Türkiyede Ateist-Deist Oranı Yükseliyor- Yüce Allahı Kültürel Bir İnanca Çevirdiler

Türkiye’de ve aslında tüm dünyada bariz bir şekilde ateist-deist oranları ciddi manada yükseliyor, peki sorun ne ? Bilimin yüksek montanlı bir şekilde yaratılışa işaret ettiği, canlıların ve sistemin temelinde zeki ve çok güçlü bir varlığı tüm gücüyle işaret ettiği bir cagda neden bu veriler istediğimiz gibi gelmiyor ? Cevap belli ancak biraz uzun açıklamak gerekli ama ondan önce https://www.ateizmdernegi.org.tr/blog/2021/03/13/turkiyedeki-inanc-inancsizlik-haritasi/ adresinden edindiğim tanınmış anket firmaları tarafından düzenlenmiş ve Türkiye’deki dindarlık ateizm oranlarının nasıl dramatik bir şekilde değiştiğini gösteren çalışmayı aşağıya ekliyorum. Önce çalışmalar ardından sonuçların yorumlanışı, sonuç=problemin tanımlanması ve çözüm şeklinde yazıyı nihayete erdireceğim Allahın izniyle.

 

Farklı anket ve araştırma kuruluşları tarafından farklı yıllarda yapılan çalışmalarda Türkiye’deki inanç/inançsızlık gruplarına ilişkin verileri aşağıda sizler için derledik.

Ama öncelikle GALLUP araştırma şirketinin 2012 yılı verilerine göre dünyada ateist nüfusun en yoğun olduğu ülkelere göz atalım:

Türkiye’de ise durum şöyle:

  • Pew Araştırma Merkezi’nin 11 Haziran-7 Ağustos 2019 tarihleri arasında 1046 kişiyle yüz yüze yaptığı ve 2020 yılında yayımladığı araştırmanın sonuçları:

%71 Dinin yaşamlarında çok önemli olduğunu,

%18 Dinin yaşamlarında biraz önemli olduğunu,

%5   Dinin yaşamlarında pek önemli olmadığını,

%3   Dinin yaşamlarında hiç önemli olmadığını belirtti.

%3    ise “Bilmiyorum/Emin değilim” yanıtını verdi.

Bu ankete göre “Din benim yaşamımda önemli” diyen Avrupa ülkeleri arasında Türkiye lider konumunda.

  • Optimar araştırma şirketinin 7-14 Mayıs 2019tarihleri arasında 3500 kişiyle yüz yüze görüşerek yaptığı din-inanç anketinin sonuçları şöyle:

%89,5 “Tanrının varlığına ve birliğine inanıyorum.” (Teist)

%4,5    “Bir Yaratıcı olduğuna inanıyorum, ama dinlere inanmıyorum.” (Deist)

%2,7    “Bir Yaratıcı olup olmadığından emin değilim.” (Agnostik)

%1,7     “Bir Yaratıcı olduğuna inanmıyorum.” (Nonteist)

%1,7      “Cevap yok.”

  • KONDA şirketinin 10 yıllık değişim anketinde (2008-2018), 15 yaş üstü nüfusla 15-29 yaş arası gençler; ayrıca 2008’de 15-29 yaş arası gençlerle bugün 25-39 yaş arasında olanlar karşılaştırıldı. Anket 2008 yılında 2250’si gençlerden oluşan toplam 6482; 2018 yılında ise 1715’i gençlerden oluşan 5793 kişiyle kendi evlerinde yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi. Anket sonuçları, ülkemizdeki ateistlerin sayısının 10 yılda 3 kat arttığını gösteriyor. Herhangi bir dine inanmayanların %90’ı 35 yaşın altında. Aşağıda Türkiye genelinde 2018 yılı sonuçları verilmiştir. Anketin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.

%51 Dindar olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %4 azalma)

%34 İnançlı olduğunu söyleyenler  (son 10 yılda %3 artış)

%10 Sofu olduğunu söyleyenler  (son 10 yılda %3 azalma)

%2  İnançsız olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %1 artış)

%3 Ateist olduğunu söyleyenler (son 10 yılda %2 artış)

  • MAK Danışmanlık’ın 12-18 Haziran 2017 tarihleri arasında Türkiye’de toplumun dine ve dinî değerlere bakış açısı üzerine yaptığı anket, 30 büyükşehir (Ağrı, Aksaray, Artvin, Bayburt, Bitlis, Bolu, Düzce, Elazığ, Giresun, Gümüşhane, Karaman, Karabük, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kütahya, Nevşehir, Osmaniye, Sinop, Bilecik, Yozgat, Uşak), 23 il ve 154 ilçede, 5400 kişiyle yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilmiştir. Anket sonuçlarına göre katılımcıların “Allah’ın varlığına, birliğine ve bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?”sorusuna verdiği yanıtlara göre oranlar şöyle:

%86 “Evet, Allah’ın varlığına, birliğine ve bizi yaratıp yaşattığına inanıyorum.”

%6 “Evet, Allah’ın sadece varlığına ve bizi yarattığına inanıyorum, ama her şeye karıştığını veya karışacağını düşünmüyorum.”

%4 “Hayır, Allah’a inanmıyorum.”

%4 “Cevap yok / Kararsızım.”

  • Ipsos tarafından 2016 yılında internet üzerinden yapılan araştırmanın Türkiye için sonuçları şöyle:

%2  Hristiyan

%7  Dinsiz

%6  Dindar değil, ama spiritüel

%3  Agnostik

%82 Müslüman

  • Pew Araştırma Merkezi’nin 2015 yılında 18 yaş üstü 947 kişiyle yüz yüze yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de yaşayanların;

%56’sı  dinin yaşamlarında çok önemli olduğunu,

%27’si  dinin yaşamlarında biraz önemli olduğunu,

%7’si    dinin yaşamlarında pek önemli olmadığını,

%3’ü    dinin yaşamlarında hiç önemli olmadığını belirtti.

  • Gallup tarafından Barem Research kuruluşu aracılığıyla 2012’de 1031 kişiyle yapılan ankete katılanlardan;

%73’ü dindar olmadığını,

%23’ü dindar olduğunu,

%2’si  ateist olduğunu belirtti.

%2’si ise “Bilmiyorum/Emin değilim” yanıtını verdi.

  • Eurobarometer tarafından 2010 yılında yapılan ankete (sayfa 204)katılanların verdiği yanıta göre oranlar şöyle:

%94  “Bir tanrının varlığına inanıyorum.”

%1    “Üstün bir ruhun ya da yaşam gücünün varlığına inanıyorum.”

%1    “Herhangi bir ruh, tanrı ya da yaşam gücünün varlığına inanmıyorum.”

%4    “Bilmiyorum/Emin değilim.”

Bu ankete göre Türkiye ve Malta, Avrupa’da Tanrı’ya inanan ülkeler arasında %94 oranla başı çekiyor.

  • KONDA Araştırma Şirketi’nin 5291 kişiyle  yaptığı ve 2007 yılında yayımladığı ankete göre oranlar şöyle:

%96,8  Müslüman

%3,2    Dinî inancı yok

Müslümanların dindarlık seviyelerinin dağılımı ise şu şekilde:

%34,3  İnançlı

%52,8 Dindar

%9,7 Dine adanmış

  • CIA verilerine göre(tarih belirtilmemiş) oranlar şöyle:

%99,8 Müslüman

%0,2   Diğer (çoğunluk Hristiyan ve Yahudi olmak üzere)

 

 

84 milyon civarından nüfusun yaşadığı bir ülke için çok daha yeterli anketler en azından 100.000 kişinin katıldığı anketler olabilirdi ancak yinede elimizdeki veriler de yorumlamak için oldukça yeterli. Hoş zaten hangimiz gündelik hayatta artan ticari ahlaksızlık, saadet zinciri dolandırıcılık hikayeleri, toplumda merhamet ve vicdanın çok azaldığını gösteren acımasız cinayetler vb. ile toplumumuzda Allahın artık kültürel bir varlık haline geldiğini bilmiyoruz ki !!

 

Öncelikle rakamlar bariz bir şekilde toplumda hem dinin hayatında önemli bir yere sahip olmadığını hemde açıkça ateist olduğunu söyleyenlerin sayısının ciddi manada arttığını göstermektedir, bu noktada şunu  ifade etmek gereklidir. Pek çok kişi Allaha bir aidiyet aksiyonu göstermemiş olsa da kültürel bağları ile ve kültürel kökenlerinin etkisi ile kendisine din ile alakalı bir şey sorulduğunda ”Tabiki Allaha inanıyorum, onu çok seviyorum” vb şeyler söyleyebilmektedir. Bu islam teolojisi açısından ”bir ucundan inananlar”[1] sınıfıdır mantıken de kültürel inanç koludur. Bu gibi kişiler ileride Allaha yönelebilirler, ihtimal dahilindedir ancak an itibariyle menfaatleri ile çatıştığında Allahın safında olmazlar, buda onları bizim Allaha yönelenler sınıfına sokamamamızı sağlamaktadır. İşte tüm bu anketlerde ve toplumda ezici çoğunluğu bunlar sağlamaktadır. Bunların bu durumunu olayın içine aldığımızda ise ortaya çıkan yeni rakamlar çok daha dramatiktir. Bunu bu kadar kurgulamak yeterlidir, belki başka bir yazının konusu olabilir biz araştırmaya geri dönelim.

 

Ateistlerin oranı 3 kata yakın yükselmiş, dindarım diyenler azalmış ve hayatında dinin önemli bir yere sahip olduğunu söyleyenlerde azalmış. Bu noktada şunun tanımını yapmak gerekli;

Din Nedir ? Neden Yaşanır ?

 

Din Nedir ?

 

Toplumda algılandığı mana ile din bir kişinin doğduğu, yetiştiği kültür içerisinde ki inançlar bütünüdür. Buna göre Japonya’da doğmuş olursanız oranın ritüellerini uygularsınız[2], Tayland’da doğmuş olsaydınız bu kez budist kültürün ritüellerini uygulardınız, ülkemiz Türkiye’de doğdugunuzda ise toplumun genelinin anladığı şekilde özetleyecek olursak;

– Cumaları cuma namazına gidersiniz

– Ramazan ayında oruç tutarsınız (Trajikomik bir şekilde sahur için kalkarsınız ancak sabah namazını kılmadan tekrar uyursunuz)

– Kandil geceleri ( Kadir gecesi hariç böyle kutsal bir gece mevcut değil islamda) yakın akraba, eşe dosta o sözde gecenin ne olduğunu dahi bilmeden sadece dinen önemli olduğunu düşünerek mesajlar atarsınız.

– Emekli olduğunuzda umre yada hacca giderek ” Ehh evet işte bakın harika bir dindarım, vicdanım şimdi çok rahat Allah için pek çok şey yaptım” diyerek kibrin nirvanasını yakalar Allah katında değerinizi sıfırlarsınız.

 

Maalesef yukarıda yazdığım detayların tamamı gerçek, bu Türkiye özelinde bu gibi detaylar ile özetlediğimiz konuları konu Brezilya olsaydı katolik kültürüne ait kültler ile özetleyecek yada ateizm oranın yüksek olduğu bir ülke olsaydı o zaman da şöyle diyecektik.

” Jonass Rastlantısal mutasyonlara dayanan evrim görüşünü fosil kayıtlarını inceleyerek bir kez daha gördü ve vicdanını evet bunları Tanrı yaratmış olamaz diyerek tekrar rahatlattı” (Hayali Jonass fosil kayıtlarını bağımsız bir gözle incelerse rastlantısal mutasyonlara dayalı bir evrim görüşünün ancak hikaye olabileceğini de görecektir)

 

Toplumların anladığı din budur ancak aslında din gerçek manasıyla Evrenin Yüce Yaratıcısı Allah’a giden yoldur. Onun uğrunda gidilecek yol, alınacak mesafedir. Hayatınızdaki bir numaraya Yüce Allah’ı yerleştirmektir. Herhangi bir eylemden önce söz gelimi yere tükürmeyi ele alalım bu kötü hareketi yapmadan önce ”  bunu yaparsam Allahın hoşuna gitmez” demektir. Dinin içerisinde hayatınızın bir numarasına Allah’ı yerleştirmediyseniz o dinin herhangi bir önemi olmaz. Allah ikinci sıraya düşmeyi asla kabul etmez.

 

De ki: ‘Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. Tevbe 24

 

Allah tevbe suresi 24. ayetinde açıkça benden daha değerli bir şey var ise hayatında ben onu bu şekilde kabul etmem diyor. Yani ya Allahı birinci sıraya koyarsınız yada koymayıp kendinizi kandırırsınız. Allahın birinci sıraya koyulmadığı hayatlar arttıkça toplumda Allah ve din kavramları gitgide daha kültürel renkler haline gelir. İnsanlar özünde bu kavramları reddetmeselerde asla gerektiği şekilde değer vermez ve umursamazlar. Böyle bir hal ve hareketin evrenin yüce yaratıcısına uygulanması ise kabul edilemez ki Allahda bunu kabul etmez zaten. Bu noktada en önemli şey Allahı tanımak ve tanıtmaktır. Tanınmayan şey sevilemez, sayılamaz, ilgi gösterilemez.

 

Allahı Tanımak ve Tanıtmak

 

Allah kendisinin hakkıyla tanınması için bizlere bir içgüdü vermiştir. Allaha inanmak ve ona yönelmek içgüdüsü. Bu hem bilimsel çalışmalarla hemde kuran ayetleriyle sabittir. Konu ile ilgili yapılmış en büyük bilimsel çalışmalardan birini daha önce bu sitede yayınlamıştım, buraya tekrar linki bırakıyorum.

Allaha İnanmak Doğamızda Var- Bilim Allah’a İnanmamızın İçgüdüsel Kökenlerini Keşfediyor

 

Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (demişti de) onlar: ‘Evet (Rabbimizsin), şahid olduk’ demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir. Araf Suresi 172

 

Aslında bu içgüdü ve birilerinin anlatmasına gerek kalmadan insan kendi zekasıyla Allahı bulabilir, bu oldukça basittir. İnsan hayatı boyunca ortalama 20000 gün civarı bir ömre sahiptir. Bu günlerin sadece bir kaç tanesinde aynaya bakıp yada doğaya, yediğine içtiğine bakıp

– Yürümek için kendi kazanmadığı ayaklara

– Çiğnemek için kendi kazanmadığı dişlere, çene yapısına ve onların harika bir koreografi ile çalışmasına

– Görmek için kendi kazanmadığı gözlere

– Tutmak için kendi tasarlamadığı yaratmadığı ellere ( ki insan elleri canlılar aleminde eşsizdir, bu eller medeniyet kurabilmemiz için tam gerekli tasarıma ve donanıma sahiptir. Primat ailesinden farklı canlıların elleri asla medeniyet kurabilecek tarzda bir yaratılışa sahip değildir- Bu konu ile ilgili Prof. Michael Denton’ın seri halinde çevirdiğim yazı serisinin tamamını okumanızı tavsiye ederim.  https://bilimvemedeniyet.com/insanoglu-atesi-kullanma-becerisi-ile-yaratildi/ )  sahip değildir ancak yinede bunlara sahiptir üstelik en önemlisi insan sistemin merkezindedir, akledebilir, medeniyet kurabilir diğer canlıları yada doğayı kendi menfaatine uygun şekilde kullanabilir ki tamda şu anda bunu yapmaktadır.

 

İnsana her istediğini veren Allaha karşı insanı yanıltan nedir ? Sermayesini her saniye kaybeden bizler için üzülecek kimse kalmayacak tüm imkanlarımızı kaybettikten sonra…

 

Tüm bu detayları az bir zeka ile sadece bir gün ciddi olarak düşünmek insanı kendisinin başıboş bırakılmış bir canlı olmadığı gerçeğini bulmasına götürecektir. Peki bir yaratıcı tüm sistemi yaratırda neden sadece insana akletme kabiliyeti verir ve sistemin merkezine yerleştirir ?? İşte bu soruyu samimi olarak soracak hemen herkes artık Allahın hizmetkarlığına giden bir yolu yani hakkıyla dini bir hayatı bulma adayıdır. Görüldüğü gibi Allaha giden yol kolaydır ancak yolun etrafında da insanların kendi ahmaklıkları ile üretmiş olduğu tuzaklar vardır.

Söz gelimi akşam işinden evine dönen genç Allahı tanımak için bir kaç yazı, belgesel izleyebilecek zamanı varken kesinlikle hiçbir aşaması gerçek olmayan, tamamıyla kurgu olduğunu kendisinin de çok iyi bildiği diziler ile zamanını geçirmektedir. Halbuki bütün günün ardından elinde sermaye namına boş bir bir iki saati kalmıştı. Yada bir pazar günü öğlen saat 13,00 e kadar uyuyan iş sahibi başka bir gencimizi ele alalım, bu kişi haftanın sadece bir günü bir zaman sermayesine sahipken bu sermayesini de yine uyku ve sacma sapan kahve buluşmaları ile geçirmektedir. Tabiki şöyle anlaşılmamalı, insanlar hiç sosyalleşmeyecek, hiç buluşmayacaklar sürekli bir şeyler yapacaklar hayır bunu kastetmiyorum. Kastettiğim şey bu tarz eylemlerin yapılabileceği ancak asli faaliyetin yani Allaha yönelmek için bilgi edinme, daha fazla öğrenme yada onu razı edecek davranışlar için vakit harcanması gerekliliğidir.

 

Allahı tanıyan ve hayatlarında bir numaraya koyan kişilerinde bu noktada ciddi sorumlulukları vardır. Bu kişiler gündelik sohbetlerinde futbol, sinema vb. boş faaliyetler ile alakalı konuşmaz ve kıymetli zamanı ve enerjisini Allahı ve onun insanlara verdiği sorumlulukları hatırlatmak için kullanır. Ancak günümüzde Allahı bir numaraya koyan insanların dahi  bırakın Allahı anlatmasını normal konuşmalarında dahi Allah lafzını o yüce lafzı kullanmadıklarını görebiliyoruz. Söz gelimi bir kaç seküler insanın olduğu ve iş konuşulan bir ortamda bu gibi kişilerin bu seküler insanların yanında gelecek ile konuşurken ”Allah izin verirse” demesi emrini yerine getirmediğini görüyoruz. Bu gibi kişilerin açıktan Allahın ismini kullanması, Allahı anlatması ve bu konuda kınayıcının kınamasından korkmaması gerekmemektedir. İnsanların kınamasını mı yoksa Allahın dostluğunu kaybetmeyi mi daha önemsiz görmektedir, bu konuda karar vermeleri gerekmektedir.

 

Sözün özü tanınmayan bir şey sevilemez, Allahın tanınabilmesi için ise insanların Allahı öğrenmeye çalışması gerekmektedir. Bu konuda samimi bir kaç kere düşünmek dahi insanı Allaha yaklaştıracaktır.

Endülüslü düşünür ibni Tufeylin ”Hay Bin Yakzan” isimli romanında işlediği çocuk karakter gibi insan samimi bir şekilde sorarsa Allah ona yolu kolaylaştırmıştır.

 

Sonuç olarak toplumda ateist-deist oranlarının yükselmesi ve toplumun dini bir kültür formatında görmeye başlaması Allahın hayatımızdan çıkmaya başladığının açık bir göstergesidir. Allahı hayatından çıkaran toplumlar bize herşeyimizi veren evrenin yüce yaratıcısına açıkça nankörlük etmiş ve üzerlerindeki bereketi kaldırmıştır. Allah yeryüzünü de gökyüzünü de bir amaç ile yaratmıştır ve insanın burada geçirdiği zaman oldukça sınırlıdır. Bu sınırlı zaman süresince insan yaratıcısını tanımaya çalışmalı, onu razı edecek davranışlarda bulunmalı ve bütünüyle Allaha yönelmelidir. Hayatınızda birinci sırada Allah var yada yok, Allah ikinci sırada olmayı  kabul etmiyor.

 

Onlar, Allah’ın, yüceliğini, kudretini, kadrini, zâtını vasfının, sıfatlarının tecellisinin ifade ettiği şekilde künhüyle kavrayamadılar, Allah’ı hakkıyla tanıyıp saygıyla hafsalalarına yerleştiremediler. Allah güçlü, kudretli, üstün ve hükümrandır.  Hac 74

 

[1] İnsanlardan kimi, Allah’a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. Hac 11

[2] https://islamansiklopedisi.org.tr/sintoizm

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vücutlarımız Nasil Çalisir- Tesadüf Degil 5

  Yazarımız Prof. Howard Glick Önceki yazılarda hücrenin işleyişi ile alakalı insanin aklinin alamayacagi harikulade …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir