İnsanın Kaderi- Neden Kendiliğinden Alev Alıp Tutuşmuyoruz- Prof. Michael Denton Seri (6)

Yazı İçin Önbilgi;

Bu yazı https://evolutionnews.org/2020/07/why-do-we-not-spontaneously-combust/ adresinden alınmış olup ingilizceden türkçeye tarafımca çevrilmiştir. Yazıdaki pek çok vurgu bana aittir, orjinal yazıyı okuyabilmek için ilgili linke gitmeniz yeterli olacaktır.

Bu yazı üzerinde düşünmediğimiz çok önemli nimetlerden biri olan ateş ve kullanımı ile ilgili oldukça güzel bilgiler sağlamaktadır. Bir seri halinde yeryüzüne insanın kullanıp medeniyet kurabilmesi için bir nimet olarak indirilen ateşin nasıl da müthiş ayarlanmış özelliklere sahip olduğu ve ne kadar hassas değerler ile yaratılmış olduğunu göstermektedir. Belki de bugüne kadar üzerinde hiç düşünmediğiniz ve basit bir olay olarak gördüğünüz ateşin bu kadar hassas değerlere sahip olması ve yeryüzündeki elementler ile kimyasal etkileşimlerinin nasıl da hassas ve olağanüstü bir yaratılışı gösterdiğini farkettiğinizde çok şaşıracaksınız. Eğer şu anda durup dururken alev alıp yanmıyor isek işte bu oksijenin bigbangten itibaren kararlaştırılan zayıf etkileşim özelliğinden ötürüdür, evet doğru duydunuz, eğer oksijen şu anda sahip olduğu özelliklerden biri olan zayıf kimyasal etkileşim özelliğine sahip olmasaydı durup dururken tutuşurdunuz. O halde Allahın nimetlerini anmak ve ona teşekkür sunmak çok önemlidir.

Rabbinin nimetine gelince; işte onu anlat. Duha 11

 

İnsanın Kaderi- Neden Kendiliğinden Alev Alıp Tutuşmuyoruz- Prof. Michael Denton Seri (6)

 

Yanma işleminde sayısız miktarda enerjinin açığa çıktığı göz önüne alacak olursak ve  bilahire vücutlarımızın indirgenmiş karbon bileşiklerinden oluşmuş olduğunu da hatırlayalım işte tam  bu noktada merakı çok yükselmiş bir şekilde Arthur C Clarke bir soru sormaktadır;

 

”Oksidasyon (yanma) işleminin doğası gözönüne alındığında  Neden uygun çevre sıcaklıkları altında  kendiliğinden alev almıyoruz?[1] ve sahiden neden ormanlar bunun aynısını yapmıyorlar ? ”

 

Orman ateşi termodinamik için yani devasa potansiyel enerji için oldukça kafi bir kanıttır. Büyük su çağı için oldukça görkemli bir iddia dillerde dolanmaktadır. Karboniferus[2], bu dönemde yeryüzü kocaman bir bataklıktı ve amfibiyenler[3] bataklıkların ve göllerin sınırlarında yaşamaktalardı ayrıca bu dönemde oksijen oranı yüzde 30 ile bugüne kıyas ile oldukça yüksek seviyelerde gezmekteydi. İşte tam bu dönemde yeryüzü küresel bir yangın felaketti tattı, ıslak ormanlar yangın ile acımasızca ve gaddarca yok edildi.[4] Ancak bu büyük yangın felaketinin etkileri yeryüzünün ve ormanların adeta ıslak bir bataklık gibi olması ve çoğu canlının suda yada su kenarlarında yaşayan canlılar olması hasebiyle nispeten az hissedilmiştir.

 

Karboniferus dönemi bir ormanının illustre edilmesi. Karboniferus döneminde tüm dünya kocaman çok ıslak bir bataklığı andıran bir yer olmasına rağmen devasa yangınlar vukuu bulabilmiştir. Bu kadar suya ve ıslaklığa rağmen bu derece yangınların vukuu bulabilmesinin nedeni atmosferdeki oksijenin bugünkü seviyelerden kabaca Yüzde 8-9 daha fazla olmasıdır. Oksijen seviyesi işte bu kadar önemlidir. Kendiliğimizden tutuşup yanmamamız işte şu anki ideal oksijen seviyeleri vesilesiyle gerçekleşmektedir. 

