Evrenin Yüce Yaratıcısı olan Allah kuranda Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18) demektedir. Aslında baktığımız her detay, yada sahip olduğumuz herşey bu ayetin tezahürü gibidir. Rahatça yutkunabilmenin ne derece büyük bir nimet olduğunu gırtlak kanseri olanlar, şöyle güzelce bir orman yürüyüşü yapmanın nasılda harika bir nimet olduğunu akciğer yetmezliği yaşayanlar bilirler. Daha küçülttüğümüzde skalayı yine aynı sonuçlar ile karşılaşacağız, söz gelimi mide kapakcığı sorunlu olan kişiler sürekli bir şişkinlik rahatsızlığı ve yutkunma sorunu ile karşı karşıyadırlar. İşte o anlarda aslında bu kişiler için tüm dünya normalde kendilerinde de olan ancak çeşitli hastalık vb. nedeni ile kaybettikleri bu nimetler olmaktadır.
Koku ve tat almak da işte böyle bir nimettir. Dünyaya ilk geldiğiniz günden bu yana Allah’ın size verdiği nimetlerden olan koku ve tat alma hislerine sahipsiniz. Bu şekilde onbinlerce güzel koku yada herhangi bir üründe sorun olduğunu gösteren kötü kokuları bilebiliyorsunuz. Bunlar olmasaydı asla güzel bir çileğin kokusunu alamayacak o taze ekşimtrak tadı asla bilemeyecektik belki de yemek ve içmek katlanmak zorunda olacağımız bir külfet olacaktı. Modern tıp bilimine göre bunları algılayan ve yorumlayan beynimizdir ancak konu bunların algılanması ve yorumlanması değil ancak bunları nasıl sahip olduğumuzdur. İnsan sahip diğer nimetler gibi koku ve tat almak içinde herhangi bir çaba sarfetmemiştir. Doğduğu andan itibaren koku ve tat alma yeteneğine sahiptir ve bunların keyfini sürmektedir. Peki bunlara nasıl sahip olduk ?
Yukarıda ki Soruyu Hiç Düşündünüz mü ?
İnsan sahip olduğu herşeyi ve kendi varlığını bütünüyle yüce Allaha borçludur. İnsan sahip olduklarını düşünmeli ve bunlar üzerinde iradesini zorlamalıdır. Çünkü Allahın verdiği ömür sermayesi her geçen gün azalmaktadır ve dünyanın toplam varlık süresi incelendiğinde insanın ömrünün kelebek kadar olduğu hakikati görülecektir.
Koku oldukça zarif yaratılış detaylarına hakimdir. Koku dediğimiz süreç ilgili nesnenin havaya saldığı moleküllerin bizim tarafımızdan solunması ile ortaya çıkmaktadır. Suyun kokusunun olmaması bu minvalde bir nimet olarak ortaya çıkmaktadır çünkü suyun kokusu olsaydı kahve ile su kokusu, lavanta çiçeği ile su kokusu birbirine karışacaktı. Doğada kaç çeşit koku olduğu bilinmemektedir. Kokuyu oluşturan moleküllerin yapısındaki hafif bir değişiklik güzel bir kokuyu kötü hale çevirebilmekteyken, kötü kokuyuda güzel bir kokuya çevirebilmektedir.
“Herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiş” (Furkan Suresi, 2)
Bir insan gün boyunca ortalama 24000 kere nefes alıp vermektedir. Her nefes alışında vücuduna aldığı hava burun tarafından akciğerlere hazır hale getirilmekte ve düzenlenmektedir. Ama iş bu kadar değildir. Burun bölgemiz, kemiklerimiz ve diğer bileşenleri özel bir kimya tesisi gibidirler. Çoğu insan burnumuzun sadece yüzde 5 nin koku almak için kullandığının farkında değildir. Çoğu insan olağanüstü bir kimyasal analiz tesisine sahip olduğunun farkında dahi değildir. İşte bu tesis burnun içindeki koku bölgesinde yer alır, adeta bir kimya fabrikası gibi durup dinlenmeksizin çalışır, çevredeki kokuları tahlil eder. Biz günlük işlerimizi yaparken koku almak için hiçbir çaba göstermediğimiz sırada, o faaliyet halindedir. Geceleyin uyku halinde olduğumuz zaman bile, duman gibi zararlı bir kokuyu fark ederek hemen bizi uyarır. Söz konusu olan öyle benzersiz bir tesistir ki on binden fazla kokuyu teşhis edebilir, üstelik mükemmel bir doğruluk oranı ve duyarlılıkla çalışır.
“Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.” (Casiye Suresi, 4)
Bu konu bu şekilde ciltler dolusu yazılmaya devam edebilir ancak sistemin ardındaki muazzam yaratılışı görmek bu aşamada yeterli olacaktır. Bu noktada elde ettiğimiz bilgilerle bir değerlendirmek yapmak durumundayız.
Bu sistem nasıl var oldu ? Tesadüfen koku alma hücreleri yine farklı tesadüflerin marifetiyle tamda olması gerektiği yerde tamda olması gerektiği şekilde yine tesadüfen mi bulunmuştur ? Bir yerde çimento, demir, harc, kereste vb. inşaat malzemeleri gördüğümüzde rüzgarların, depremin, afetlerin yada farklı doğal olayların faaliyetleri neticesinde bunların bir inşaata dönüştüğünü düşünebilirmiyiz ?
Tabiki düşünemeyiz, tüm varlığın yaratıcısı yüce Allahtır. Herşeyi yaratmış bir düzen vermiş ve bu düzen içinde insana da sorumluluk yüklemiştir. İnsanın sorumluluğu yaratıcısını tanımak ve hayatını onun rızasına adamaktır.
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)