Korelmis organlar evrimcilerin sıklıkla bahsettiği sözde evrimsel tarihimizin kalintilaridir. Onlara gore bu organlar nesiller içerisinde kullanılmaya kullanılmaya körelmeye baslamislardir ve günümüzde bazı organlarımız onların bu sözde tanımlamasına uygun bir sekilde körelmiş haldedirler.
Bu iddia evrimciler tarafından ilk kez ortaya atildiginda ellerinde olan argüman onların sadece bunu bu sekilde görme isteginden baska bir şey degildir. Ancak zamanla bu iddiaları kurumsallastirmaya baslamis ve günümüzde literature bu sözde iddia haksiz bir sekilde tam olarak girmiştir. Iddianin kökenine tekrar gitmek istiyorum,
” Evrimciler ilk kez bu argümanı ortaya atarken ellerindeki tek argüman onların bazı organları bu sekilde görme isteginden ibarettir.”
Sozde evrimsel tarihimiz genelde iddiaların uzerine bina edilmiştir. Bunu kismen anlayabiliyorum çünkü iddialar olmadan bir konuyu araştırmak cogu zaman mümkün degildir ancak burada sorun evrimcilerin zaman geçtikçe bu argümanı kesin bir doğruluk gibi savunmaları ve daha da ileriye giderek bunu bir kanıt gibi görmeye baslamalaridir. Korelmis organlar iddiası ilk kez ortaya ciktiginda insan vücudunda körelmiş oldugunu iddia ettikleri organlarimizin sayısı yüzlerle ifade edilmekteydi. Zamanla bilim düzeyi gelişmiş bu körelmiş organlar iddialarının hemen hemen tamaminin basitçe bir inançtan olduğu ortaya cikmistir.
Korelmis organlar iddiası ile alakalı yazılar paylasan bazı turkce kaynaklardaki cehalet boyutunun zirvede oldugunu Allahin müsaadesi ile müstakil bir yazi ile göstereceğim ancak simdi ki yazıda Professor Casey Luskin’in korelmis organlardan olduğu iddia edilen ve insan embriyosunun erken aşamalarında olusan Vitellus kesesi ile ilgili yazisini çevireceğim. Prof. Luskin, bu kısa yazıda özetle Vitellus kesesinin körelmiş ve cokda onemli olmadıgı seklindeki yorumlara karsi yine evrimcilerden alıntılar ile bu inancın neden yanlış oldugunu göstermektedir. Gelin yazıya gecelim…
‘Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?’ Muminun 115
Korelmis Organlar, Size Anlatılmayanlar
“İnsan embriyosunun genellikle artık olduğu düşünülen yumurta kesesi üzerine 2017 tarihli bir PNAS makalesi şöyle diyor:
‘İnsan embriyosu, gelişimin erken aşamalarında birincil ve ikincil gelişim aşamalarından geçen bir yumurta kesesini korur, ancak önemi tartışmalıdır.’
Bu makale, ‘insan ikincil yumurta kesesinin muhtemelen gelişimin erken aşamalarında önemli işlevlere sahip olduğunu’ bildirmiştir.
Ancak Science dergisinde yayımlanan “Yumurta kesesi hücre atlası, insanın erken gelişimi sırasında çoklu organ işlevlerini ortaya çıkarıyor” başlıklı yeni bir makale, bu tartışmayı çözmüş gibi görünüyor. Bu makale, insan yumurta kesesinin ‘ilk kan ve bağışıklık hücrelerini ürettiğini ve gelişmekte olan embriyoya besin ve metabolik destek sağladığını’ gösteriyor. Makaleye ilişkin bir Science yorumunda, ‘Korelmis değil diyerek insan yumurta kesesinin çoklu görevi olduğunu gösteriyor. Ayrıca zararlı toksinleri parçalamak için protein taşır ve kan pıhtılaşması için gerekli proteinleri üretir’ denilmektedir”
Tavuklar ve Ördek Gagali Yunuslar
Makale konuyu ayrintili bir sekilde aciklamaktadir:
“Horozlar, ördek gagalı yunuslar ve yumurtadan çıkan diğer hayvanlar gibi, embriyo halindeyken bir yumurta keseniz vardı. Birçok omurgalı için, bu torba, embriyoyu beslemeye yardımcı olan besin açısından zengin sıvı olan yumurta sarısını içeren ve başka gelişimsel rolleri de içeren çoklu işlevlere hizmet eder.
Ancak, insan yumurta kesesinin işlevi belirsizdir. İçinde yumurta sarısı bulunmaz ve gebeliğin ikinci üç aylık döneminde azalır – bunun yerine plasenta, yavruyu beslemede ana yolu sağlar. Bugün Science dergisinde yayımlanan bir çalışma, insan yumurta kesesinin, daha sonradan gelişen karaciğer ve böbrek gibi organların yerine geçtiğini ortaya koyuyor. Bulgular, araştırmacıların laboratuvarda daha iyi embriyo taklitleri oluşturmalarına ve hastalıkları tedavi etmek için bağışıklık hücreleri yetiştirmek için yeni yollar geliştirmelerine yardımcı olabilir.
[…]Çalışmanın sonuçları, Haniffa’nın söylediğine göre, “embriyo için kesinlikle kritik olan erken gelişim sırasında geçici bir yapı olduğunu” gösteriyor. Çeşitli işlevlere hizmet eden çok yönlü yumurta kesesi, “bir arada üç organdır,” diyor, daha sonra karaciğer, böbrekler ve kemik iliğine devredilecek işleri yerine getirir.”
Evrimsel Yorumlari Sürdürmek
“Ne yazık ki, bu ‘kesinlikle kritik’ organın önemine rağmen, bazıları hala evrimsel yorumları sürdürmeye kararlı. Bu araştırma hakkında bir makalede Science Alert, bu düşünce tarzını sergilemektedir:
Şimdi, Birleşik Krallık merkezli Wellcome Sanger Enstitüsü liderliğinde büyük bir araştırmacı ekibi, derin evrimsel geçmişimizin görünüşte işe yaramaz kalıntısını korumanın iyi bir nedenini ortaya çıkardı. Aslında birkaç iyi neden.
Dermatolog Muzlifah Haniffa, uluslararası İnsan Hücre Atlası girişiminin bir parçası olarak insan yumurta kesesinin dokularını profilleyen son bir çalışmanın baş yazarı, “Bu, gebeliğin ilk haftalarında yumurta kesesinin nasıl evrimleştiğini haritalamak, bağışıklık sisteminin gelişimini anlamanın temelidir” diyor.
“Bu, yumurta kesesinin çoklu organ fonksiyonlarını ilk kez gösterdiğimiz bir zaman – yumurta kesesinden karaciğere, oradan kemik iliğine bir geçiş gördük.”
Çeşitli model hayvanlara dayalı araştırmalar, yumurta kesemizin ilk kan hücrelerimizin kaynağı olduğunu öne sürmektedir. Sadece oksijen taşıyan kırmızı türü değil, aynı zamanda bağışıklık tepkisi olarak görev yapan beyaz hücreleri de içerir; bunlar, keseden karaciğere ve daha sonra kemiklere seyahat eder, burada iliği oluşturmaya yardımcı olmak için yerleşir.
Burada gördüğümüz şey, insan gelişiminde bu yapı için net bir işlev kanıtına rağmen, hala bunun “derin evrimsel geçmişimizin kalıntısı” olarak anlaşıldığıdır. Zeki tasarım ( Yaratilis) paradigması biyolojiyi çok farklı bir şekilde ele alır: Eğer yapıların bir nedenle var olduğunu varsayarsak, o zaman muhtemelen önemli işlevlere sahiptirler. Bu Zeki Tasarım temelli varsayım, biyolojide defalarca meyve vermiştir – bu da kişiyi “kalıntılı” veya “geçmişimize ait kalıntılar” hakkındaki evrimsel kavramların kendilerinin geçmişin kalıntıları olup olmaması konusunu sorgulamaya iter.