ZORUNLU VARLIK VE BAŞLANGIÇLI EVREN

Big Bang Teorisi, evrenin başlangıç dönemlerinden arta kalan radyasyonun tespitinden evrenin gözlemlenen genişlemesine, teknoloji harikası hızlandırıcı tünellerdeki deneylerde elde edilen verilerden paradoksları çözen sağlam matematiksel bir yapıya sahip olmasına dek birçok bilimsel dayanağa sahiptir. Entropi yasası ise evrenin en temel yasalarından biridir. Üstelik evrenin bir başlangıcı olduğuna dair bilimsel verileri daha fazla çoğaltmak mümkündür. Örneğin yıldızların varlığının sonsuz olamayacağının öğrenilmesi bunlardan biridir. Var olan yıldızların ölümünü yeni yıldızlar takip etmektedir; fakat bu süreç, yeni yıldızları oluşturacak kadar gaz bulutları olduğu sürece devam edecektir. Bu gazların kaynağı evrenin başlangıç süreci olduğu gibi, süpernovalardaki ve diğer yıldızlardaki patlamalar ve püskürmeler de evrendeki gaz oluşumunun kaynağıdır. Bu gazlar kütle çekimi kuvvetinin etkisiyle sıkışır, çöker ve yıldızların oluşumuna sebebiyet verir. Bu yıldızlar belirli bir ömür yaşadıktan sonra kara deliklere, nötron yıldızlarına, beyaz cücelere, kırmızı devlere dönüşüp ölürler. Yeni yıldızların oluşumu için yeterli hammadde (gazlar) gittikçe azalmaktadır. Bu hammadde tükenince, artık hiç yıldız oluşmamaya başlayacaktır. Yaşayan son yıldızların ölümüyle evren sürekli bir karanlığa gömülecektir; eğer evrenin sonunu getiren başka bir olay daha önce yaşanmazsa.14 Eğer evren ezeli olsaydı, çoktan yıldız oluşumu durmuş olurdu ve şu anda karanlığa gömülmüştük. Demek ki gözlenen yıldızlar da evrenin bir başlangıcı olması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, radyoaktif elementlere dayanarak evrenin yaşı hakkında yapılan tahminler de Big Bang başlangıcı hakkındaki tahminlerle uyumludur. Bu hesapların hiçbirinde evrenin yaşı; bir trilyon yıl veya 200 milyar yıl veya 100 milyon yıl veya 20 milyon yıl çıkmamaktadır. Bazı güçlüklerden dolayı tam ve kesin hesap yapılamamaktadır ama tüm farklı hesaplarda evrenin yaşı yaklaşık 15 milyar yıl olarak tespit edilmektedir.15 Hume, maddî evrenin, her şeyin açıklamasını, Tanrı’ya ihtiyaç duyulmaksızın, bize sunmasının mümkün olabileceğini söyleyerek agnostik yaklaşımını savunmuştu.16 Hume’dan aldığı ilhamla agnostik yaklaşımını geliştiren Kant ise evrenin başlangıcı olduğu ve olmadığına dair tez ile antitezin ikisinin de doğrulanamayacağı ve yanlışlanamayacağını; bu yüzden rasyonel bir kozmoloji kurmanın mümkün olmadığını söyledi. Kant’ın bu görüşünü ifade eden birinci antinomisi (çatışkısı) olarak anılan tez ile antitez şöyledir: Tez: Evrenin zamanda bir başlangıcı vardır ve uzayda sınırlıdır. Antitez: Evrenin zamanda bir başlangıcı ve uzayda bir sınırı yoktur; evren, zamanda ve uzayda sonsuzdur.17 Bu tip iddialara karşı, tarih boyunca kozmolojik delilin en güzel ifade ediliş biçimlerinden biri ‘imkân delili’ olmuştur. İbn Sina18 ile beraber birçok İslam felsefecisinin kullandığı bu delili şöyle özetleyebilirim: 1- Bir varlık ya zorunlu varlıktır, ya da mümkün varlıktır. 2- Her mümkün varlık zorunlu bir varlığa gereksinim duyar. Sonradan var olan (maddî veya zihnin bir projeksiyonu olarak) varlık zorunlu varlık olamaz. 3- Ya Tanrı, ya da evren zorunlu varlıktır. 4- Evrenin bir başlangıcı vardır. 5- Demek ki (1, 2 ve 4’e göre) evren mümkün varlıktır. 6- Demek ki (1, 3 ve 5’e göre) Tanrı zorunlu varlıktır. Bu ‘imkân delili’nde de kritik madde, daha önceki sayfalarda geçen ‘hudus’ delilinde olduğu gibi, evrenin başlangıcı olduğunu söyleyen maddedir. Bu delile karşı, Hume ve Kant’ın takipçisi agnostikler, pekâlâ evrenin de zorunlu varlık olabileceğini söyleyerek bilinemezci tavırlarını savunacaklardır; natüralist-materyalist bir anlayışı savunanlar ise evrenin zorunlu varlık olduğunu söyleyerek ateizmlerini temellendirmeye çalışacaklardır. Fakat artık bu delilin, evrenin bir başlangıcı olduğunu söyleyen kritik maddesi (4. madde), sadece felsefî argümantasyonlarla değil -daha önce gösterildiği gibi- bilimsel verilerle de desteklenmektedir. Bilimsel veriler evrenin bir başlangıcı olduğunu göstererek, agnostik ve natüralist-materyalist anlayışların, evrenin zorunlu varlık olabileceği veya olduğu ile ilgili yaklaşımlarını yanlışlamaktadır. Böylece tarih boyunca Tanrı’nın zorunlu varlık olduğu ile ilgili iddiaya karşı ileri sürülen ciddi tek alternatif geçersiz olmaktadır. Bana göre, her ne kadar ironik bir şekilde, son birkaç yüzyılda natüralist-materyalist yaklaşımın toplumlar üzerindeki etkinliği artmış olsa da bu yaklaşımın temellerini yanlışlayan kozmolojik delil (bu delilin hudus delili ve imkân delili şeklindeki sunumları da) ve tasarım delili, tarihin önceki dönemlerinden çok daha rahatlıkla savunulabilecek kadar güçlenmiştir. Bu bölümün başında söylediğim gibi, natüralist bir anlayışla canlıların açıklamasının yapılabilmesi için; canlılar var olmadan önce gerçekleşen ve canlılığın oluşması için gerekli olan şartları da kapsayan beş basamaklı aşamaların hepsinin, doğa içinde kalınarak açıklanabilmesi lazımdır. Bu beş basamaklı aşamaların ilki olan ‘evrenin kendiliğinden varlığı’nı açıklamada natüralizmin başarısız olduğunu, kozmolojik delilin sadece felsefî argümanlarla değil, modern bilimin verileriyle de desteklendiğini gördük. Her ne kadar bu bölümün genelinde tasarım delili natüralizme karşı konumlandırılmış olsa da bu ilk aşamada natüralizme karşı kozmolojik delil konumlandırıldı. Kozmolojik delil, tasarım delili ile yakın ilişki içindedir;19 kozmolojik delil ile evrenin yaratıldığı, tasarım delili ile evrenin tasarımlandığı söylenir. Her iki delil de evrenin etkilenen, bağımsız olmayan bir varlık olduğunu söyler ki; bunların her ikisi de natüralizmin yanlış bir felsefe olduğu anlamına gelir ve bu kitabın konusu açısından önemli olan da budur. Bu yüzden bu bölümün başlığı tasarım delili olsa da kozmolojik delili bu başlığın altında incelemekte bir sakınca görmedim. Evren kendi açıklamasını kendi içinde barındırmadığına göre, natüralizmi apriori olarak doğru kabul ederek canlıların oluşumunu anlayamayız. Canlıların varlığı ancak maddenin varlığı ile mümkündür; hammaddesi olmadan hiçbir ürün oluşamaz. Canlılığın hammaddesini açıklamakta kozmolojik delile göre başarısız olan natüralizmi doğru kabul ederek, natüralist-materyalist bir Evrim Teorisi’nin alternatifsiz olduğunu söylemek büyük bir hatadır. Bu hataya yol açan temel yanılgı, natüralizmin bir felsefe veya bilimsel metot olarak doğru olduğunun sorgusuz kabul edilmesidir. Oysa görüyoruz ki, canlılığın oluşumunun açıklanması için gerekli olan beş aşamanın daha ilkinde natüralizm başarısız olmuştur. Önümüzdeki sayfalarda diğer dört aşama incelenecektir.

bu yazı:http://www.evrim.gen.tr/articles.asp?id=5 adresinden alınmıştır

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vücutlarımız Nasil Çalisir- Tesadüf Degil 5

  Yazarımız Prof. Howard Glick Önceki yazılarda hücrenin işleyişi ile alakalı insanin aklinin alamayacagi harikulade …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir