Canlılar birbirlerinden tesadüfi mutasyonlar ve doğal secilimle uremisse o halde neden bu kadar birbirlerinden farklılar ? Mekanizma basit ve anlasilir eğer gercekten calisiyorsa bu kadar çeşit görmemiz aslında çok da mümkün degil ? Gercekten tesadüfi mutasyonlar ile bunlar meydana gelmişse son derece yavaş gerceklesen bir doga tarihi beklemeliyiz ama hakikat bunuda yalanlıyor özellikle bu yazının konusu olan Ediacara donemi ve takip eden Kambriyen donemlerinde canlı Filumlarinin ( Filum Biyolojik siniflandirmada alem ile sınıf arasında kalan en yüksek ikinci taksonomin siniflandirma) neredeyse tamamı ortaya cikmistir. Eğer Darwinin hayat ağacı diye bir seye inanacaksak o halde bu ağacın kokunun yukarıda dallarının asagida olduğu gercek bir ağaç ile alakası olmayan b ir hayat ağacı olacağıni söyleyebiliriz. Yani şöyle dusunun birileri sizlere her adımda iki artan bir elma problemi soruyor. Önce iki elma sonra Dort elma sonra 8 diye devam eden bu ornegin 4 yada besinci adımında birden bire rakamın 4 milyona filan ciktigini dusunun iste bunza benzer bir şey evrimcilerin tüm inançları ile catisiyor bu sebepten oturu evrimciler bu durumu açıklayabilmek icin oldukça fantastik bilim misina çıkan hayali çözümler uydurdular ve hala uyduruyorlar , acikcasi bunları izlemek ve okumak oldukça keyifli ama kesinlikle mantıklı ve bilimsel bir açıklama yok bu çabaların içerisinde. Mahkemeye elinde uzerinden hala kan damlayan bir bıçak ile gelen katilin akil almaz savunmaları fantazi düzeyini bile aşmaktadır çünkü katil dogrudan kanıtlar barindirmaktadir. Ediacaran ve takip eden donemde ki Kambriyen donemi iste Boyle donemler. Kanıtlar yadsınamaz, inkar edilemez, fantastik iddialar calismamaktadir. Bunlardan Kambriyen biraz biraz bilinmektedir ancak öncül donemi olan Ediacara donemi neredeyse hiç bilinmemektedir oyuzden bir kaç yazilik bir seri ile bu donemi okuyuculara göstermek ve yaratilisin her asamasinin görkemlerle dolu oldugunu ve evrimcilerin hurafelerinin hakikati gizlemeye yetmediğini göstermek istiyorum.
Asagidaki yazı ile baslayan seri Ediacaran canlıların ne onculu ne sonrası olmadigi yani evrimciler icin malzeme uretilemeyen bir alan olduğu gercegini islemektedir. Evrimcilerin Moleküler saat vb yaklasimlari ise daha baslangicta kendi savini doğru kabul edip ona uygun açıklama yapa çabalarından baska bir şey degildir. Asagida okuyacaginiz satırlarda Ediacara canlilari ile Kambriyen canlilari arasinda farkliliklar da yer yer islenecektir bunun. sebebi Ediacaran canlilarinin Kambriyen canlilarinin onculu olamayacağı yani haliyle tesadüfi evrim inancının daha baslangicta coktugu gercegini isleyebilmek icindir.
Gökleri ve yeri gerçek bir gâye ve hikmet ile, yerli yerince yaratan O’dur. “Ol!” dediği gün her şey birden oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sûra üflendiği gün de bütün varlık ve mutlak hâkimiyet O’nundur. O, duyuların kapsam alanı dışında kalanları da kapsam alanına girenleri de bilir. O, her hükmü ve işi sağlam ve hikmetli olandır ve her şeyden haberdârdır. Enam 73
Fosiller Ne Diyor ? Ediacara Donemi
Bugün modern biyolojide hâkim anlatı şudur:
Hayat, basit yapılardan karmaşık organizmalara doğru uzun ve kademeli bir evrim süreciyle ilerlemiştir. Tek hücreli canlılardan çok hücrelilere, oradan dokulara, organlara ve nihayet karmaşık beden planlarına ulaşılmıştır.
Bu anlatı, teorik olarak tutarlı görünse de fosil kayıtlarıyla yüzleştiğinde ciddi sorular ortaya cikmaktadir. Bu soruların merkezinde ise, çoğu zaman yeterince konuşulmayan ama son derece kritik bir dönem yer alır: Ediakara Dönemi.
Ediakara Dönemi: Hayatın Sessiz Sahnesi
Ediakara Dönemi, yaklaşık 635–541 milyon yıl öncesine tarihlenir. Bu dönem, Kambriyen Patlaması’ndan hemen önce yer alır ve genellikle “çok hücreli yaşamın ilk sahnesi” olarak tanımlanır.
Ancak bu sahnede gördüklerimiz, beklendiği gibi değildir.
Ediakara fosilleri:
-
Günümüz hayvanlarına benzemez
-
Bitkilere benzemez
-
Mantarlarla net biçimde örtüşmez
-
Çoğu zaman ne oldukları bile kesin olarak söylenemez
Bu nedenle bilimsel literatürde sıklıkla şu ifadeye rastlanır:
“Ediacara biota: enigmatic life forms”
(Yani: Ediakara biyotası: gizemli yaşam formları)
Burada durup sormak gerekir:
Eğer bu canlılar, günümüz hayvanlarının atalarıysa, neden bu kadar “sessiz”, “işlevsiz” ve “belirsiz” görünüyorlar?
Bu Canlılar Neye Sahip Değildi?
Ediakara fosillerinin en çarpıcı yönü, neye sahip olmadıklarıdır.
Çoğu Ediakara canlısında:
-
❌ Ağız yok
-
❌ Sindirim sistemi yok
-
❌ Sinir sistemi yok
-
❌ Kas dokusu yok
-
❌ Eklemli uzuvlar yok
-
❌ Duyusal organlar yok
Buna karşın, Kambriyen’e geçtiğimizde birdenbire:
-
Gözler
-
Sinir ağları
-
Kaslı hareket sistemleri
-
Avlanma davranışları
-
Karmaşık iç organlar
ortaya çıkar.
Bu geçiş, fosil kayıtlarında yumuşak ve aşamalı değil, keskin ve ani görünmektedir.

Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit, hayatın her safhasında) Allâhʼı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin tefekkür ederler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Senʼi tesbîh ederiz. Bizi Cehennem azâbından koru!” (Âl-i İmrân, 190-191)
“İlkel Hayvan” Tanımı Ne Kadar Anlamlı?
Bazı araştırmacılar, Ediakara canlılarını “ilkel hayvanlar” olarak sınıflandırma eğilimindedir. Ancak burada ciddi bir kavramsal problem vardır.
Bir canlıyı “hayvan” yapan nedir?
Modern biyolojiye göre:
-
Enerji alımı (beslenme)
-
Enerji dağıtımı
-
İç koordinasyon (sinir veya benzeri sistemler)
-
Çevreye aktif tepki
hayvansal yaşamın temel kriterleridir.
Peki şu soruyu dürüstçe soralım:
Sindirim sistemi olmayan, hareket edemeyen, çevreye aktif tepki veremeyen bir organizmayı neye dayanarak hayvan sayıyoruz?
Bu noktada bilim, gözleme dayalı net tanımlar yerine yoruma dayalı genişletmelere başvurmak zorunda kalmaktadır.
Pasif Yapılar ve “Askıda Beslenme” Varsayımı
Ediakara canlılarının çoğu için öne sürülen temel açıklama şudur:
Pasif askıda beslenme.
Yani:
-
Deniz suyundaki organik parçacıklar
-
Akıntıyla bu canlıların yüzeyine çarpıyor
-
Canlılar bu maddeleri “tesadüfen” alıyor
Ancak bu açıklama, başka soruları beraberinde getirir:
-
Alınan besin hücre içinde nasıl dağıtılıyordu?
-
Enerji kullanımı nasıl düzenleniyordu?
-
Hücreler arası koordinasyon nasıl sağlanıyordu?
Bu soruların net cevapları yoktur.
Hücre Farklılaşması Sorunu
Evrim anlatısının en kritik iddialarından biri, hücresel farklılaşmadır.
Bize denir ki:
-
Başta tek tip hücreler vardı
-
Mutasyonlar oldu
-
Bu hücreler zamanla farklı görevler üstlendi
Peki mutasyon nedir?
Mutasyon, DNA’daki rastgele değişimlerdir.
Bugün modern tıbbın bildiği bir gerçek vardır:
-
Mutasyonların büyük çoğunluğu zararlıdır
-
Kansere yol açar
-
Doğum anomalilerine sebep olur
-
Organizmanın işleyişini bozar
Şimdi durup düşünelim:
Bozucu, rastgele ve çoğu zaman hastalık üreten bir süreç, nasıl oluyor da düzenli, uyumlu ve işlevsel bir organizasyon inşa edebiliyor?
Bu soru, genellikle “zaman” kelimesiyle geçiştirilmeye çalışılır.
Ama zaman, bilgi üretmez.
Zaman, organizasyon kurmaz.
Ediakara Fosilleri Neden Bu Kadar Sessiz?
Ediakara canlıları, adeta bir “bekleme odası” gibidir.
Ne öncekiyle tam bağlantılıdır, ne sonrakini açıklar.
Bu sessizlik, bazı paleontologlar tarafından şu şekilde ifade edilir:
“Ediacaran ecosystems appear biologically conservative.”
Yani:
Biyolojik olarak durağan.
Eğer evrimsel süreçler gerçekten yönsüz ama üretkense, bu durağanlık neden?
Neden milyonlarca yıl boyunca:
-
Aynı basit formlar
-
Aynı işlevsiz yapılar
-
Aynı belirsizlik
devam etti?
Tesadüf Mü, Bilinçli Bir Düzen mi?
Burada artık kaçınılmaz bir soru karşımıza çıkar.
Bir düşünelim:
-
DNA, bilgi içerir
-
Hücre, fabrikaya benzer
-
Enerji kullanımı son derece hassastır
-
Küçük bir hata sistemi çökertebilir
Ve bize deniyor ki:
“Bunların hepsi tesadüfen oluştu.”
Gerçekten mi?
Yoksa şu ihtimal daha mı makul?
Hayatın temelinde, bilinçli bir düzenleme, amaçlı bir yaratma ve anlamlı bir organizasyon vardır.
Bu soru, bilimi reddetmek değildir.
Bu soru, bilimi mutlaklaştırmadan düşünmektir.
Sonuç: Ediakara Bir Başlangıç Değil, Bir Soru İşaretidir
Ediakara fosilleri, evrimciler icin ciddi basagrisidir. Ne onculu ne sonrası olmayan bu canlılar acikcasi direkt özel yaratilis fikrine çok daha uygun olan canlılardır.
Bu canlılar:
-
Karmaşıklığın nasıl başladığını göstermiyor
-
Geçişi net biçimde açıklamıyor
-
Daha çok soru üretiyor
Ve belki de en dürüst yaklaşım şudur:
Ediakara, bize cevaptan çok soru sunan bir dönemdir.
Evrim Yaratilis Evrim- Yaratilis- Dinler

