Trilobitler bizden evrimcilerin çizdiği zaman ölçeğine gore yaklaşık olarak 530 milyon Yil once oncelerinde öncülleri olmaksızın bir anda yeryüzünde beliren kucuk canlılardır. Bu canlıların boyutları son derece kucuktur ancak yeryüzünün o donemde ve aslında tum yasam tarihi boyunca gördüğüm en gelişmiş gözlerinden birine sahiptir. Herhangi bir görme islemi tek başına son derece etkileyici bir olaydır ancak bu olayın üstelik 530 milyon Yil once son derece gelişmiş neredeyse 1012 megapiksel gözlere sahip bir canlı ile hikayesi kuskusuz sadece açık bir yaratilis gercegi ile ifade edilebilir.
Trilobitlerin gözlerinin sadece keskinliği degil ancak gözlerinin neredeyse 360 derece bir görme alanına sahip olması, asagi yukarı yana rahatça hareket edebiliyor olması ve öncül bir canlının ondan once olmaması acikcasi kusursuz, görkemli bir yaratilistan baska bir şey ile asla açıklanamaz. Trueorigin sitesinin eski ancak geçerliliğini koruyan bir yazisini asagiya özet ceviri olarak bırakıyorum.
Yeryüzünde yazılabilecek şey ancak yaratilis tarihinin incelenmesi olabilecektir. Onun haricinde ki hikayeler ancak masallar, ve putperest inançların aciklamalari kabul edilebilir. Bizi yaratan, yerden ve gökten nimetlendiren, yeri göğü ve icindekileri emrimize veren Yücel Allahtir. Yüce Allah biz insanoğluna bilinç vererek açık bir sekilde yeryüzünde sorumlu tutmuştur, Insanin amacı Yücel Allaha kulluk etmektir.
22. “Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.”
23. “O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.”
24. “O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
25. “Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!”
Yasin Suresi
Trilobitler, Gozleri Sanat Eseri Olan Canlilar
Trilobitler olarak bilinen soyu tükenmiş eklem bacaklıların jeolojik sütunun “antik” (alt) tortullarını işgal ettiği iyi bilinmektedir. İlk trilobitler, evrimciler tarafından 520 milyon yıl öncesine tarihlenen tortullarda – Alt Kambriyen’in üst kısmında – ortaya çıkar ve Permiyen’e kadar (sözde 200 milyon yıl öncesine kadar) uzanırlar.
Trilobitler, tüm eklem bacaklılar gibi, çift halindeki eklemli uzantılara ve kitinli bir dış iskelete sahiptir. Genel olarak eklem bacaklıların ve özellikle trilobitlerin kökeni, Osorio ve arkadaşlarının (1997, s. 244) belirttiği gibi evrimciler için bir sorun teşkil etmektedir.
Darwin’in Türlerin Kökeni’nde belirttiği gibi, Kambriyen dönemi sırasında eklem bacaklıların fosil kayıtlarında ani ortaya çıkışı, evrimsel biyoloji için bir problem teşkil etmektedir. Ne yaşayan ne de fosil kayıtlarında, modern eklem bacaklıların solucan benzeri atalarından nasıl evrildiğini ikna edici bir şekilde gösteren bariz basit veya ara formlar bulunmamaktadır.
Ayrıca, trilobitler, insanlık tarafından bilinen en sofistike eklem bacaklıların bazılarını temsil eder. Örneğin, trilobit gözü, trilobit popülasyonlarındaki genlerde rastgele varyasyonlarla zaman içinde evrimleşemeyecek kadar karmaşık bir yapı olarak kabul edilmiştir (Armstrong 1973 ve 1976; Bergman 1992; DeYoung 2002; Wise 1989). Trilobit gözü sadece saf kalsitten (optik olarak şeffaf kalsiyum karbonat) yapılmakla kalmaz, aynı zamanda herhangi bir çift görüntü oluşumunu ortadan kaldırmak için optik ekseni hassas bir şekilde hizalanmıştır (Armstrong 1973; DeYoung 2002). Ayrıca, iki merceğin bir araya getirilmesiyle oluşan bir “çift” mercek olup, cam merceklerde yaygın olarak bulunan küresel sapmaları ortadan kaldırır (Armstrong 1976)! Trilobit gözleri, yarım dairesel sıralar halinde büyük ölçüde dizilmiş ve her biri kendi bireysel retinasına sahip, sırada 30-60 merceğe kadar çıkabilen neredeyse dairesel sıralar halinde bile bulunabilir (McCormick ve Fortey 1998; Gal et al. 2000).
Trilobit gözleri üzerine yapılan son çalışmalar, onların başlangıçta düşünülenden bile daha karmaşık olduğunu göstermiştir. Ordovisiyen trilobitleri olan Pricyclopyge binodosa ve Jujuyaspis keideli’nin “geniş bir görüş alanına” sahip olduğu (Acenolaza ve diğerleri, 2001, s. 349), “neredeyse 360 derece görüş” sunduğu ve bir konumdan “öne, yana, yukarıya ve hatta aşağıya ve geriye” görebildiği söylenmektedir (McCormick ve Fortey, 1998, s. 236). Ayrıca, başka bir Ordovisiyen trilobiti olan Dalmanitina socialis’in, üst kalsit merceğin “belirgin bir merkezi çıkıntıya” sahip olduğu bir çift mercek düzenine sahip olduğu, bunun “çift odaklılığın nedeni olduğu [vurgu bizimdir], ve hayvanlar aleminde benzersiz bir optik özellik olduğu” gösterilmiştir (Gal ve diğerleri, 2000, s. 846). Yalnızca son 500 yıl içinde Rene DesCartes, Christian Huygens ve Ernst Abbe gibi bilim insanlarının, bugün artık olağan kabul ettiğimiz optikleri kullanmamıza olanak tanıyan zor matematiksel formülleri çözdüğünü belirtmekte fayda var. Ancak trilobitler (evrimcilere göre 200-100 milyon yıl önce soyu tükenmiş olan) bu karmaşık mercekleri vücutlarında üretmişlerdir.
Bu nedenle, evrimciler, küresel (ve muhtemelen kromatik) sapmaları düzelten, deniz suyunun yoğunluğunu dikkate alan ve ayrıca çift odaklılık işlevini yerine getiren (bugünkü reçeteli gözlükler gibi) cam benzeri merceklerin, trilobit popülasyonları içindeki genlerin tesadüfi bir araya gelmesi sonucu “antik” deniz tabanında nasıl geliştiğini açıklama gibi zor bir görevle karşı karşıyadırlar.
Ünlü bir evrimci ve trilobit uzmanının sözlerini alıntılamak gerekirse, “Trilobitler çok zarif bir fiziksel problemi çözmüşlerdi ve görünüşe göre Fermat’nın ilkesi, Abbe’nin sinüs yasası, Snell’in kırılma yasaları ve çift kırılmalı kristallerin optiği hakkında bilgi sahibiydiler” (Levi-Setti, 1993, s. 33). Bu elbette ki, eklem bacaklıların optik yasaları hakkında hiçbir şey bilmediği için, açıkça saçmadır. Dolayısıyla, evrimin bu şaşırtıcı biyolojik merceklerin varlığını açıklayamayacağı açıktır.
Trilobitlerle çalışan birçok paleontolog, evrimciliğin kademeli bir süreç olduğunu ve trilobitlerin bir formdan diğerine geçişini görebileceğimizi düşünmektedir. Ancak, bazıları tarafından, trilobitlerin uzun süreli durağanlık dönemleri ile hızlı yenilik patlamalarıyla belirlendiği noktalı denge modelini ( Yazarlar burada sicramali evrim isimli bir evrimsel inanışa atif yapmaktadır. Fosil kayitlarinin canlılık tarihinin ani sicrayislar ile süregelir gittiğini göstermesi evrimcilerin inanclarini sarsma ve onları bu ani yaratilislari açıklayabilecek değişik inanclar içerisine sokmuştur. Bu inanclardan bir tanesi sicramali evrim inancidir. Bu inanca gore canlılar çok uzun sure boyunca yeryüzünde değişmeden Yanni evrimlesmeden kalmaktadırlar ancak sonrasında bir anda hizlica mutasyonlar geçirmeye baslamakta ve degismektediirler. Bunun kurbağa prens hikayesinden farki yoktur ve yaratilisi andirmasi nedeniyle evrimciler bu görüşlere kizgindirlar ancak sunu anlamak lazım, evrimciler bu görüşlere durup dururken girmiyorlar. Bu görüşlere ellerinde iddialarıni destekleyecek delil olmadıgı icin mecburen savrulmaktadırlar.Site yazarı notu) belgelendirdiği savunulmaktadır (Eldredge 1985; Eldredge ve Gould 1972). Clarkson ve diğerleri, birçok trilobit yok oluşunun meydana geldiği teorilerini öne sürerek orta yolu bulmaya çalışmışlardır (Clarkson 1986; Palmer 1999) ve böylece trilobitleri “başlangıç noktasına” geri dönmeye zorlamışlardır. Ancak, trilobitlerin gelişimi için hangi evrimsel mekanizmalar önerilirse önerilsin, trilobit sınıflandırma alanı karışıklık içindedir. Bir araştırmacı, “[biyolojik çeşitliliği evrimsel bir bağlamda açıklayan] sistematik [alanı] hâlâ tatmin edici bir durumda değil” demektedir (Fortey 2001, s. 1151).
Mikroskopçular olarak, her yıl lens “kreşine” gidip orada yaşayan “anne ve baba” lenslerin sonsuz üremesinden yeni objektiflerin ortaya çıkmasını ummuyoruz. Bunun yerine, daha yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmemize yardımcı olacak lensler yaratan zeki tasarımcıların sıkı çalıştığı lens fabrikasına gidiyoruz. Düşünen varlıklar olarak, bu yeteneği bir zamanlar canlı sistemlere inşa eden Yüce Tasarımcı’yı kabul etmemiz gerekmiyor mu?