Yukarıda Gaziantep’te inşaa edilmiş ileri düzey bir biyolojik arıtma tesisinin yukarıdan çekilmiş bir fotoğrafını görüyorsunuz. Bu tip tesisler şehirlerdeki faaliyetler sonucu derelere, akarsulara akan atıkları arıtıp tekrar kullanılabilir hale getirerek derelere veren tesislerdir. Yukarıdaki tesis arıtma işlemine ek olarak azot ve fosfor eklenebilen bir tesis olarak göze çarpıyor.
Yani bu haliyle tesisin iki maddede işlevini sayabiliyoruz. Suyu arıtma ve ardından bazı mineral ve gazlar ile modifiye etme. Bu tesisler kurulum açısından pahalı olduğu kadar bakım-onarım, güncelleme ve güvenlik protokolleri nedeniyle de yönetilmesi masraflı, zor ve azami miktarda dikkat gerektiren tesislerdir. Tesislerde yapılabilecek bir hata suya fazla miktarda azot verilip derelerin ıslah edilmesi yerine yok edilmesine yol açabilir. Yada iyi bir arıtma gerçekleştirilemeyebilir ve bu şekilde akar su kaynağı ilk elden zehirlenebilir, sözün özü ciddi manada bilim, bilgi, çaba ve para gerektirmektedir bu organizasyon. Adı üstünde bir organizasyon gerekmektedir.
Peki sizin vücudunuz da bu organizasyondan binlerce kat daha gelişmiş, çok daha fazla işlevi olan ileri düzey arıtma tesislerinden iki tane var desek ne dersiniz. Aslında isimlerini biliyorsunuz hatta çevrenizde muhtemelen bu küçücük arıtma tesislerinin işlerini tam olarak yapamaması nedeniyle acı çeken, diyaliz vb. makinelere ihtiyaç duyan yakınlarınızda vardır. Böbreklerden bahsediyoruz. Yüce Allahın yaratış kudretinin en ciddi yansımalarından birine sahip olan bu organlar tam olarak birer mühendislik ve teknolojik harikalardır.
Böbrekleriniz 10 cm büyüklüğündedir ve kan, su, atık maddeler ve mineraller vb. maddeleri gün içerisinde hiç durmaksızın sürekli arıtır ve işlemin durumuna göre atık maddeyi idrarlaştırıp atarken, işlevsel halde olanları ise tekrar kana karıştırır. Böbreklerimizin ağırlığı 100 gram civarıdır ve bu 100 gramlık minik et parçası diğer organlarınızın sıvı ihtiyacını bilir ve vücudun su yoğunluğunu ayarlar. Bu minik organ aynı zamanda son derece damarlı bir yapıya sahiptir. Sanki ileri düzey bir atık işleme tesisi olacağı daha ilk yaratılış anından itibaren belli imiş gibi bu alanda bu organa vücut tarafından ciddi anlamda yatırım yapılmış ve kalpten pompalanan kanın 6 da birinin düzenli olarak böbreklere gitmesi sağlanmıştır. Son derece damarlı bir yapıya sahip olduğu için böbrek kesikleri yada yaralanmaları son derece kanlı seyretmektedir.
Bu küçük organların göz alıcı görev listesine bir bakmak ve ardından derin düşünmek gereklidir.
– Böbreklerin asli görevi kanda vücut işlemleri neticesinde biriken üre, kreatin vb maddeleri arıtmak ve ardından bu uzun süre bekletilmeden atılması gereken zehirleri su ile karıştırarak vücuttan atılmasını sağlamak.
( Böbrek ürenin ve kreatinin atılması gereken maddeler olduğunu nereden bilmektedir ? Böbrek eğitim alabilecek bir yapı yada duruma sahip değilken böyle bir bilgiye nasıl ulaşmıştır, ulaşmış olsa dahi çözüme götürecek yolları nasıl bulmuştur. Bu soruların hepsinin tartışmasız cevabı böbreklerin insanın sıvı tüketimine dayalı bir hayat yaşayacağını, bu sıvıların vücutta dağılmasını müteakip filtre edilmesi gerekeceği ve bir kısmının tutulması diğer kısmının ise atılması gerekeceğini, atılacak yolları ve diğer tüm detayları bilen bir yaratıcı tarafından yaratıldığı sonucuna çıkacaktır.- Görmek isteyene Allahın görmek ne kadar kolay)
-Vücutta elektrolit dengesini sağlar.
– Kan basıncını düzenler
– Vücudun suya ihtiyaç duyduğu anlarda su dengesini korur.
Çok kısaltarak söylenebilecek cümleleri bu şekilde söyleyebiliriz. Yüce Allahın kendi varlığının kanıtları olarak yaşamı bu derece kompleks yaratması aslında büyük bir nimettir. Bu şekilde biz Allahın eserlerini daha iyi kavrayabiliyor ve yaşamın amaçsız işlediği yönündeki materyalist fikirlerin temellerinin sağlam olmadığını görebiliyoruz.
“Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” Enbiya 89