kimden gelmiştir ? Fabrikalarda neyin ne zaman kapalı olacagini neyin ne zaman acilacagini fabrikadaki tum materyalleri ve makinaları bilen, bu konuda ciddi manada egitim almış muhendisler ve diğer uzmanlar ayarlamaktadır. Çünkü en kucuk bir teknik hata fabrikanın yok olmasina neden olacaktır. Peki hücrelerimiz gibi bir fabrika ile kiyaslandiginda milyon kere daha kompleks yapılar bu hatalara Karsi nasıl korunmaktadır ? Bunu organize eden kimdir ? Sindirim salgisinin beyin kısmında aktif olmasının sonuclarinin zararlı olacagini ancak salgının icerigini, beynin yapisini, sindirim islemi suresince sindirim bolgesine nelerin gelecegini ve bunların ne sekilde sindirilmesi gerektiğini bilen yine ayni sekilde bunun sindirim bölgesi haricinde kullanilmasinin zararlı olacagini kesin bir bilgiyle bilen bir Muhendis organize edebilir. Sizce bu kim olabilir ??
Görmez misin ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini Allah bilir? Üç kişi gizli bir görüşme için bir araya gelecek olsa veya fısıldaşsa mutlaka dördüncüleri Allah’tır. Beş kişi bir araya gelse veya fısıldaşsa altıncıları mutlaka Allah’tır. Bundan daha az veya daha çok sayıda kişi her nerede bir araya gelirse gelsin, ne fısıldaşırsa fısıldaşsın Allah mutlaka yanlarındadır. Sonra da Allah onlara yaptıklarını kıyâmet gününde tek tek bildirecektir. Doğrusu Allah, her şeyi hakkıyla bilir. Mücadele 7
Jonathan Wells in yazısı kısa olsada zihin acici bir yazı, yazıyı beğenirseniz lütfen paylaşmayı unutmayın.
Evrimin Aciklayamadigi Konular- Hücresel Posta Kodlari, Muhendis Nerede
1970 yılında Nobel ödüllü Jacques Monod, DNA’yı “hayatın sırrı” olarak nitelendirdi ve yapısı ile işlevinin keşfinin — özellikle “mutasyonun rastgele fiziksel temelinin anlaşılması” — Darwinizm mekanizmasının nihayet sağlam bir temele oturduğu ve insanın “sadece bir tesadüf” olduğu anlamına geldiğini söyledi.[1]
Neo-Darwinizm’e göre, tüm canlılar ortak bir atadan türemiştir ve DNA mutasyonlarıyla üretilen rastgele varyasyonlar üzerinde doğal seleksiyonun etkisiyle değişime uğramıştır. Ancak, bir embriyonun gelişiminin DNA’sı tarafından programlanmış olması durumunda, DNA mutasyonları büyük ölçekli evrim için ham malzeme sağlayabilir. Dolayısıyla, Neo-Darwinizm, embriyo gelişiminin genetik bir program tarafından kontrol edildiğini varsayar.

“Dâvud (as.)’un duasından birisi şöyle idi: “Allah’ım, senden senin sevgini ve seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine beni ulaştıracak amelleri dilerim. Allah’ım, senin sevgini, nefsimden çoluk çocuğumdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl.”Tirmizi Davud 73
Ancak bu varsayımda ciddi bir sorun vardır.
Bir hayvan veya bitkideki birbirinden farklı hücre türleri, tek bir döllenmiş yumurta hücresinden gelişir. Örneğin insanlar; kemik, deri, kas, sindirim organları, sinirler ve diğer birçok dokuyu oluşturan hücrelerden meydana gelir. Bu hücreler, biçim ve işlev açısından birbirlerinden o kadar farklıdır ki, eğitimsiz bir gözlemci bunların farklı türleri temsil ettiğini düşünebilir.
Ancak tüm bu hücreler aynı DNA’ya sahiptir, bu durum embriyologlar tarafından uzun zamandır “genomik eşdeğerlilik” olarak bilinir. Döllenmiş yumurta bölündükçe, DNA’sının tam bir kopyasını (genomunu) yavru hücrelere aktarır — DNA’sı olmayan kırmızı kan hücreleri gibi birkaç küçük istisna dışında. Peki kemik, deri, kas, sindirim ve sinir hücrelerinin hepsi aynı DNA’ya sahipse, neden bu kadar farklıdır? Neden sinir hücreleri beyni sindiren sıvılar salgılamaz? Cevabın bir kısmı şudur: Sinir hücrelerinde sindirim enzimleri için gerekli genler bulunsa da, bu genler sinirlerde kapalı durumdadır. Bir embriyo geliştikçe, hücreleri “farklılaşma” adı verilen bir süreçten geçer; bu süreçte bazı genler açılırken diğerleri kapatılır.
Ancak bu, sorunu çözmez, çünkü aynı DNA’ya sahip iki hücrenin neden farklı şekillerde farklılaştığı sorusunu cevapsız bırakır.
Cevabın bir diğer kısmı ise hücrelerin bir şekilde vücuttaki konumlarını bildikleri ve buna uygun şekilde farklılaştıklarıdır. Temmuz 2006’da yayınlanan bir bilimsel makale, bazı hücrelerin DNA’larında konumlarına karşılık gelen “posta kodları” olduğunu bildirdi. Makaleye göre:
“Gelişim biyolojisindeki temel sorulardan biri şudur: Hücreler vücuttaki konumlarını nasıl bilir? Örneğin, kafa derisindeki deri hücreleri saç üretmeyi bilirken, avuç içindeki deri hücreleri saç üretmemeyi bilir… Bu çalışmada, yazarlar hücrelerin vücuttaki konumlarını nasıl bildiğini açıklayan bir model sunuyor. İnsan vücudunun tamamını detaylı bir şekilde haritalayan 43 farklı konumdan alınan hücreler karşılaştırıldığında, yazarlar hücrelerin vücuttaki konumlarını belirlemek için bir posta kodu sistemi kullandığını keşfetti. Stanford’un posta kodu 94305’tir ve her rakam ABD’deki bir yerin konumunu belirler; benzer şekilde, hücreler bir dizi genin kodunu kullanarak konumlarını bilir. Örneğin, eldeki bir hücre, kendisini vücudun üst yarısında (ön) konumlandıran bir gen seti, vücuttan uzakta (distal) olduğunu belirten başka bir gen seti ve hücrenin vücudun dışında (iç değil) olduğunu gösteren üçüncü bir gen seti ifade eder. Böylece, her gen seti tıpkı bir posta kodu gibi hücrenin konumunu daraltır.”[2]
Ancak “hücresel posta kodları”nın varlığı da sorunu çözmez (ve makalenin yazarları bunu iddia etmez). Eğer insan vücudu ABD, hücreler de postalansın diye hazırlanmış zarflar olsaydı, her birinin üzerinde ülkedeki tüm posta kodları yazılı olurdu. Posta müdürü her zarfı duvardaki birçok yuvadan birine yerleştirip nihai hedefine yönlendirmedikçe, belirli bir posta kodu vurgulanmazdı. Açıkçası, posta müdürü ve yuvaların düzeni, her mektubun nereye gideceğini belirlemede büyük rol oynar.
Eğer DNA, başlangıçta her zarf üzerinde aynı olan posta kodlarına karşılık geliyorsa, embriyodaki posta müdürü ve yuvalar nerededir? Belirli bir posta kodunu vurgulayan ama diğerlerini vurgulamayan şey nedir? Hücreleri vücudun farklı bölgelerine yönlendiren, onlara nerede olduklarını ve nasıl farklılaşacaklarını söyleyen o çok önemli gelişimsel bilgi nerede saklıdır?
Neo-Darwinizm, evrimin ham maddesinin kaynağı olarak DNA’ya odaklanarak, embriyonun başka yerlerindeki gelişimsel bilginin doğasını ve konumunu sistematik olarak göz ardı etmiştir. Açıkçası, embriyo gelişiminde Neo-Darwinist felsefenin hayal ettiğinden çok daha fazlası vardır.
NOTLAR
[1] Horace Freeland Judson, The Eighth Day of Creation: The Makers of the Revolution in Biology (New York: Simon and Schuster, 1979), ss. 216-217’den alıntılanmıştır.
[2] Rinn JL, Bondre C, Gladstone HB, Brown PO, Chang HY (2006) Anatomic Demarcation by Positional Variation in Fibroblast Gene Expression Programs. PLoS Genet 2(7): e119 DOI: 10.1371/journal.pgen.0020119.