Oxford Profesoru Denis Noble- Neo Darwinism Öldü

Science and Culture websitesinde geçtiğimiz aylarda yayınlanan bir yazıda Dennis Noble’in “Darwinism Oldu” cikarimi Casey Luskin tarafından haberleştirilmiş. Dennis Noble in Darwinism icin oldu ifadesini kullanması başlı başına oldukça büyük bir gelişme çünkü bu adam daha genc bir ogrenciyken kendisine Darwinismin doğru olduğu ve kabul etmesi gerektiği ve ileride bilim adamı oldugunda da bu inancını koruması gerektiği aksi halde bir yaratilisci olarak fislenecegi düşüncesi zerk edildi. Bu sebepten oturu bu kadar kaliplasmis bir inancı artık reddediyor olması oldukça anlamlı. Noble su anda bir yaratilisci degil ancak bu durum onun inandigi Darwinist paradigmaları açık açık yanlislamadigini göstermemektedir. Belkide gelecek eleştirilerden cekindi , belkide insanların kendisini yaratilisci olarak addetmesi onun rahatsız etti ve bu sebepten oturu eleştirilerini Darwinism ile sinirli tuttu bu noktaları bilemiyoruz ancak bildigimiz saglam gercek Darwinisme ömrünü adamış kisiler dahi artık onun metodlarının ise yaramadigini görmektedir.

 

Yazının orijinali icin 

 

Oxford Profesoru Denis Noble- Neo Darwinism Öldü

Daniel Witt ve David Klinghoffer’ın kısa süre önce yazdığı gibi, Oxford Üniversitesi biyoloğu Denis Noble’ın geçen ay Variable Minds’ta yayımlanan “Bilim Evrimi Yeniden Düşünüyor” başlıklı röportajı oldukça dikkat çekti. Röportaj büyük ilgi görüyor çünkü Noble çok net bir şekilde şunu söylüyor:
“Gerçek şu ki, neo-Darwinizmin öldüğünü düşünüyorum.”

Noble’ın görüşlerini yakın zamanda ele almıştık ve bu video röportajdan bazı önemli noktaları vurgulamakta fayda var.



Denis Noble, Richard Dawkins’in “bencil gen” fikrine güçlü biçimde karşı çıkıyor. Dawkins’in bu yaklaşımında “genlerin bizi — bedenimizi ve zihnimizi — yarattığı” ve “genomdan yola çıkarak bütünüyle bir insanın inşa edilebileceği” varsayılıyor. Noble bunun yanlış olduğunu düşünüyor çünkü bu görüşe göre her şey bilimsel indirgemeciliğe dayanıyor. Noble, Dawkins’in The Selfish Gene kitabının 40. yıl baskısının sonsözünde şu ifadeyi kullandığını hatırlatıyor:
“Bazı yönlerden, Bencil Gen’in temel mesajını geri almak isterdim.”

Noble’a göre bu ifade, onun deyimiyle “Neo-Darwinizmin öldüğünün” temel nedenlerinden biri. Çünkü biz genlerimizden ibaret değiliz ve genlere indirgenemeyiz; programın sunucusu Andréa Morris’in de onayladığı gibi. Noble’ın dikkat çektiği temel sorun, insanın yalnızca DNA tarafından yaratılmadığıdır; örneğin annenin yumurta hücresinde, DNA dışındaki yapılar tarafından taşınan bilgiler de belirleyicidir.

Noble, gelişim biyolojisinin beklenmedik özellikler ortaya koyduğunu söylüyor. Gelişimsel gen ağları oldukça dayanıklıdır ve bazen bir gen çıkarıldığında, vücut aynı işlevi yerine getirmek için başka bir geni devreye sokar. Bu durum, “bütüncül bir bakış açısı” gerektirir; videoda ifade edildiği gibi, “parçalar, bütün için ve bütün aracılığıyla vardır.” Noble’a göre, tek tek moleküllerin ve genlerin amacı ancak bütünü anlayarak kavranabilir.

Akıllı Tasarım savunucuları bu tür ifadeleri duyduklarında genellikle şöyle düşünür: “Bu hedefe yönelik bir yapı gibi görünüyor ve hedefler ancak akıllı varlıklardan gelir. O hâlde bu, canlıların tasarlandığını düşündürüyor.” Ancak Noble açıkça Akıllı Tasarım savunucusu değildir. Peki o hâlde, akıllı bir tasarım olmadan canlılardaki bu yukarıdan-aşağıya düzen (başka ne diyebiliriz ki?) nasıl ortaya çıkmıştır? Açıkçası bundan hâlâ tam emin değilim. Ancak Noble’ın yaklaşımı, klasik neo-Darwinci bakış açısından çok daha fazla Akıllı Tasarım’a yakın durmaktadır.

Noble’ın Akıllı Tasarım savunucusu olmadığı konusunda şüphe kalmaması için, röportajın ilerleyen bölümünde söylediklerine bakmak yeterlidir.

Bir noktada Noble’a şu soru yöneltilir: “Eğer genler bir plan değilse, plan nedir?” Noble şu cevabı verir:
“Böyle bir plan yok. Çünkü hayattan yalnızca hayat çıkar.”

Bu ifade tek başına ele alındığında, yaşamın doğal ve materyalist kökeninin imkânsız olduğu sonucunu çağrıştırır. Noble bunun farkındadır ve bu sonucu kabul etmek istemez. Bu nedenle hemen ekler:

“Şunu netleştireyim: Yaşamın bir gezegende doğal süreçlerle ortaya çıkmış olabileceği fikrine karşı değilim. Bana göre bu son derece makul bir yaklaşımdır. Otokatalitik kümelerin hangi koşullarda başlayabildiğini, zarların nasıl oluştuğunu anlamak gerekir; bunların hepsi bir araya geldiğinde, bir anda süreç başlar ve yaşam gelişmeye koyulur. Ondan sonra evrim geri kalan her şeyi halleder. Bu anlatıya kesinlikle karşı değilim.”

Dolayısıyla Noble, “hayat yalnızca hayattan gelir” görüşünü aslında savunmamaktadır. Nihayetinde, kör kimyasal süreçlerden amaç ve hedeflerin ortaya çıkabileceğine inanmaktadır. Şöyle der:

“Şunu söylüyorum: Yaşam bir kez ortaya çıktıktan sonra, yaşayan sistemin amacı nereden geliyor? Onun iradesi, bu yönde değil de şu yönde gitme yetisi, yiyeceğini nasıl bulacağını, nasıl çiftleşeceğini seçebilme kabiliyeti nereden geliyor? ‘Basit kimyadan amaç nasıl doğar?’ diye sormanın pek anlamı yok. Bunu bir bütün olarak ele almak gerekir. Amacı parçalara veren şey bütündür.”

Bu noktada, Noble’ın “basit kimyadan” amaçların ortaya çıktığına dair sözlerinden sonra, sunucunun yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirir. Şöyle sorar:
“Bu evrimden nasıl türemiş oluyor? Yani bu çok temel bir soru. Bizler amaç sahibi varlıklar olduğumuz için bunu doğal karşılıyoruz ama amaç, bir organizmanın fonksiyonu olarak nasıl ortaya çıkıyor?”

Sunucu, evrimin kör bir süreç olduğunu ve kör süreçlerin amaca yol açamayacağını sezmiş gibidir. Ancak Noble tam da bunun gerçekleştiğini savunur:
“Bu, sonradan evrimleşmiş bir süreçtir; başlangıçta yoktu. … Fonksiyonlar, ortaya çıkan (emergent) özelliklerdir.”

Noble, bazı evrimcilerin organizmaları amaçlı varlıklar olarak görmeye direnç göstereceğini kabul eder; ancak organizmaların amaçlı olduğu gerçeğinin inkâr edilemeyeceğini söyler:
“Organizmaları amaçlı olarak görmek doğru mu? Aksi yönde bir iddia son derece inanılmaz olur. Evrim amaç üretmiştir. Neo-Darwincilerin en rahatsız olduğu nokta da budur.”

Peki neden bundan hoşlanmazlar? Noble’a göre sebep şudur:
“Çünkü bu durum, yaratılışçı rakiplerine — ki bu da bir tür teizmdir — koz vermiş gibi görünür.”

Bu sözler, 2014’te Nature dergisinde yayımlanan bir makaleyi hatırlatmaktadır. Makalede, birçok evrimci bilim insanının neo-Darwinizme yönelik eleştirileri, Akıllı Tasarım’a destek vermekten korktukları için bastırdığı ifade edilmişti:

“Çok sık olarak, hayati tartışmalar suçlamalara ve sert tartışmalara dönüşüyor. Akıllı tasarımın hayaletiyle adeta ürkütülen evrim biyologları, bilime karşı olanlara karşı birleşik bir cephe sergilemek istiyor olabilir.”

Başka bir deyişle, bazen bilim insanları modellerindeki sorunları — burada söz konusu olan amaç meselesi gibi — kanıtlar nedeniyle değil, Akıllı Tasarım’a meşruiyet kazandırmaktan korktukları için kabul etmek istemiyorlar. Sunucu bu noktayı şöyle özetler:
“Bu durum, dini inançlara atfedilen önyargının, kanıtlara açık olunmadığında şüphecilik için de geçerli olabileceğini gösteriyor.”
Noble da buna şu şekilde katılır:
“Aynen öyle.”

Peki neo-Darwinciler, amacın tasarımı ima ettiği yönündeki korkularında haksız mı? Noble öyle düşünüyor. Ona göre, nihayetinde materyalist bir evrim modeli ile amacın ortaya çıkması arasında zorunlu bir çelişki yoktur. Ancak sunucu bu görüşü tamamen ikna edici bulmuş gibi görünmez. Şu soruyu sorar:

“Eğer evrim organizma üzerinde yukarıdan-aşağıya etki edebiliyor ve amaç geliştirebiliyorsa, indirgemeciliğe tabi değilse, o zaman evrim için teleolojik bir açıklamaya geri dönmüş olmuyor muyuz?”

Video bu sırada “teleolojik” kavramını şu şekilde tanımlar:
“Teleolojik: İnsan varoluşunun içsel bir hedefe ya da anlama doğru ilerlemesi.”

Bu tanım insan merkezlidir ama bütünüyle yanlış değildir. Ancak birçok standart tanım, teleolojiyi tasarım veya nihai amaç kavramlarıyla ilişkilendirir:

Merriam-Webster: “Özellikle doğada tasarım veya amaçla ilgili olan.”
Wikipedia: “Bir şeyin, amacına ya da hedefine referansla açıklanmasını esas alan nedensellik yaklaşımı.”
Britannica: “Bir şeyi, bir amaç ya da nihai hedefe atıfla açıklama.”
Vocabulary.com: “Sonuçtan başlayarak geriye doğru akıl yürütmek; şeyleri nihai amaçlarıyla açıklamak.”
Dictionary.com: “Teleolojiyle ilgili; doğada nihai nedenlerin, tasarımın ve amacın var olduğunu savunan felsefi görüş.”

Görüldüğü gibi, teleoloji ile tasarım kavramları çoğu zaman (her zaman olmasa da) iç içedir. Ancak Noble’ın hemen ardından söylediği sözler, bu teleolojik çağrışımı reddeder gibidir:
“Hayır, amaç evrimleşmiştir. Bu kadar basit. Organizmalardan önce amaç vardı demek zorunda değilsiniz. Amaç, bizzat evrimin ürünüdür.”

Noble, organizmanın hayatta kalma iradesi dışında, daha büyük bir nihai amaç fikrini de reddeder. “Nihai neden” kavramını, “organizmanın geleceği öngörebilmesi” olarak tanımlar ve şöyle ifadeler kullanır:

“Amaç, geleceğe yönelik stratejileri keşfetmek için rastlantının kullanılmasıdır.”
“Amaç, bilimsel olarak çok basit bir şekilde tanımlanabilir; ruhsal ya da dini bir kavrama dayanmak zorunda değildir.”
“Organizmaların amaç sahibi olduğunu kabul ettiğinizde, dini taraf hemen ‘Peki bu amaç nereden geldi?’ diye soracaktır. Ben de derim ki, benden geldi. Bir organizma olarak benden. Kendime, kediye ya da fareye amaç atfetmekte hiçbir zorluk görmüyorum.”

Sunucu şu soruyu sorar:
“Yani sizin yaklaşımınız bir yaratıcıyı ya da akıllı bir tasarımcıyı dikkate almıyor mu?”
Noble net bir şekilde cevap verir:
“Hayır, kesinlikle hayır.”

Denis Noble, amaç ve yukarıdan-aşağıya işleyen hedefli sistemlerin, akıllı tasarım olmaksızın da var olabileceğini savunmakta elbette özgürdür. Ancak bilim dünyasında — hem Akıllı Tasarım savunucuları hem de çeşitli evrimci ekoller dâhil olmak üzere — birçok kişi bu görüşü kabul etmekte zorlanacaktır. Röportajı sunan Andréa Morris bile zaman zaman şüpheci görünmektedir.

Denis Noble’a büyük saygı duyuyorum ve onunla aynı fikirde olmamam, biyolojinin işleyişine dair derin kavrayışlarını küçümsemek anlamına gelmez. Çalışmalarını sürdürmesini içtenlikle diliyorum. Ancak sistem biyolojisi ile yaşamın nihayetinde tamamen kör ve yönlendirilmemiş maddi süreçlerin ürünü olduğunu savunan her model arasında içsel bir gerilim vardır. Çünkü günlük deneyimimizde, amaç, işlev ve yukarıdan-aşağıya düzen gördüğümüzde, bunun bir akıllı zihin tarafından sisteme yerleştirildiğini biliriz. Deneyimlerimize göre amaç, kör mekanizmalarla ya da kazara ortaya çıkmaz. Denis Noble buna katılmayabilir; ancak gerek Akıllı Tasarım’ın dostları gerekse karşıtları arasında pek çok kişinin benimle aynı şüpheyi paylaşacağını düşünüyorum.

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Bilim Adamları Darwine Yine Meydan Okudu

Tüm dunyadan mesleklerinde belli noktalara ulasmis bilim adamları Venedik sehrinde buluşup bir kez Darwinizmin bilimden …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir