Yaşamın Gerçek Tarihi, Evrim mi Yaratılış mı ? Fosiller Yaratılışı Gösteriyor ( Başlıca Balık Sınıfları Hakkında Bilgiler) 6

Robert L. Carrol’in ”Vertebrate Paleontology and Evolution” yani omurgalı paleontolojisi ve evrim kitabını [1]dikkatlice okuduğunuzda, başlıca balık sınıflarının hepsinin, kendi aralarında birbirine bağlı hiçbir geçiş formu olmadan, belirgin şekilde ve açıkça ayrı oldukları sonucuna varırsınız. Fosil kaydında ilk ortaya çıkan Agnatha sınıfıdır. Osteostraci ve Heterostraci takımlarının temsilcileri olan yaşlı omurgalılar, neredeyse daima kemik ya da sert maddelerle örtülüydüler ve kemiksi zırhlarla donatılmışlardı. Romer, onların kökenleri hakkında şöyle yazmıştır:
Erken devoniyen ve geç siluryen tortuları arasında sayısız balık benzeri omurgalıların farklı türleri bulunmaktadır ve bu zamandan önce, uzun bir evrim tarihinin gerçekleştiği açıktır. Fakat bu tarihçe hakkında pek bilgimiz yoktur.[2]
Romer kabuk derililer yani osteostraci hakkında şöyle yazar:
Biz bu kabuk derilileri (ostracoderm) ilk gördüğümüzde, onlar, çok uzun bir tarihi arkalarında bırakmışlar ve pek çok farklı gruba ayrılmışlardı.[3]
Heterostraci hakkında Romer, onların, Agnatha sınıfındaki diğer formlarla yakın akraba olmadıklarının açık olduğunu yazar. Eğer evrimleşmişlerse, ayrıca uzun bir evrim tarihi geçirmiş olmalılar. Fakat, kabuk derililer gibi onlar da, hiçbir evrimsel ata kanıtı olmaksızın, fosil kaydında aniden ortaya çıkmışlardır.


Üstte Heterostraci, altta Osteostraci illustrasyonları. Balıklar Yavaş bir evrimsel tarihten ziyade tarih sahnesine oldukça hızlı bir çıkış gerçekleştirmiştir. 
Plaka derililer(Placoderms), özellikle karmaşık yapıdadırlar. Plaka derililerin içinde altı adet tuhaf balık çeşidi vardır. Onlar hakkında Romer şöyle der:
”Grupları birbirine bağlayan onların istisnasız tuhaf olmaları dışında pek ortak özellikleri yoktur. Daha sonra Romer şöyle devam etmektedir ” Onlar, bizim köpekbalıklarına  ve daha ileri kemikli balık gruplarına uygun ataların ortaya çıkmasını beklediğimiz bir zamanda (yaklaşık siluryen-devoniyen sınırında) ortaya çıktılar. Biz önceden düşünülüp hazırlanmış evrim tablomuza tamamıyla uyan genel formlar bekliyorduk. Onları plaka derililer sınıfında bulabilir miyiz ? Hiç de değil! Bunun yerine, hiçbir modele uymayan, bir dizi kural dışı form bulduk; ve ilk bakışta bu türler, ne daha sonra ki ne de daha gelişmiş türlerin uygun bir atası gibi ya da kendileri herhangi bir kaynaktan gelmiş gibi görünüyordu. Gerçekte, bir kişi, bu plaka derililerin varlığının, Devoniyen balık hikayesinin çok önemli bir parçasını, ancak uyuşmayan bir bölümünü oluşturduğunu düşünebilir; onlar hiç var olmasaydı, durum daha da basitleşirdi.[4]

Kafa kısmı çok iyi korunmuş bir placoderm fosili
Fakat gerçekten var oldular ve kayıtları evrim modelini desteklemedi, aksine güçlü bir şekilde ters düştü.
Bir çift yüzgeç ve iyi gelişmiş çenelere sahip olan ve iyi bilinen bir taslağa göre tasarlanan gelişmiş standart balık türleri kıkırdaklı balıklardan oluşan Chondrichtye ve gelişmiş kemikli balıklardan oluşan Osteichtye olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Bazıları geçmişte, kıkırdaklı balıklarda kemik bulunmamasının ilkel bir durumu temsil ettiği ve Chondrichtye’lerin kemikli balıklara öncülük eden evrimsel bir evre olduğu konusunda tartıştılar. Romer, köpekbalıklarının, fosil kaydında ortaya çıkan başlıca balık gruplarının en sonuncularından biri olduğuna işaret ederek, bu fikre karşı gelmektedir.[5]
Romer kemikli balıkların ortaya çıkışı ile alakalı şöyle yazmaktadır:
Kemikli balık gruplarının ortak atası bilinmemektedir. İki tipik kemikli balık altsınıfında, yukarıda da belirtildiği gibi, onları ilk bulduğumuzda zaten çok ayrık özellikler vardır.[6](Romerin yukarıda diye belirtmesi kitabın 52. sayfasında da bundan bahsetmesinden ibaret-blog sahibi notu)


Chondrihtye cinsinden bir köpekbalığı fosili
Bir balık uzmanı olan Errol White, London Linnean Society’de ( Londra Biyolojik Sınıflandırma Topluluğu diye çevrilebilir) akcigerli balıklar konusunda şöyle demiştir:
Bu konuda, yetkililerin fikirleri ne olursa olsun, bildiğim tüm diğer balık grupları gibi, akciğerli balıkların da kökenleri bir hiç üzerine kurulmuştur.[7]
G.T. Todd  isimli Amerikalı evrimci kemikli balıkların kökeni hakkında şöyle demektedir:
” Fosil kaydında ortaya çıkan kemikli balıkların her üç alt bölümü de yaklaşık olarak aynı zamanlıdır. Morfolojik anlamda onlar zaten çok çeşitlidir ve ağır zırhları vardır. Bunlar nasıl oluşmuşlardır? Böylesine çeşitli olmalarını sağlayan şey nedir? Nasıl oldu da hepsinin ağır zırhları oldu? Ve niçin daha erken ara seviye formlarından hiçbir iz yok?[8]
Evet gerçekten neden yok ?! Sık sık bunu hatırlatma gereği görüyorum ancak son derece önemli, eğer dediğiniz türden oldukça yavaş gerçeklemiş bir evrim  var ise neden bu yavaş geçişin kanıtlarını bulamıyoruz ? Herşeyin fosilleri bulunuyor ancak sizin oldukça ağır evrim beklentinizle uyumlu avantajsız ara geçiş denemelerini gösteren fosiller bulunamamaktadır. Neden acaba ? Dediğiniz türden bir süreç yaşanmamış olabilir mi ?!
Bu noktada  durup balıkların kökenleri ile alakalı yazdıklarımız ile bu yazıyı bitirmeliyiz. Kısaca bir özet verecek olursak. Bilimsel anlamda yaratılış ve evrim arasındaki tartışma, esasen bu noktada sonuçlanmıştır. Daha fazla fosil kaydı tartışmasına bile gerek yoktur. Gerçekte, hiçbir tartışmaya gerek yoktur. Bu bölümde tartışılan fosil kaydı kanıtları, herhangi bir şüphenin de ötesinde, evrimin yeryüzünde gerçekleşmediğini ortaya çıkarmıştır. Kanıtlar kesinlikle açıktır. Tüm karmaşık omurgasızlar, birini diğerine bağlayan geçiş formlar ve atasal izler olmaksızın, tamamen gelişmiş biçimde ortaya çıkmışlardır. Bu canlıların evrimsel bir süreç yoluyla var olabilmeleri için, pek çok milyon yıl gerekecekti. Dünyanın her tarafında, kayalar arasında, yumuşak vücutlu canlılar dahil, omurgasızların tüm çeşitlerini içeren milyarlarca fosil gömülü bulunmaktadır.
Fosillerin bulunamaması hikayeleri de gerçekçi değil. Bilim dergilerinde, yumuşak vücutlu, tek hücreli, mikroskobik organizma fosillerinin keşfedildiklerine ilişkin birçok bildiri yayınlanmıştır. Eğer evrim gerçekse, kayalar arasında milyarlarca karmaşık omurgasız atası fosili bulunmalıdır. Oysa bir tane bile  bulunamamıştır.
 Milyonlarca yıllık evrimin çok çeşitli karmaşık omurgasızlar ortaya çıkarıp geride tek bir iz bile bırakmaması fiziksel olarak mümkün değildir. Bundan daha inandırıcı kanıt, tabi daha inandırıcı denebilirse, balıkla omurgasızlar arası geçiş formların yokluğu ve başlıca balık sınıflarının geçiş formları ve atalarının yokluğundan ibarettir. Yeryüzündeki kayalarda, pek çok türün çok çeşitli formlarını içeren milyarlarca balık fosili vardır. Eğer evrim gerçekse, kayalar, omurgasızların balığa dönüşümünü belgeleyen fosiller ve çeşitli balık türlerini birbirine bağlayan değişik geçiş formların zengin fosil kaydıyla dolu olmalıdır. Atasal ve geçiş formların çok sayıda fosilini bulma konusunda hiçbir şekilde, hiçbir zorluk olmamalıdır. Milyonlarca yıllık evrimin çok çeşitli balık türlerini ortaya çıkarıp geride tek bir iz bile bırakmaması fiziksel olarak mümkün değildir. Bir düşünün. Balıklar, amfibyumlar, sürüngenler, kuşlar ve memelilerin hepsi omurgalıdırlar. Eğer evrim kuramı gerçek olsaydı, omurgalıların doğuşu, tarihte en büyük olay olur, ciltlerce kitap bu önemli olayı anlatırdı. Bu ciltler, bir omurgasızın, bir balığa dönüşümünü adım adım belgeleyen çeşitli ara seviye resimleriyle ve bir balık türünü diğerine bağlayan geçiş formlarla dolu olurdu. Orada evrim gerçeğinin şüphesiz kanıtları olacaktı fakat bunun yerine, elimizde olan büyük bir boşluk, kocaman bir hiçliktir. Evrimcilerin yapabilecekleri tek şey, bu boşlukları, amaçsız spekülasyonlar ve tümüyle yapay kanıtlarla doldurmaya çalışmaktır. Burada, fosil kaydındaki kanıtlarla ilgili düşüncenin en başında, evrim kuramı, daha sudan çıkmadan işe yaramaz haldedir.
Tesadüfi çocuk hikayeleri bir yana fosiller ile adam akıllı desteklenemeyen bir hipotezden bahsediyoruz. Fosiller açıkçası evrimsel bir geçmişi göstermemektedir. Canlılığın bir sıralamayla çıkıyor gibi görünmesi de Kambriyen döneminde darbe almıştır. Yüce Allahın üstün yaratması canlılığın üstünde kendisini tartışmasız bir şekilde göstermektedir.


[1] 698 sayfalık kitabı https://openlibrary.org/books/OL23258741M/Vertebrate_paleontology_and_evolution adresindn okuma amaçlı edinebilirsiniz. Erişim Tarihi: 26/12/2019
[2] R.L. Carrol, Vertebrate Paleontology and Evoulution (New York: W.H. Freeman and co., 1988)S. 138.
[3] a.g.e., S.16
[4] a.g.e., s34
[5] a.g.e., s.38
[6] a.g.e., s.53
[7] E. White, Proc. Linn. Soc. London 177:8(1966).
[8] G.T. Todd, American Zoology 20(4):  757 (1980).

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vucutlarimiz Nasil Calisir ? Tesadüf Degil 6

Serimize devam ediyoruz. Önceki yazılarda görebileceğiniz uzere yazarımız Prof. Howards Glicksman kademe kademe hücresel islem …

6 yorum

  1. Ellerinize sağlık zevkle okudum umarım bu bilgiler ışığında bir çok insan aydınlanır ve isimlere aldanarak yanılgıya düşmezler. Çalışmalarınızı zevkle takip edeceğim.

  2. Çok Teşekkürler, çok sağ olun yorum için.

  3. Yüreğinize sağlık çok faydalı güzel bir yazı

  4. Akıcı bir şekilde yazmış olduğunuz yazılarınızı okuyor ve takipteyim

  5. Bikgilendirici guzel bir yazi serisi tesekkurler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir