Yaratilisi anlatmak ve anlamak hayatımızdaki en onemli konudur, çünkü bu konu varligimiz hakkında bizlere ipuçları verecektir. Ayni zamanda yaraticinin keşfi beraberinde getireceği ek sorular ile ( Neden yarattı, Neyi amaçladı, Neden bize akil verdi ama diğer hayvanlara vermedi gibi ) yaraticinin bu yaratilisi neden gerçekleştirdiğine dair mantıklı ve akilci tahminler gerceklestirilebilinecektir. Bu site zaten kavramsal olarak kendini bu konuya adamistir yer yer yaraticinin kanıtları ile ilgili yazılar videolar paylasilirken yer yer yaraticinin kullarından isteyebilecekleri uzerine cikarimlarda bulunulmaya calisilmaktadir.
Size sunu söyleyeyim, hayatımızda yaraticinin zihnini anlamaktan daha onemli bir çabamız yoktur, olamaz da. Herseyi silip bitiren olum her gun birilerine bazen yakinlarimize ve burgun bizlere de uğrayacak. Olum geldiginde yaraticiyi bulma ve anlama acısından bir seyler cabalayabilmek icin hiçbir imkanımız olamayacak.
Bugun baslayacagimiz ceviri yazı dizisinde Doktor Howard Glicksman ile yaraticinin inkar edilemez kanıtlarına bakacağız. Yaraticiyi akil ile ikrar ederek bulmak kor kabullerden milyonlarca kat daha güçlü ve akilci bir eylem olacaktır. Serinin orijinaline suradan ulaşabilirsiniz.
Ey insanlar! Sizleri tek bir nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve o ikisinden de birçok erkek ve kadın türetip (yeryüzünde) yayan Rabbinizden korkup sakının. Kendisiyle istediğiniz Allah’tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan korkup sakının. Şüphesiz ki Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir. (4/Nisâ 1)
Vucutlarimiz Nasil Calismaktadir ? Akilli Tasarım (Yaratilis) Isbasinda
Hiç neden nefesinizi tutmanın bu kadar zor olduğunu ya da vücudunuzun nasıl otomatik olarak nefes almanızı yaptığınız aktivite seviyesine göre ayarladığını merak ettiniz mi? İster bir otobüsü yakalamak için koşuyor olun, ister arkadaşlarınızla konuşuyor olun, ya da sadece kanepede uyukluyor olun, vücudunuzun ne kadar hızlı ve ne kadar derin nefes almanız gerektiğini bilmesi gibidir.
Ya da günlerce yemek yemeden geçseniz bile, vücudunuzun nasıl otomatik olarak kanınızda yeterli glikoz bulunduğundan emin olduğunu merak ettiniz mi, böylece istediğiniz şeyleri yapmaya devam edebilirsiniz?
Bu tür şeyleri anlamak için önce doğa yasalarının vücudu nasıl etkilediğini ve hayatta kalabilmek için bunlara karşı nasıl çalışmak zorunda olduğunu bilmelisiniz.
Dünyadaki her şey maddeden oluşur. Tüm madde, farklı türde atomların kimyasal olarak bağlanmasıyla oluşan farklı türde moleküllerden oluşur. Tüm madde fizik ve kimya kurallarına uymak zorundadır. Gezegenimizde olduğu gibi, yüzeyinin üçte ikisi su, üçte biri kara ile kaplıdır; vücudumuz da yaklaşık olarak üçte iki su ve üçte bir diğer maddelerden oluşur. Ancak, yeryüzünün çoğundan farklı olarak, bizim “su ve toz”umuz yaşam için organize edilmiştir. Vücut, her biri trilyonlarca atom ve molekül içeren trilyonlarca hücreden oluşur. Hücrelerimiz atom ve moleküllerden oluştuğuna göre, bu da onların doğa yasalarına uymak zorunda olduğu anlamına gelir.
Hepimiz bu doğal güçleri her gün deneyimleriz: atalet, sürtünme, momentum, yerçekimi ve ısı transferi bunlardan sadece birkaçıdır. Deneyim bize, doğa yasaları nedeniyle vücudumuzun kesin fiziksel ve kimyasal sınırlamalara sahip olduğunu öğretir. Yüksek bir çıkıntıdan atlayın ve bacağınızın kırılma olasılığı yüksektir, bunun sebebi hem yercikimidir hemde bacaginizin lastikten degil kemikten yaratılması dolayisiyladir. Elinizi bir ateşe sokun, parmaklarınızı yakma olasılığınız yüksektir, çünkü ısı enerjisi transferi ve vücudunuzun büyük ölçüde etten oluşmuş olması,yada konuya yardimci olacak bir ornekle absestten oluşmaması dolayisiyla Boyle olmaktadır. Aktivite seviyenize uyacak kadar hava solumak ve hücrelerinizin tamamına yeterli enerji sağlamak için kanınızda yeterli glikoz bulunmasını sağlamak, vücudunuzun yaşam oyununda kazanmak için kurallara uyması gereken iki yoldur.
Ancak, herhangi bir oyunda olduğu gibi, kurallara uymak için önce kontrolü ele almanız gerekir. Beyzbol oynuyorsanız, topu herhangi bir yere vuramazsınız veya üssü herhangi bir şekilde koşamazsınız. Kontrolü ele alarak topu adil bir şekilde vurmayı ve üssü doğru şekilde koşmayı denemelisiniz. Aynı şekilde, vücudunuz da birçok farklı kimyasal ve fonksiyonu kontrol edebilmelidir.
Ancak, bağlam beyzbol veya hayatta kalma savaşı olsun, deneyim bize sadece kurallara uymanın ve kontrolü ele almanın otomatik olarak kazanacağınız anlamına gelmediğini öğretir. Beyzbol maçının sonunda, rakibiniz sizden daha fazla sayı atmışsa, kaybetmişsinizdir. Aynı şekilde, vücut doğru seviyede oksijen, glikoz, su, tuz, kalsiyum, kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri, kan basıncı veya sıcaklık sağlayamazsa, doğa yasalarına karşı koyamaz. Yaşam oyununu kaybeder ve ölür. Başka bir deyişle, gerçek sayılar gerçek sonuçlara yol açar.
Ölüm, yaşamın kaçınılmaz bir sonucudur ve bunun gerçekleşmesine neden olan mekanizmalar, yaşamın nasıl meydana geldiğine dair herhangi bir teoriye tam olarak dahil edilmelidir.
Gerçekten yaşamın nasıl var olduğunu anlamak istiyorsanız, onun ne kadar kolay bir şekilde var olamayacağını anlamanız gerekir. Bir tamircinin bir arabanın nasıl “ölür” diye birçok farklı yol bildiği gibi, her doktor da ölümün birçok farklı yolunu bilir. Yalnızca farklı parçaların nereden gelmiş olabileceğini veya belirli bir işlevi nasıl yerine getirebileceğini açıklayan teoriler, ne kadar zor olursa olsun, yeterli değildir. Çünkü tıbbi bilim, vücudun fizik ve kimya kurallarının devreye girmesine izin verdiğinde, kontrolünü kaybettiğinde ve herhangi bir kimyasalın veya hayati bir fonksiyonun doğru seviyesini sürdüremediğinde, sonucun ölüm olduğunu bilir.
Bazı insanlar, yaşamın yalnızca tesadüfen ve doğa yasalarıyla var olduğunu düşünüyor. Darwin, doğayı mükemmel bir şekilde gözlemlemişti, ancak hücresel veya moleküler düzeyde yaşamın nasıl işlediğine dair hiçbir fikri yoktu. Tüm klinik deneyim, insan yaşamının nasıl var olduğunu açıklamaya çalışırken yalnızca eski kemiklere bakmanın, hücresel yapıları ve fizyolojileri ile kalp, sinir, bez, kas ve pıhtılaşma fonksiyonlarındaki hayati önemlerini göz ardı ederek, uçakların nasıl var olduğunu açıklamaya çalışmak gibi olduğunu öğretir; yalnızca gövdeye, kanatlara, kuyruk bölümüne ve motorlara bakarak, modern metalurji, jet tahrik, aerodinamik ve elektronik gibi unsurları göz ardı etmekle eşdeğerdir.
Bu dizide, vücudun nasıl çalıştığını ve doğa yasalarına karşı koyup hayatta kalabilme yeteneğinin ancak zeki tasarım yoluyla meydana gelmiş olması gereken birçok fizyolojik yenilikle açıklanabileceğini göstermeyi amaçlıyorum.
Evrimsel biyologların inandığı gibi, şans ve doğa yasaları bırakıldığında işlevsel yetenek ve yaşam değil, engellilik ve ölüm meydana gelir. Vücut fonksiyonlarının önemli bir kimyasal ve fizyolojik parametresine birer birer bakarak, bu parametrelerin hayati önemini ve vücudun hayatta kalmak için nasıl kontrol ettiğini açıklamayı öneriyorum.
Son olarak, klinik deneyimlerden yararlanarak işler ters gittiğinde ve organ işlev bozukluğu meydana geldiğinde ne olduğunu tartışacağım.
Sonuç olarak, söyleyeceklerimin, insan yaşamının yalnızca şans ve doğa yasalarıyla meydana geldiği fikrinin insanlık tarihindeki en büyük entelektüel ve ruhsal hata olduğunu düşündüğüm şeye karşı kendinizi savunmanıza güç vereceğini umuyorum.