Vucutlarimiz Nasil Calisir- Tesaduf Degil (2)

Vucudunuzdaki 100 trilyon hücrenin her biri sürekli asagida ciddi manada kısaltılan süreçleri sürekli olarak kontrol ve tekrar etmektedir. Bu düzen yasamimizin öncüleri kousllarindan sadece bir tanesidir. Asagida bir kez daha görebileceğiniz uzere yasam ve tesadüfler arasında hiçbir uyum yada korelasyon yoktur, olabilecek tek korelasyon olum olacaktır.

 

Peki ama bunlar Nasil ve neden varoldu ? Bu sitede sürekli tekrar ettigimiz bu soru varligimizin en onemli sorusudur. Yazının orjinaline suradan ulaşabilirsiniz.

 

﴾73﴿

Ey insanlar! Size bir misal verilmekte; dinleyin onu: Allah’tan başka kendilerine yalvarıp yakardıklarınız var ya, hepsi bunun için bir araya gelseler bile bir sinek yaratamazlar! Hatta sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!


﴾74﴿

Onlar Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, mutlak galiptir.

 

Hac Suresi

 

 

Her Bir Hucremiz Disi Dusmanla Kapli Sehir Surlarına Benzemektedir

 

İnsan hücresi, tıpkı bir duvarın temel yapı taşı olan bir tuğla gibi, insan vücudunun temel işlevsel birimidir. Vücudumuzda yaklaşık yüz trilyon hücre bulunmaktadır. Bir tuğla duvarının doğa kuvvetlerine karşı dayanıklı olması gerektiği gibi, hücrelerimiz de doğaya karşı dayanıklı olmalıdır. Bu nedenle ve diğer sebeplerle, vücutta bulunan iki yüz farklı hücre türünün, yaşamaları, büyümeleri ve düzgün çalışmaları için ortak özellikleri vardır.

Darwin’in zamanında  hücre, içindeki yapılarla ve  işlevi bilinmeyen kimyasallarla dolu bir torba olarak kabul edilirdi. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca, hücrenin, yapıları inşa etmek ve yaşam için gerekli işlevleri yerine getirmek üzere enerji kullanabilen programlanmış pico-boyutlu makineler içeren yazılım tabanlı devasa bir mikro boyutlu şehir olduğu gösterilmiştir. Hücrenin hayatta kalabilmesi için kontrolü ele almasının neden gerekli olduğunu anlamak için anlaşılması gereken bazı yönlerine kısaca göz atalım.

Hücrenin etrafında çok ince bir duvar bulunur ve buna plazma zarı denmektedir. Plazma zarı, hücrenin sınırlarını belirler ve onu diğer hücrelerden ve dış dünyadan ayırır. Hücrenin ihtiyaç duyduğu önemli kimyasallar ve yaşamsal yapılar, bir arada tutulmazsa çok yararlı olamazlardı.

Hücrenin ana maddesi, plazma zarının içindeki boşluğu dolduran bir sıvı olan sitozoldür. Sitozol, içinde çeşitli kimyasalların çözüldüğü sudan oluşmaktadır. Hücredeki su miktarı, hücrenin hacmini oluşturur ve birim hacimde çözülen kimyasal parçacıkların toplam sayısı, yoğunluğunu belirlemektedir. Sitozol, birim hacimde daha fazla kimyasal parçacık olduğunda daha yoğun, daha az kimyasal parçacık olduğunda ise daha az yoğun olarak kabul edilir. Ayrıca, sitozoldeki kimyasal parçacıkların sayısı sabitken, hacimdeki artış yoğunluğun azalmasına, hacimdeki azalma ise yoğunluğun artmasına neden olur.

Her hücre sadece sudan oluşmaz, aynı zamanda suyla çevrilidir. Hücrenin içindeki su, yüksek potasyum ve protein konsantrasyonuna ve düşük sodyum konsantrasyonuna sahiptir. Hücrenin dışındaki su ise, yüksek sodyum ve düşük potasyum ve protein konsantrasyonuna sahiptir. Başka bir deyişle, hücre içindeki suyun kimyasal yapısı, hücre dışındaki suyun yapısının tam tersidir. Plazma zarı, bu iki farklı çözeltinin birbirinden ayrılmasını sağlar.

Hücredeki su, bir hacim kapladığından, plazma zarına karşı belirli bir basınç uygular. Bir bisiklet lastiğini düşünün. Lastik ne kadar çok şişirilirse, lastik duvarına o kadar fazla hava basıncı uygulanır. Plazma zarı da belirli bir yapıya sahip bir madde olduğundan, tıpkı bisiklet lastiği gibi, baskı altında sağlam ve işlevsel kalmak konusunda fiziksel sınırlamalara sahiptir.

 

 

Hücre içinde, yaşamı sağlayan işlevleri yerine getiren organeller ve önemli proteinler bulunur. Bu organeller arasında, hücrenin yaşaması ve çoğalması için gerekli genetik bilgiyi içeren çekirdek, hücre işlevi için gerekli enerjinin elde edildiği mitokondri, proteinlerin üretildiği fabrika olan kaba endoplazmik retikulum ve golgi aygıtı, hücresel materyallerin parçalandığı geri dönüşüm tesisleri olan lizozomlar ve hücrenin çevresindeki değişikliklere tepki olarak şekil değiştirmesini sağlayan destekleyici iskelet olan mikrotübüller ve mikrofilamentler yer alır.

Şimdi, doğa yasalarının hücrenin dünyada hayatta kalması için neler gerektirdiğini düşünün. Gerçek sayılar gerçek sonuçlar doğurur. Eğer hücre kontrolü ele alamaz ve kuralları takip edemezse, yaşam hızla ölüme dönüşecektir.

İster bir dağ, ister bir tepe, ister bir molekül olsun, tüm maddi nesnelerin kütlesi vardır ve bu nedenle onları değiştirmek için enerji gereklidir. Bu yüzden bir şey üretmek, hareket ettirmek ya da kontrol etmek için hücrenin yeterli enerjiye sahip olması gerekir. Elektriği azalan bir ampul ya da benzini biten bir araba gibi, yeterli enerji olmadığında hücre ölüme mahkumdur.

Hücredeki kimyasal içeriğin sabit tutulması, onun düzgün çalışması için gereklidir. Bu, hücre içindeki sıvının yüksek potasyum ve protein seviyesini ve düşük sodyum seviyesini koruması gerektiği anlamına gelir. Hücredeki kimyasal içerik doğru aralıkta değilse, hücre hızla ölür.

Son olarak, yukarıda belirtildiği gibi, hücreyi çevreleyen plazma zarının belirli fiziksel sınırlamaları vardır ve bu nedenle basınç değişikliklerine karşı duyarlıdır. Bir balonu şişirmeyi düşünün. Balon duvarının kaldırabileceği hava basıncı bir noktaya kadar sınırlıdır. Aynı şekilde hücrenin hacmi de belirli sınırlar içinde tutulmalıdır. Plazma zarına karşı su basıncı çok yükselirse, bir balonda olduğu gibi, hücre patlayarak ölebilir.

Ayrıca hücre kendi kendine yeterli değildir. Hayatta kalabilmek için sürekli olarak yeni kimyasal maddeler, örneğin enerji için glikoz, almak zorundadır. Ayrıca, glikozun parçalanmasından ortaya çıkan karbondioksit gibi toksik maddelerden sürekli olarak kurtulması gerekir. Ancak hayatta kalmak için hücre büyük bir ikilemle karşı karşıyadır. Bu kimyasalların plazma zarından geçmesine izin verdiğinde, hücre kapısının hemen dışında bulunan suyun kimyasal içeriğine maruz kalır Ve unutmayın, hücre içindeki suyun kimyasal içeriği, dışarıdaki sudan tamamen farklıdır. Hücre, kimyasal içeriğini ve hacmini kontrol etmek zorundadır.

Düşmanlar tarafından kuşatılmış bir sur şehri düşünün. Şehirde yaşayanlar yavaş yavaş yiyecek ve su sıkıntısı çekiyorlar ve hayatta kalmak için yeni kaynaklara acilen ihtiyaç duyuyorlar. Hayatta kalmak için gerekenleri içeri almak zorundalar, ancak bunu yaparken aynı zamanda düşmanın şehri ele geçirmesine karşı da dikkatli olmalıdırlar.

Bu kimyasalların plazma zarından geçmesine izin verdiğinde, hücre, doğanın kimyasal ve sıvı hareketini yöneten yasalarıyla karşı karşıya kalır. Hücre, bazı kimyasalların girip çıkmasına izin vermek için gardını indirdiğinde, kimyasal içeriğini ve hacmini kontrol etme riskini göze alır Eğer bu risk gerçekleşirse , hücre yok olur.

Hücrenin karşılaştığı bu ikilemin arkasında hangi doğa yasaları vardır ve bu yasalar, akıllıca bir tasarımla hücrenin güvenliğini sağlayamazsa  nasıl hücre ölümüne yol açar, iste bir daha ki sefere buna göz gezdireceğiz.

Resim: Türklerin Viyana Kuşatması, Viyana Müzesi, Tyssil (kendi çalışması) [CC BY-SA 3.0], Wikimedia Commons.

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vücutlarımız Nasil Çalisir- Tesadüf Degil 5

  Yazarımız Prof. Howard Glick Önceki yazılarda hücrenin işleyişi ile alakalı insanin aklinin alamayacagi harikulade …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir