Henüz ana rahmindeyken beni yarattın, ic varligimi sen yarattın. Gulumsemem, gözlerimi kırpmam, seni tanıyabilmek icin bana verdigin bilinç hep benim özel bir yaratık oldugumu gösteriyordu. Sana şükretmeyen, senin adini anmayan herkesle sorunum var ya rab….
Sinifta her ogrencisine gülümseyen, onlara her istediğini vermeye calisan ve dediklerini yapan ogrencilere dersten sonra daha fazlasını vaadeden öğretmeni insanlar neden umursamaz ki ? Insan aptal ve cahildir, kibrine yenilmiştir. Konforuna ve keyfine düşkünlüğü ona hatalar yaptırmaktadır ve en büyük hatayida Yüce Allahi tanıma konusundaki isteksizlikte göstermektedir. Sanki 1000 yildir dunyadaymista 10.000 Yil daha yasayacak gibi hissetmektedir insan ancak bu düşüncenin bir temeli yoktur. Bu bir aldanmadan ibarettir.
Ancak insan en büyük aldatmayı kendisine kulaklar, gözler, diller veren , kendisini yeryüzünde şımartan Yüce Allaha Karsi yaşamaktadır.
Insane vücudundaki yaratilis kanitlarini incelemeye, ve yüzeyselde olsa Yüce Allahi anmaya çalısmaya devam ediyoruz. Bu yazıda siz daha 22 günlük iken çalısmaya baslayan ve o sureden sonra siz olene kadar hiç durmayan Kalp mucizesini yüzeysel olarak isliyoruz. Çünkü kalp gibi bir mucizeyi günlerce hatta aylarca konuşsanız yinede detaylarını ve özelliklerini bitiremeyiz.
Eserlerin ne yüce ya Rab ancak kulların bunun görkeminden yüzü çeviriyor…
Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir. Ankebut 45
Durmak Bilmeyen, Yorulmak Nedir Yasamayan Bir Is Makinesi; Kalp
Henüz 22 günlük ceninin sol yanında hareket etmeye başlayan küçük hücre topluluğunu hatırlayalım. Bu ilk kıpırtı, yaşam demektir. Artık bu hücre topluluğu uzunca bir süre hiç durmayacaktır. Asla yorulmayacaktır. Dakikada yaklaşık 70 kere, bir yılda yaklaşık 35 milyon kere, ortalama bir ömür boyunca ise 2 milyar kere atacaktır. Tüm hayatı boyunca yaklaşık 227 milyon litre kan pompalayacaktır.
Bu hayret verici miktar; günde 10 tonluk bir tankeri bir ömür boyunca ise tam kapasiteli 100 yüzme havuzunu doldurabilmektedir. Ve bu olağanüstü pompa, ritmik düzenini hiç bozmaz, şaşırmaz, eskimez. Kanı pompalama ve vücudun içine dağıtma kabiliyetini ölene kadar hiç yitirmez. Çünkü bu, üstün bir sanatı, kusursuzluğu, benzeri sağlanamayacak bir dengeyi ve muazzam bir aklı aynı anda yaratmaya Kadir olan Allah’ın olağanüstü bir mucizesidir.
Ceninin kalbi, pompalanacak bir kan olmadan saatler önce atmaya başlar. Kan oluşmadan hareketlenen bu akıllı organın aniden atmaya başlamasının sebebi acaba nedir? Sebep, besine olan ihtiyaçtır. Henüz bir beden oluşmamıştır. Oluşan embriyo ise gelişmek için besine, oksijene ve hormonlara ihtiyaç duyar. Ayrıca küçük embriyoda atıklar da vardır. Bunların da uzaklaştırılması gerekmektedir. İşte bu nedenle, Allah’tan ilham alan bu müthiş pompa, bağımsız ve kusursuz hareketini gerekli zaman ve yerde aniden başlatır.
3. haftadan itibaren gelişmeye başlayan embriyonik kalp hamilelik boyunca tek pompa olarak çalışır. Çünkü kan sadece ceninin vücudunda ve plasentada dolaşmaktadır. Ancak aynı zamanda doğum sonrasında oksijen, soluma ile direkt havadan alındığı için embriyonik kalbin 4 odacığa da sahip olması gerekir. Bu fizyolojik ikilem şu şekilde çözülmüştür: Kalbin odacıklarında bulunan 2 delik hem kanın bu odacıklarda tutulmasını sağlar hem de henüz gelişmemiş akciğer damarları korunmuş olur. Bu delikler bebek ilk nefesini alıp, ağlamaya başladığında görevlerini sona erdirerek otomatik olarak kapanırlar. Bu yaratılış harikası Rabbimiz’in yaratma sanatındaki kusursuzluğu bize bir kez daha göstermektedir.
Bu büyük mucizeye ait her detay, bir insanın iman etmesi, Allah’ın apaçık varlığının delillerini görmesi için yeterlidir. Kalbin tüm özelliklerinde son derece özel bir yaratılış hakimdir. Kalp, bedendeki tüm mucizevi sistemlerden ayrı olarak, tek başına, vücudumuzdaki kusursuz yaratılışın çok büyük bir örneğidir. “İnsanı yaşatabilecek” buna benzer bir mekanizma meydana getirilememiştir. Kalp, kendisini oluşturan hücreleri, özel kapakçık sistemleri ve bunların açılma ve kapanma düzenleri ile son derece kompleks ve özellikli bir sistemdir. Onun yaptığı işin benzerini yapabilecek bir organ daha yoktur. İşi, kanı hiç durmadan oldukça kuvvetli bir şekilde pompalamaktır. Kan olduğu müddetçe, bedenin dışında bile görevini yapmaya devam edebilir.
Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir… |
Kalbin bir başka mucizevi özelliği ise, vücudun gereksinim duyduğu oranda kan pompalayabilmesi, vücudun ihtiyacını tespit edebilmesidir. Kalp, dinlenme halindeki bir kişide dakikada yalnızca 4-6 litre kan pompalar. Bu miktar o anda bu kişi için yeterlidir, çünkü vücuttaki hücrelerin bu aşamada fazla miktarda oksijene ihtiyaçları yoktur. Ancak egzersiz yapan bir kişide oksijen ihtiyacı artar, hücrelere oksijenin daha hızlı biçimde iletilmesi gerekir. Kalp hemen bu ihtiyacı tespit eder ve daha hızlı atmaya başlar. Egzersiz sırasında kalbin dakikada pompaladığı kan miktarı dört ila yedi kat kadar artmıştır.
Şimdi kalbin bahsettiğimiz bu belli başlı özelliklerinin mükemmelliğini görmek için bir karşılaştırma yapalım. Bir su tesisatı kurduğunuzu düşünün, bu tesisat saniyede en az bir, dakikada ise ortalama 65-70 kere su pompalayacak olsun. Bu pompa ile her saniye “yüz trilyon” kişinin evine, aynı tazyikle su gitmesi gereksin. Aynı zamanda tesisatın, hangi evin ne kadar suya ihtiyacı olduğunu da tespit etmesi, ihtiyaç duyulan eve daha fazla miktarda su göndermesi gereksin. Kurulan bu sistemin, en az 70 sene boyunca, en küçük bir arıza göstermemesi, paslanıp çürümemesi, evlere ulaşan hatların tek bir tanesinin bile devreden çıkmaması ise önemli ayrıntılardan birkaçı olsun.
Böyle bir sistem nasıl meydana getirilebilir? Bu, pek çok yönden imkansızdır. Aynı tazyik ile aynı anda yüz trilyon evin ihtiyacını karşılamanız zordur. Bu kadar büyük bir hızla ve değişmeyen bir ritimle hareket eden bir makinenin ise, 10-15 seneden fazla dayanması söz konusu olamaz. Bu aşamaya gelene kadar bile, makinenin mutlaka defalarca bakımdan geçirilmesi ve meydana gelen aksaklıkların giderilmesi gerekmektedir. Böyle bir mekanizmanın hatasız olarak uzun yıllar işlemesi imkansızdır. Ayrıca bahsettiğimiz sıradan bir cihazdır. Bu cihazın, evlerdeki ihtiyaçları tespit edip, durum değerlendirmesi yapıp ihtiyaç olan yerlere fazla miktarda su gönderdiğini iddia etmek mantıkla uyuşmayacaktır.
Bütün bunların yanı sıra, kurduğunuz bu tesisatın bir insan aklının denetiminde olduğunu da hatırlatmak gerekir. Her aşaması sizin veya sizin gibi akıllı varlıkların kontrolündedir. Tesisatı siz kurmuş, boruları siz döşemiş, bakımını siz yapmışsınızdır. Böyle bir mekanizmanın geçen binlerce yıl içinde, demir ve çimentonun biraraya gelerek kendi kendine oluştuğunu, tesadüfen oluşmuş bir miktar suyu aniden ritmik bir şekilde pompalamaya başladığını daha sonra da tam yüz trilyon eve ulaşacak bir boru sisteminin kendi kendine döşendiğini elbette iddia edemezsiniz. Buna çevrenizdeki tek bir kişi bile inanmayacaktır. Sistemin akıllı bir varlık tarafından meydana getirildiği açıktır.
Ancak evrimciler, bu yapay sistemle kıyas bile olmayacak mükemmellikteki kalp-dolaşım sisteminin kör tesadüfler sayesinde meydana geldiğini iddia edebilmektedirler. Henüz anne karnında atmaya başlayan bu muazzam pompanın kontrolsüz ve rastgele olaylar sonucunda hareketlenip insanı yaşattığını öne sürerler. Bu benzersiz eserin sahibi olan Yüce Kudret’in açık varlığını görmezden gelirler. Ama bu mucizevi organ, birazdan daha detaylı inceleyeceğimiz her özelliğinde, Allah’ın üstün aklını ve gücünü insanlara tanıtmaktadır. Ayetlerde şöyle buyrulur:
İnsan, ‘kendi başına ve sorumsuz’ bırakılacağını mı sanıyor. Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir ‘düzen içinde biçim verdi.’ Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40)
Kalp Hücrelerinin Zamanlaması
Kalbin, zamanlaması kusursuz olan bir düzeni vardır. Bu da kalbi oluşturan hücreler arasındaki koordinasyon ve haberleşme ile sağlanır. Burada elbette ilk dikkati çeken yine hücrelerde tecelli eden “akıl”dır. Kalbi oluşturan bu akıllı hücreler akımı, kalbin diğer tarafına doğru saniyede yaklaşık 60 cm hızla gönderirler. Sinyal, S.A yumrusu adı verilen bir bölgeden gönderilmiştir. S.A yumrusunu oluşturan hücrelerin sinyali ürettikleri süre ise saniyenin 14’te biri kadardır. Burada ikinci akımı üreten hücreler bulunur ve A.V. yumrusu adını alırlar.
Kalp kası, son derece özel bir tasarıma sahiptir. Kalp kasını oluşturan her hücre “tek başına” atabilme yeteneğine sahiptir. Bu hücreler, üzerlerinden geçen elektrik akımını kullanan adeta canlı birer pil gibidirler.
Akım, hızla ilerlerken sırayla iki kulakçığı harekete geçirir ve kan toplamak için bunların kasılmalarını sağlar. Hala ilerlemekte olan elektrik akımı tam karıncık kaslarına ulaşacakken, sağ kulakçık ile sağ karıncık arasındaki kas dokusunda bulunan özel ipliksi hücreler tarafından durdurulurlar. Bu durum, akımın karıncığa ulaşırken gecikmesine neden olur. Akım, saniyede 20 cm hıza düşer ve saniyenin 16’da biri gibi bir sürede iletilmeye başlar. Bu gecikme son derece önemlidir. Bu gecikme nedeni ile karıncıklar kasılmadan, kulakçıklar kendi içlerini kanla doldurmuş ve pompalamak için hazırlanacak fırsat bulabilmişlerdir. Kalbin senkronize hareketinin sırrı budur.
Kalbin elektriksel sisteminde üzerinde durulacak detaylar bunlarla da sınırlı değildir. Bu elektrik sisteminin mucizevi özelliklerine bir örnek, ilk akımı başlatan S.A yumrusudur. Aslında kalbin diğer bölümleri de kalp kaslarını harekete geçiren S.A yumrusu ile aynı yeteneğe sahiptirler. A.V. yumrusu da, iki karıncığı birbirinden ayıran Purkinje lifleri de böyle bir akımı üretip kalbi harekete geçirebilirler. Peki acaba neden bu görev sadece S.A yumrusuna bırakılmıştır? Bunun nedeni S.A yumrusu ile iletilen akımın diğerlerinden kayda değer derecede hızlı olmasıdır. S.A yumrusu, kendiliğinden uyarı oluşturabilen dokuların uyarıları henüz doğmadan önce onları uyarır. İşte bu hızından dolayı, tüm elektriksel hareketi S.A yumrusu başlatır. Eğer akım diğer yumrularda başlatılsaydı, bu durum vücudun çeşitli organlarına kan gitmemesine veya geç gitmesine neden olacaktı. Bunun sonuçları ise kuşkusuz son derece ciddi boyutlarda olacaktı. Nitekim, ilk 4-5 saniye içinde beyne kan gitmemesi, kişinin bayılmasına neden olacak ve bu süre daha da uzarsa, ölüm meydana gelecekti.
Bütün bu özelliklere bakarak kalbin, kendi enerjisini kendisi üreten ve bu enerji ile son derece senkronize ve uyumlu bir şekilde hareket eden şuurlu bir canlı olduğunu görürüz. Hareketin başladığı yer, belli miktarda hücreden oluşan küçük bir yumrudur. Bu hücre topluluğu, akımı ne kadar hızla iletmesi gerektiğini bilir. Aksi takdirde kalp, kendi üzerine düşen görevi yerine getiremeyecek ve kanı pompalamayacaktır. Kalp aynı zamanda kendi ürettiği elektrik akımının miktarını da çok iyi tespit eder. Eğer ölçülemeyecek kadar küçük miktarda bir akım kontrolsüz olarak bu bölgeden geçerse bu durum, sonucu ölüm olabilecek sorunlara neden olur.
Şu halde hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah’ındır. Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Bunların dışında, kalbin kendi senkronizasyonunu kendi ayarlama özelliği vardır. Yan yana bulunan kalp hücrelerinde hangisinin kasılma ve gevşeme ritmi daha yüksekse diğerini kontrol altına alır. Bu senkronizasyon bozulursa, bir hücre kasılırken diğeri gevşerse, gerektiği gibi bir pompalama olmaz. Bunun sonucunda da kısa bir zaman içinde kalp durur ve bu durum saniyeler içerisinde ölüme neden olur.
Kısacası kalp, sürekli enerji üreten, kanı koordine eden, Allah’tan aldığı ilham ile kendi kendine kasılıp gevşeyen, kendi düzenini kendisi ayarlayabilen hem akıllı, hem de planlama, hesap yapma, tedbir alma ve hızlı hareket etme özelliklerine sahip özel hücrelerden oluşmuştur.
Kalbi Besleyen Özel Ağ
Resimde kalbin elektriksel faaliyetini gösteren kalp elektrosu görülüyor. Kalp, ritmik ve senkronize atar. Bu düzenli ritim sayesinde vücuda uygun miktarda kan akımı sağlanır.
Kalp, tüm vücudu besleyen bir organdır. Ve diğer tüm organlar gibi o da beslenmelidir. Üstelik kalp, yaptığı işin yoğunluğu ve son derece özel bir organ olması nedeniyle çok daha fazla oksijene ve besine ihtiyaç duyar. Ancak kalp kası, besin maddelerinin ve oksijenin geçemeyeceği kadar kalın ve sıkı bir dokudur. Dolayısıyla kalp, kendi içinden geçen damardan yararlanamaz. O halde bu değerli organ nasıl beslenir?
Şimdiye kadar incelediğimiz bütün bu yaratılış harikalarının yanısıra kalp yine yaratılış harikası bir sistem ile beslenir. Kalp, kendisini besleyen özel bir donanıma sahiptir. Bu donanımın adı “koroner atardamarlar”dır.
Koroner atardamar yoluyla kalpten çıkan kanın ilk alıcısı kalptir. Koroner atardamarlar, akciğerden gelen en temiz ve en bol oksijenli kanı taşıyan aort atardamarından ayrılmış iki ayrı daldır. Bu damarların özelliği yalnızca kalbi beslemek için yaratılmış olmalarıdır. Koroner atardamarlar, diğer damarların tersine kalpten çıkıp organlara gitmek yerine tekrar kalbe geri dönerler. Böylece en bol oksijenli kan, başka hiçbir yere uğramadan, adeta vücudun oksijene en fazla ihtiyacı olan bölgesini tespit etmişcesine kalbi beslemek için uğraşır. Kalp hücreleri çalışabilmek için oksijeni ve şekeri enerjiye dönüştürdüğünden, koronerdeki kan bu maddeler açısından zengin olmak zorundadır. Çünkü kalbin enerji ikmali ihtiyaca göre ayarlanır ve birkaç saniye içinde dört-beş katına çıkabilir.
Koroner damarlar o kadar mükemmel bir şekilde döşenmiştir ki, böyle bir yapının var olması için ancak bir plan ve düzenlemenin olması gerektiği açıktır. Kalbe giren bu atardamarlar, bir ağaç gibi daha küçük dallara ayrılarak kalp kasının her yanına yayılırlar. Çünkü kalbi oluşturan her hücrenin sürekli olarak besin ve oksijen alması gerekmektedir. Bu damarlar kalbe doğru giderken, ayrıca birbirleriyle ara bağlantılar yaparlar. Bunun nedeni şudur: Damarlardan herhangi biri bir şekilde tıkanırsa, kalp beslenemez ve ölür. Bu son derece önemli bir tehlikedir ve ara bağlantılar da böyle bir ihtimale karşı alınmış önemli birer tedbirdir. Eğer damarlardan bir tanesi tıkanırsa, bu tedbir sayesinde kan diğer damardan yoluna devam eder, tıkalı bölgeyi aşar ve kalbe mutlaka ulaşır.
a) S.A. yumrusu, kulakçığın kasılmasını sağlayan bir uyarı gönderir. Bu uyarı A.V. yumrusuna ulaştığında, karıncığa Purkinje lifleri yolu boyunca kasılma sinyali gönderir.
b) Normal EKG, kalbin düzgün çalıştığını gösterir. P dalgası kulakçık kasıldığında, QRS dalgası karıncık kasıldığında ve T dalgası da karıncıklar kasılmadan normal hale geçerken oluşur.
c) Anormal EKG’de ise sinüs taşikardı hızlı pacemaker nedeniyle hızlı kalp atımına neden olmaktadır. Karıncıkların düzensiz hareketi nedeniyle düzensiz bir kalp atımı meydana gelmiştir. Bu esnada kapakçık daralması da olur.
Burada şöyle bir soru sormak gerekir: Acaba tesadüfler, kan damarının tıkanma ihtimalini “düşündükleri” için mi, daha ortada böyle bir tehlike yokken bir tedbir almayı uygun görmüşlerdir? Bu elbette imkansızdır. Tesadüfler, bilinçli hiçbir müdahaleye yer vermeyen, rastgele ve şuursuz olaylardır. Bu yaratılış, insan da dahil olmak üzere her türlü varlığa suret veren, onlara ait her türlü detayı bilen, onları yaratan Allah’a aittir. Allah Kuran’da bu gerçeği şöyle bildirir.
De ki: “Siz, Allah’ın dışında taptığınız ortaklarınız? gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi’nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O,Halim’dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 40-41) |
Bir su tesisatı kurduğunuzu düşünün. Bu tesisatın saniyede en az 1, dakikada ise ortalama 65-70 kere su pompalaması ve suyu yaklaşık 100 trilyon eve ulaştırması gereksin. Üstelik aynı tazyikle… Kuşkusuz böyle bir tesisat pek çok yönden oluşturulması imkansız bir sistemdir. Oysa bedende bu örnekle kıyaslanmayacak kusursuzlukta bir ağ sistemi mevcuttur. Vücuttaki her hücreye ulaşabilen damar ağı, beden içinde mükemmel ve bilinçli bir dağıtım sisteminin olduğunun bir başka kanıtıdır.
Yukarıdaki ornege ek birde çok daha basit mantık algoritması ile anlaşılabilecek bazı sorularla ekleme de bulunalım. Öncelikle Boyle bir sistem nasıl var oldu ? Herhangi bir bilinç esamesi olmayan hücreler bunları nasıl yapabildi. Üstelik bebek embriyo aşamasındayken hücreler Boyle bir ortamda dahi degildi. Yani benzeri bir sistemin icinde iken bebeğin vücudun da örmeye baslamis degillerdi. Velevki ömürleri oldukça kısa olan ve beyni akli olmayan bu milyonlarca hücrenin bunları yaptigine inanalım. Bu islemleri bu hücreler nasıl Ogrenci ? Nasıl aralarında herhangi bir anlaşmazlık olmaksızın bunları üretebildiler ? Soz gelimi koroner kalp hücrelerinin temiz okjeni alıp kullandıktan sonra kirli kan vasıtasıyla karbondiksiti tekrar kalbe verdigini kısa bir sure icin varsayan, Peki bu durumda ne olurdu ? Hızlı bir sekilde olurdunuz! Yada kalp kapakciklarindan birinin yanlış yere baglantisi oldugunu varsayin, buda hızlı bir olum ve insanligin sonu anlamına gelecekti peki nasıl olurda bu sistem hatasız ve müthiş calisan bir sistem olarak varolmustur ? Bunun uzerine hiç dusunmeyecekmisiniz ? Hicmi sahip olduklarını hakkında zihin algoritması yapmayacaksınız ?? Tüm bunları şüphesiz tüm canlılık materyallerini bilen, doğayı ve elementleri bilen, insanin nasıl bir yasam yasayacagini bilen ustun ve kudretli bir yaratıcı yaratmış olmalıdır. Sistem o kadar tesadüfe kapalıdır ki evrimcilerin yada baska seküler tiplerin tesadüflere imanları ancak gülünç bir tablo halinde kalmaktadır.
Rabbinin Yüce ismini tesbih et, ki O, yarattı, ‘bir düzen içinde biçim verdi’, takdir etti, böylece yol gösterdi. (A’la Suresi, 1-3)