 

James Lovelock atmosferdeki oksijen oranının yüzde 25 seviyesinden yüzde 30 seviyelerine çıkarılmasının günümüz şartlarında yağmur ormanlarında dahi olağanüstü büyük yangın felaketlerine yol açacağına işaret etmektedir.[5] Yani yüzde 25 seviyesinin üstündeki bir oksijen oranı üzerinde oksijen atmosferde olursa o halde yeryüzünde çıkabilecek yangınları kontrol etmek oldukça zorlaşacaktır. Tamda yeryüzünde şu anda sahip olduğumuz oksijen seviyesi müthiş ideal bir boyuttadır;  yüzde 21 seviyesine oldukça yakın olan şu anki seviye ateş yakmak için kesinlikle yeterlidir ve ayrıca çıkabilecek ateş sorunlarının ( kendiğinden yangın başlaması ihtimalide önemli oranda düşüktür)  kolaylıkla kontrol altına alınmasına müsaade edecek derecededir. [6]

 

 

 

Tamda İhtiyacımız Olan Seviyeler, Peki Neden

 

İnsanlarında, ağaçlarında geçerli yüzde 21 oksijen seviyesine sahip atmosfer şartlarında kendiliğinden tutuşmamasının nedeni, oksijenin yapısındaki ilişkisel olarak tembel karakteristiktir. Karbon ve oksijen atomları geçerli atmosfer seviyelerinde fiziksel bir aktivite başlatmak için oldukça isteksizdirler.[7]

 

Oksijenin etkisinin bu vesile ile  düşürülmesi memelilerin gezegendeki faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır. Bu durum memelilerin, kuşların, uçan böceklerin vs. hem havayı teneffuz edebilmelerine, ihtiyaçları kadar oksijen tedarik edebilmelerine ve hemde durup dururken kendiliğinden tutuşup yanmamalarına imkan vermektedir. Roman Boulatov’un yorumladığı gibi

 

 ” Biyosfer[8] atmosferin oksijeni tembelleştiren yapısından müthiş bir şekilde faydalanmaktadır, oksijenin bu şekilde tembelleşmesi organik canlıların oksijenin zenginliklerinden faydalanmasına müsaade etmektedir.[9]

 

Atmosferde tamda şu anda sahip olduğu değerlere sahip olmasaydı yeryüzünde insanlar için yaşam muhtemelen olmazdı. Birazcık daha az farklı olsaydı bu kezde asla medeniyet oluşturamazdık. Atmosferin bu durumu dünyanın açıkça insanoğlunun medeniyeti için yaratıldığını göstermektedir. Peki bunlar sebebpsizmi yaratılmıştır ? İnsanın bundaki sorumluluğu nedir ?

Bir Problem ve Ayrıca Yaşam İçin Bir Fayda

 

İronik bir biçimde oksijenin yaşam için olan faydası aynı zamanda aslında bir sorundur. Yukarıda alıntı yaptığımız Boulatov şöyle devam etmektedir” Bu tip bir kimyasal tembellik ayrıca hızlı bir soluma ancak sisteme bir enerji verilmesi sayesinde gerçekleşebilir yada içeriğinin aktif bölgelerinde demir yada bakır iyonları içeren katalizörler tarafından  katalize edilmelidir[10][11]

 

Doğanın bir başka müthiş adaptif rastlantısı![12] ise bakır ve demir gibi metal atomların geçişkenlik ve etkileşim özellikleridir. Demir ve bakır oksijen ile nazikçe etkileşime girip kimyasal süreçleri başlatabilmektedir, şu anda var olan değerler ise tamda istediğimiz değerlerdir. Aslına bakarsanız oksijenin kullanımını organize eden, düzenleyen ve bununla alakalı detayları halleden vücuttaki bütün enzimler ve hatta oksijen aktive etme faaliyetleri ile alakalı olmayan Hemoglobin(Oksijen taşınması görevini ifa etmektedir) gibi modeller dahil tüm enzimler bu metalleri geçiş için kullanmaktadır. Yani oksijenin bu kimyasal etkileşim tembelliği geçişken metallerin enerjiyi aktive etmeleri sayesinde bizler gibi yüksek metabolik özellikler ve aktif yaşam stiline sahip canlılar açısından oldukça kritik destek vermektedir ve solunum yapabilmemiz açısından da kurtarıcı olmaktadır.[13] Eğer bu böyle olmasaydı yani oksijenin yukarıda özetlediğimiz yapısı şu anda tamda mevcut bulunan oksijenden farklı olsaydı  bizim gibi oksijenli solunum yapmak zorunda olan bir canlı asla var olamazdı.

 

Çok Şanslıyız

Kısaca özetlemek gerekirse, Oksijenin kimyasal tembelliği çok açık bir şekilde bizim gibi atmosferde gaz formunda iken onu kullanmak zorunda olan organizmalar için tamda olması gereken özelliklerdedir; Bu oksidasyon işlemi sırasında ortaya çıkan enerjinin kullanılmasına olanak verir ayrıca durup dururken alev alıp yanmaktan bizi korur ve alevin ve yangınların kontrol altına alınabilmesine de ayrıca olanak sağlar.

 

Not etmek ve tekrar zikretmek gerçekten çok önemli, oksijenin bu kimyasal tembelliği bizim varlığımızın ön şartlarından biridir, bu sayede bir anda alev alıp tutuşmayız ve ateşi hem vahşi ortamda hemde medeniyetimiz için kullanabiliriz. Tabi ki bu yorum suda yaşayan canlılar için uygulanamaz çünkü onlar sudaki oksijeni soluyabilecek biçimde yaratılmışlardır. Ayrıca çok sıradışı hayatlara da uygulanamaz, mesela anaerobik bakteriler yada kabuksu kayalarda medfun bakteriler gibi ki onlar yeryüzünde oksijenin artışı ile ilgili oldukça haklı kaygılara sahiptiler[14]

 

 

 

 

[1] “This one mystery I’m asked about more than any other—spontaneous human combustion,” says Arthur C. Clarke, author of 2001, in the episode “The Burning Question” of his 1994 TV series Mysterious Universe. “…Yet some cases seem to defy explanation, and leave me with a creepy and very unscientific feeling. If there’s anything more to SHC, I simply don’t want to know.”

[2] http://sudayanar.tripod.com/jeolojikdevirler/karbonifer.htm Erişim Tarihi 24/09/2020

[3] Hem karada hem suda yaşayabilen canlılara verilen isim. Timsahlar bir amfibiyendir.

[4] Nick Lane, Oxygen the Molecule That Made the World (Oxford; New York: Oxford University Press, 2002).

[5] James Lovelock, Gaia: A New Look at Life on Earth (New York: Oxford University Press, 2000), Chapter Five.

[6] James Lovelock, Gaia: A New Look at Life on Earth (New York: Oxford University Press, 2000), Chapter Five.

[7] Monika Green, H. Allen Hill, “The chemistry of dioxygen,” Methods Enzymology 105 (1984): 3−22

[8] https://www.sorhocam.com/nedir.asp?sid=1721&biyosfer%A0/  Hava, su ve karayı kapsayan 16-20 km lik yaşam alanı.

[9] Roman Boulatov, “Understanding the Reaction That Powers This World: Biomimetic Studies of Respiratory O2 Reduction by Cytochrome Oxidase,” Pure and Applied Chemistry 76, no. 2 (2004): 303–319, doi:10.1351/pac200476020303.

[10] Katalize etmek bir işlemin hızlandırılması, kolaylaştırılması gibi manalarda sık kullanılan bir deyimdir.

[11] Corinna R. Hess, Richard W. D. Welford, and Judith P. Klinman, “Oxygen-Activating Enzymes, Chemistry of,” in Wiley Encyclopedia of Chemical Biology (Hoboken, NJ: John Wiley & Sons, Inc., 2008). http://doi.wiley.com/10.1002/9780470048672.wecb431. The authors comment: “Nature has developed a diverse array of catalysts to overcome this kinetic barrier. These dioxygen-activating enzymes are divided into two classes: oxygenases and oxidases. Oxygenases incorporate directly at least one atom from dioxygen into the organic products of their reaction. Oxidases couple the reduction of dioxygen with the oxidation of substrate. Typically, enzymes that react with dioxygen contain transition metal ions and/or conjugated organic molecules as cofactors.”

[12] Yazıdaki pek çok vurgu gibi bu vurgu da bana ait. Bunu ünlem ile vurgulamamın nedeni rastlantı kelimesinin aslında hayatın dinamiği ile uyuşmamasıdır. Yazarın bu kelimeyi kullanmasının nedeni ise modern ön kabullere gönderme yapmak içindir. Yazar evreni ve hayatı meydana getiren bir gücün bilimsel olarak kavranabileceğini savunur ve zaten tam da o yüzden yazmaktadır.

[13] David C. Catling, Christopher R. Glein, Kevin J. Zahnle, Christopher P. McKay. “Why O2 Is Required by Complex Life on Habitable Planets and the Concept of Planetary ‘Oxygenation Time,’” Astrobiology 5, no. 3 (June 2005): 415–38. doi:10.1089/ast.2005.5.415.

[14] Thomas Gold, The Deep Hot Biosphere (New York: Copernicus, Springer-Verlag New York, Inc., 1999).

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Vücutlarımız Nasil Çalisir- Tesadüf Degil 5

  Yazarımız Prof. Howard Glick Önceki yazılarda hücrenin işleyişi ile alakalı insanin aklinin alamayacagi harikulade …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir