Prof. Howard Glicksmanin serisini çevirmeye devam ediyoruz. Serinin her biri vucutlarimiz ile alakalı olduğu icin birbirleriyle baglantili olsalar dahi aslında her biri müstakil bir yazı olarak ele alinmalidir. Bu yazida hocamız Insanlarin hücresel mineral ve besin alisverisleri sorununu nasil hallettiğine dikkat çekmektedir. Tek hücreli canlılar cevrelerinden dogrudan bu ihtiyaçları karşılarken çok hücreli canlılar icin bu sorun kardiyovasküler sistem marifetiyle çözülmüştür. Ancak çok özel devlet kurumlarında olduğu gibi vücut sistemimizi oluşturan bu kardiyovasküler sistem ve kendisini bu sistem vasitsasiyla enerji ve diğer ihtiyaçları ulastirilan organlarımız eğer sistemlerde basit aksaklıklar meydana gelirse olumlu yüzleşmek zorunda kalacaktır. Yazarımız bu yazıda soruna bundan sonra gelecek yazıda sorunun nasil cozuldugune dikkat cekecektir.
Bizlere bilmediklerimizi öğreten, bizi canlilar aleminde essiz bir sekilde bir bilinçle yaratan ve bize kendisini tanıma ve kendisi ile sevgi, kulluk bağı kurmamıza müsaade eden Yüce Allah her turlu eksikliklerden münezzehtir.
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. Bakara 261
Yazılarımda CN Çevirmen Notu yani benim eklediğim not anlamındadır.
Vucutlarimiz Nasil Calisir- Tesadüf Degil 7
Tek hücreli bir organizma, içinde süzüldüğü su çevresinden hayatta kalması için gereken maddeleri alabilmesi bakımından, mikroskobik bir yaşam adasına benzer. Yaşaması için ihtiyaç duyduğu kimyasallar, plazma zarını saran bu suda mevcuttur. Ancak insan bedeni, su yerine hava ile çevrilidir ve çoğu doğrudan çevre ile temas etmeyen trilyonlarca hücreden oluşur.
Yine de, insan bedeni genel olarak tek hücreli bir organizma gibi hayatta kalmak için benzer kimyasallara ihtiyaç duymaktadır. Mikroskobik bir yaşam adası yerine, vücudumuz, her hücrenin diğer hücreler tarafından çevreden ayrıldığı devasa bir kara parçası gibidir. Bu nedenle, tek hücreli bir organizmanın aksine, insan hücreleri ihtiyaç duydukları maddeleri doğrudan çevreden alamazlar. Peki, vücut bu sorunu nasıl çözer?
İnsan bedeni, ihtiyaç duyduğu kimyasalları almak ve hücrelerine ulaştırmak için birlikte çalışan birçok farklı organ sisteminden oluşur. Diğer bir deyişle, farklı organ sistemleri, tek hücreli bir organizmanın kendi başına yapabildiklerini vücut için yerine getirir. Bu da her insan hücresinin hayatta kalmak için diğer hücrelere ihtiyaç duyduğu anlamına gelir. Bazı hücreler oksijen getirir, diğerleri su, tuz, şeker ve diğer önemli kimyasalları getirir ve bazıları da bu kimyasalları ihtiyaç duyulan yerlere taşır. Bu nasıl gerçekleştirilir? Hadi en baştan başlayalım.
Her insan, babasının sperm hücresi ile annesinin yumurta hücresinin birleşmesiyle oluşan yeni bir tek hücreli varlık, yani zigot ile dünyaya gelir. Zigotun çekirdeğindeki DNA’nın yarısı babadan, diğer yarısı ise anneden gelir. Vücudun trilyonlarca hücresinin çekirdeğinde bulunan DNA aynıdır. Birkaç gün içinde zigot birkaç kez bölünerek bir, iki, dört, sekiz, sonra on altı veya daha fazla hücreye ulaşarak embriyo haline gelir.
Embriyo, annenin rahminin içine yerleşir ve plasenta ile göbek bağı aracılığıyla annesinin vücuduna bağlanır. Bu aşamada yeni insan varlığı, tek hücreli bir organizmanın aksine, ihtiyaç duyduğu kimyasalları kendi başına sağlayamadığından annesinin rahminin dışında hayatta kalamaz. Bu plasental bağlantı, gelişmekte olan embriyonun ihtiyaç duyduğu önemli kimyasalları almasını sağlamaktadır. Bunu izleyen haftalarda, embriyonun hücreleri büyür ve vücudun farklı organ sistemlerine dönüşür. Bu aşamadan sonra fetüs olarak adlandırılır.
Embriyonun içinde tüm hücreler aynı görünüme sahiptir ve yaptıkları tek şey büyümek ve çoğalmaktır. Ancak bu hücreler organlara ve dokulara dönüştükçe birbirinden oldukça farklı görünmeye başlarlar. Bu gelişim sürecine farklılaşma denmektedir. Vücutta, farklı organ sistemlerini ve dokuları oluşturan iki yüzden fazla hücre türü bulunmaktadır. Bu hücrelerin her biri, farklılaşma süreciyle, çekirdeğindeki DNA’nın yalnızca görevini yerine getirmek için ihtiyaç duyduğu kısımlarını kullanacak şekilde programlanmıştır. Fetüsün rahim dışında güvenle yaşayabilecek kadar gelişmesi yaklaşık dokuz ay sürmektedir. Gelin Vücudumuzdaki bazı organel sistemlerin hücrelerimizi ve bizi hayatta tutmak için yaptıklarına birkaç örnek verelim ;
Nefes alıp verdiğimizde, solunum sistemi vücuda oksijen alır ve karbondioksiti dışarı verir. Su içip yemek yediğimizde, sindirim sistemi su, tuz, şeker ve diğer önemli kimyasalları vücuda alır. Sinir sistemi, bize ne zaman nefes alıp içmemiz ve yememiz gerektiğini söyler ve bunu yapmamızı sağlar. Ayrıca çevremizin farkında olmamızı sağlar, düşünmemize olanak tanır ve fiziksel olarak aktif olmamızı sağlar. Kemikler, organlara destek ve koruma sağlar ve kaslar için hareket edebilmemiz ve şeyleri tutabilmemiz için sağlam bir iskelet sunar. Böbreklerden oluşan boşaltım sistemi, metabolizmanın atık ürünlerini ve vücudun su ve kimyasal dengesini ayarlar. Cilt, dış dünyaya bir bariyer görevi görürken birçok başka görevi de yerine getirir. Endokrin sistemi, vücudun metabolizmasının birçok yönünü kontrol etmesine yardımcı olur ve Üreme sistemi ise yeni bir insan yaşamının meydana gelmesini sağlamaktadır.
Son olarak, çok önemli bir sistemden daha bahsetmek gerekir. Su içinde yaşayan ve ihtiyaç duyduğu şeyleri doğrudan çevresinden alabilen tek hücreli bir organizmanın aksine, vücudumuz, çevresinden doğrudan alamayan trilyonlarca hücreye sahiptir. Her hücremizin hayatta kalmak için birçok farklı kimyasala ihtiyacı vardır. Vücut, bu kimyasalları ihtiyaç duyulan doku hücrelerine ulaştırmalıdır. Kardiyovasküler sistem içindeki kan, taşıma görevini yerine getirir.
Bu sayısız organ ve doku ile vücut, hayatta kalmak için gerekli olan denetimi sağlar. Ancak bir hücre nasıl ki yeterli enerjiye sahip değilse veya kimyasal içeriğini ya da hacmini kontrol edemediğinde ölebiliyorsa, ( Onceki yazılarda hücrenin hayatini devam ettirirken gözetilmesi gereken kritik degerlere dikkat çekilmiştir. CN) vücut da herhangi bir organ sistemi işlevsel sınırlarını karşılamadığında yaşamını yitirebilmektedir. Çünkü doğa yasalarıyla savaşırken gerçek sayıların, yaşam ve ölüm için gerçek sonuçları vardır. Peki, nasıl ölürüz? Bir dahaki sefere bu soruyu ele alacağız.
- Görsel Kaynak : https://www.technologynetworks.com/cell-science/lists/five-steps-towards-the-human-cell-atlas-381885
- Gorsel Kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Human_embryo_8_weeks.JPG