Hayatin Kokeninde Kendini Gösteren Yaratilis

Oldukça basarili bir kitap olan ” Hayatin Kokeninin Gizemi” kitabinin kısa bir tanitim yazisini sizlerle paylaşmak istiyorum. Hayatin kökeni yani tüm bu biyolojik bilginin nereden geldigi hususu hayatimizin en onemli bilgisidir. Çünkü insanoğluna tüm dünyayı kimin onun emrine verdiginin yanıtı ancak bu sorunun cevabi bulunduğunda bulunabilir. Discovery Enstitu bünyesinde calisan bir grup bilim adamı bu konuda bir kitap cikarttilar kitabi suradan sipariş edebilirsiniz 

Kitap seküler ezberleri Hallac pamuğu gibi atıyor ve hayatin arkasında bulunan ustun zekanın gorunurlugunu entellektüel zihinler icin oldukça kılıyor. Asagidaki yazı kabin icerigini bir nevi basliklari ile ozetlemektedir.

Editörün Notu: En derin gizem ve dolayısıyla en büyük ilham kaynağı, bizzat hayatın kendisidir. Discovery Institute Press, zeki tasarım bilim literatürünün 1984 tarihli klasiği Hayatın Kökeninin Gizemi (The Mystery of Life’s Origin) adlı eserin büyük ölçüde genişletilmiş yeni bir baskısını yayımladı. Aşağıda, kitaba yeni eklenen bir bölümden uyarlanmış bir alıntı yer almaktadır. Bu bölümün yazarı Dr. Stephen Meyer, Bilim ve Kültür Merkezi’nin direktörüdür. Kitapları arasında Hücredeki İmza: DNA ve Zeki Tasarımın Kanıtı (Signature in the Cell: DNA and the Evidence for Intelligent Design) da bulunmaktadır.

Hayatın Kökeniyle İlgili Teoriler Ne Üzerine Kurulu?

Hayatın kökenine dair teoriler, zorunlu olarak canlı hücrelerin özellikleri hakkında bilgi sahibi olunmasını gerektirir. Biyoloji tarihçisi Harmke Kamminga’nın gözlemlediği gibi: “Hayatın kökeni sorununda esas mesele şudur: Aslında kökenini açıklamaya çalıştığımız şey tam olarak nedir?” Ya da kimyasal evrim teorisinin öncülerinden Alexander Oparin’in söylediği gibi: “Hayatın doğası sorunu ile onun kökeni sorunu birbirinden ayrılmaz hale gelmiştir.”
Hayatın kökeni üzerine çalışan araştırmacılar, ilk ve muhtemelen en basit — ya da en azından en az karmaşık — canlı hücrenin kökenini açıklamak isterler. Bu nedenle, tek hücreli yaşamın doğasını açıklayan alanlardaki gelişmeler, tarih boyunca hayatın kökenine dair senaryoların yanıtlaması gereken soruları belirlemiştir.

“Bilgi” ile Ne Kastediyoruz?

1950’lerin sonlarından ve 1960’lardan bu yana, hayatın kökenini araştıran bilim insanları, tek hücreli yaşamın ve bu sistemlerin bağlı olduğu biyomakromoleküllerin karmaşık ve özgül doğasını giderek daha fazla kabul etmeye başlamışlardır. Moleküler biyologlar ve hayatın kökeni üzerine çalışan araştırmacılar, bu karmaşıklığı ve özgüllüğü bilgiye dayalı terimlerle tanımlamışlardır. Moleküler biyologlar, DNA, RNA ve proteinleri “bilgi” taşıyıcıları veya depo edicileri olarak adlandırmaktadır. Günümüzde pek çok hayatın kökeni araştırmacısı, bu biyomakromoleküllerdeki bilginin kökenini araştırmalarının merkez sorunu olarak görmektedir. Bernd-Olaf Küppers’in de ifade ettiği gibi: “Hayatın kökeni sorunu, açıkça, biyolojik bilginin kökeni sorunu ile temelde eşdeğerdir.”

Bu bölüm, ilk canlı hücreyi inşa etmek için gerekli olan bilginin kökenine dair rekabet halindeki açıklamaları değerlendirecektir. Bunu yapmak için, biyologların biyomakromoleküllere uyguladıkları “bilgi” terimiyle ne kastettiklerini belirlemek gerekir. Pek çok kişinin de fark ettiği gibi, “bilgi” terimi teorik olarak birbirinden farklı birkaç kavramı ifade edebilir. Bu bölüm, bu belirsizliği ortadan kaldırmaya ve hayatın kökeni araştırmacılarının “kökenini açıklamak zorunda oldukları” bilgi türünü netleştirmeye çalışacaktır. Aşağıda önce, DNA, RNA ve proteinlerdeki bilginin açıklanması gereken bir olgu olarak nasıl tanımlandığı ele alınacak; ardından, biyolojik bilginin kökenine dair rekabet halindeki açıklama türlerinin geçerliliği değerlendirilecektir.


Rekabet Halindeki Açıklamalar

Bölüm I, moleküler biyologların “bilgi” terimini tutarlı bir şekilde karmaşıklık ile işlevsel özgüllüğün (ya da spesifikliğin) ortak özelliklerini ifade etmek için kullandıklarını göstermeyi amaçlayacaktır. Bu biyolojik kullanım, Shannon ve Wiener’in klasik bilgi kuramı anlayışıyla karşılaştırılarak, biyolojik bilginin, klasik matematiksel bilgi kuramından daha zengin bir anlama sahip olduğunu gösterecektir. Ayrıca, biyolojik “bilgi”nin yalnızca mecazi bir ifade olduğu ve ampirik içerikten ya da ontolojik geçerlilikten yoksun olduğu yönündeki yaklaşımlara da karşı çıkılacaktır. Biyolojik bilgi teriminin, canlı sistemlerin gerçek iki özelliğine — karmaşıklık ve özgüllük — atıfta bulunduğu ve bunların birlikte açıklanması gereken şeyler olduğu gösterilecektir.

Bölüm II, ilk canlı sistemin oluşması için gerekli olan belirtili biyolojik bilginin kökenine dair rekabet halindeki açıklama türlerini değerlendirecektir. 1920’lerden 1960’ların ortalarına kadar, hayatın kökenini araştıran bilim insanları, büyük ölçüde rastlantısal olayların — “şans”ın — yaratıcı rolünü vurgulayan teorilere güvenmişlerdir; bu teoriler genellikle prebiyotik doğal seçilimle birleştirilmiştir. 1960’ların sonlarından itibaren ise teorisyenler, fiziksel ve kimyasal “zorunluluk” yani deterministik öz-düzenleyici yasalar ya da özellikler üzerinde durmaya başlamışlardır. Bölüm II, hem “şans”ın hem “zorunluluk”un hem de bu ikisinin kombinasyonlarının nedensel açıdan yetersizliğini ortaya koyacaktır.

Bölüm III, biyolojik bilginin kökeni için radikal derecede farklı bir açıklama yaklaşımının gerekli olduğunu ileri sürecektir. Bugünkü nedensel güçler hakkındaki bilgi birikimimizin, DNA, RNA ve proteinler gibi büyük biyomoleküllerde gözlemlenen belirtili karmaşıklığın (bu şekilde tanımlanan bilginin) kökeni için zeki tasarımı daha iyi ve nedensel olarak daha yeterli bir açıklama haline getirdiğini savunacaktır.


Kalan kısmı Hayatın Kökeninin Gizemi: Süregelen Tartışma adlı kitapta Discovery Institute Press aracılığıyla okuyabilirsiniz.

Paylaş:

Yazar: MuratS

Gezgin, Allah aşığı, varlık bilim genel ilgi alanı- Bilim Yazarı

İlgini Çekebilir

Yapı–İşlev İlişkisi, Ortaya Çıkış ve Özgül İndirgenemez Karmaşıklık

Stephen J. Iacoboni, ödüllü bir kanser araştırmacısıdır ve kırk yılı aşkın süredir tıbbi onkoloji alanında …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir