Vücudunuz da organik ve inorganik maddelerin ayrımını yapabilen, bunların oranlarını ve filtreleme görevlerini sağlayan, ayrıca çeşitli hormonlar, enzimler ve proteinlerin üretilmelerini sağlayan bir fabrika ve bu fabrikayı idare eden 60 mühendis, 120 işçi, 3 muhasebeci, 7 güvenlik görevlisi bulunmaktadır . Ayrıca bu işçilerin çalıştıkları üretim alanı ve laboratuarı özel bir sistemle izole haldedir desem muhtemelen bıyık altında bana güleceksiniz. Aslında vücudunuzda hayal sınırlarınızın ötesinde bir teknoloji kullanan, faaliyetleri ile yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bir fabrika vardır ancak ne mühendisler, ne kimyagerler nede işçiler çalışmaktadır. Bu muazzam fabrikamızın ismi Karaciğer’dir ve işçilerin hepsi yağ, protein ve su benzeri moleküllerden oluşmuş şuursuz hücrelerdir. Aramızda karaciğer rahatsızlıkları yaşayanlar olabilir ve bu şahıslar muhtemelen karaciğer ve önemi hakkında normal insanlardan fazla bilgiye sahiptirler. Ancak toplumumuzun büyük kısmı bu mucizevi organın ne kadar kompleks ve detaylı bir yaratılışa sahip olduğunu bilmemektedir. Karaciğerimiz sahip olduğu üstün yaratılışla Allahın kudretinin değil çıplak gözle, elektron mikroskobu ile bile zor görünen alanlarda nasıl işleyişte olduğunu göstermektedir. Sizi dünyanın en kompleks laboratuarı ve en fedakar laboratuar çalışanlarının bulunduğu Karaciğerimiz ile tanıştırmak istiyorum.
İnsandan insana ağırlığı değişmekle birlikte ortalama 1.5-2.0 kilo bir ağırlığı mevcuttur. İç organlarımızın ağırlıkça en büyüğüdür ve diyaframımızın alt kısmında bulunmaktadır. Bulunduğu yer gerçekten çok stratejiktir, kilit önemde bir yerde olması hasebiyle tüm vücut sistemlerine ve organlarına işini maksimum bir verimle yapacak konumdadır. Ayrıca karaciğerimiz esas olarak kan yoluyla aldığı besin maddelerini sindirme görevi taşıdığı için yapısında her zaman 800-900 gram kadar kanı emilmiş bir şekilde tutmaktadır.[1]
Karaciğerimiz pek çok organımız gibi optimum bir mühendislik başarısıdır. Aynı anda 450-500 işlem yapabilmektedir üstelik bunları yaparken oldukça tasarrufludur.[2] Karaciğerimiz, yediğimiz besinleri vücudumuz tarafından kullanılması için uygun hale getirir. Kendine iletilen molekülleri parçalarına ayırarak kullanır yada stok yapar. Vücutta tekrar kullanılabilecek durumda olan molekülleri tekrar kana karıştırır, zararlı olan maddeleri öncelikle çeşitli işlemlerden geçirir ardından böbreklere gönderir. Böbreklerde zararlı olanları üre haline çevirir ve vücuttan atar. Şimdi neden karaciğer yazımıza giriş yaparken üstün bir laboratuar olarak yorumladığımı kısmen anlamışsınızdır. Ama merak etmeyin henüz yeni başladık, karaciğeri ve üstün yaratılışını gözlerinize sokmak istiyorum ama şu ana kadar yazdığım satırlardaki kompleksliği atlayıp geçip gitmenize müsaade edemem. Karaciğerimiz bir yüksek öğretim almadı yada uzun yıllar bir şeyleri dene tecrübe et yöntemiyle denemedi ancak doğuştan itibaren bu mucizevi özelliklere sahiptir. Bir et parçasının bu mucizevi özeliklere ilk var olduğu andan itibaren sahip olması kendi başına bir yaratılış mucizesidir.
Karaciğerimizi sürekli açık olan bir gıda ve ev kimyasalları haline benzetebiliriz. Nasıl ki bir halde ( Meyve Sebze halleri gibi) tüm Türkiye’den gelen ürünler indirilir, tartılır ve uygun bir biçimde gideceği son alana gönderilir, bu karaciğer içinde böyledir. Yediğimiz her şey kan aracılığıyla karaciğere ulaştırılır buradan da gerekli işlemler tamamlandığında tekrar kana karıştırılır.
Bildiğiniz üzere vücudumuzda ki kan trafiği damarlarımız vasıtası ile yapılmaktadır. Mucizevi bir şekilde bütün damarlarımız sanki kanın öncelikle karaciğere yönlendirilmesi gerektiğini bilir gibi hareket etmektedir. Vücutta pompalanan kan karaciğer toplar damarı marifetiyle karaciğere ulaştırılmaktadır. Vücudumuzda dolaşan kan vakit kaybedilmeden öncelikle karaciğere yönlendirilir demiştik, ayrıca bağırsak, mide ve dalaktan gelen kanda yine öncelikle karaciğere ulaştırılmaktadır. Birileri sanki vücutta ki her organa karaciğerin bu özelliğini söylemiş gibi durmaktadır, hayırdır inşaAllah kim acaba…
Yukarıda ki detayı atlamayın lütfen, mide, bağırsak ve dalaktan gelen kan öncelikle karaciğer yerine kalbe gönderilseydi ne olur du sizce ? Kaos, her yeni gün yeni bir enfeksiyon ve muhtemelen insan hayatının devam edemeyişi. Çünkü mide, bağırsak ve dalaktan gelen kan ekstra kirlidir ve kalbe gitmeden önce temizlenmesi gereklidir. Yukarıda söyledim ya, birisi onlara bu konuda emir vermiş gibi durmaktadır. Canlılıktaki Bilgi Allahın Varlığının En Büyük Delili derken bunu kastediyorum. Burada yine bir başka mucizevi özellikten bahsedeceğim, karaciğerde kan üretilmez, yani karaciğer doğası itibariyle kan ile sonradan tanışmıştır. Ancak buna rağmen kanın nasıl bir içeriğe sahip olması gerektiğini bilmektedir. söz gelimi kanın içinde eksik maddeler varsa bunları kana ekler yada bir madde kanda normalden fazla ise bu kez de o maddeyi izole edip stoklar. Kısacası karaciğer gerçek bir kimya laboratuarıdır, 24 saat açık sürekli hizmet veren ve neredeyse (Burada ki neredeyse kelimesi geçici dünya hayatımız için belirlenmiş hastalıklar vs. dir. Bu hastalıklar olmadan da sistem tasarlanabilirdi ancak hiç hasta olmasaydık sağlığın önemli nasıl anlaşılırdı ) hiç şikayet etmeyen bir laboratuar. Yaratılışın doğası itibariyle zamanla yaşlandıkça şikayet etmeye başlayacaktır ancak bunun sırrı farklıdır.
Karaciğer’de meydana gelen yukarıda özetlediğimiz gerçeklere bir kez daha bakalım. Karaciğer diğer organlardan farklı olarak iki farklı kaynaktan kan beslemesine sahiptir. Birincisi kalbin sağ tarafı, ikincisi ise mide ve bağırsaktan besin maddeleri taşıyarak gelen kandır. Gelen kanlar karaciğerin sinüs ismi verilen dokularına ulaşır ve burada işlenir sonra tek bir toplardamar kullanılarak boşaltılır. Gelirken iki farklı kaynaktan, giderken tek farklı kaynaktan. Bu bile ortada zekice tasarlanmış bir sistem olduğunu göstermektedir. Ayrıca kanın yönlendirilmesi, kanın içinde değişik tehlikeli maddeler olabileceği bilgisi bu sebepten mide ve bağırsaktan transfer edilen kanın öncelikle karaciğere yönlendirilmesi ve bunların hepsinin kümülatif toplamı ortada zekice bir yaratılış olduğunu göstermektedir.
De ki: “En ‘üstün ve apaçık’ delil Allah’ındır. Eğer O dileseydi elbette tümünüzü hidayete yöneltip-iletirdi.” Enam Süresi 149
Karaciğer Hücrelerinin Şaşırtan Kabiliyetleri
Karaciğer vücudumuzun laboratuarıdır. Bu laboratuar aldığı sinyallere binaen gerekli kimyasalları üretir. Söz gelimi sindirim için eğer özel salgılar gerekirse karaciğer hemen bu ürünleri üretir ve ilgili yerlere gönderir. Karaciğerimiz safra üretir, ancak safra gelişigüzel mideye gönderilmez bunun için önce sipariş edilmesi gereklidir. Eğer mideden bu salgı sipariş edilirse karaciğer o zaman bunu serbest bırakır. Karşılıklı bir ticaret ancak toplam fayda olarak ele alındığında karaciğerin bu ticaretten doğrudan hiçbir fayda sağlamadığını görürüz. Bu bile tek başına sistemin bir tasarımcısı olduğunu göstermektedir. Sistemin oyuncularından biri kendi varlığının ihtiyaç duymadığı bir sıvıyı üretir ve stoklar.. Bunun ardından eğer bu madde talep edilirse bunu gönderir. Karaciğer kendisinin ihtiyaç duymadığı bir ürünü stoklayıp talep gelebileceğini biliyor ama nereden… Karaciğer bir et parçasıdır hepi topu 1.5-2.0 kilogram ağırlığında herhangi bir şuuru bulunmayan, herhangi bir hesap kitap yapamayan, karşı karşıya olduğumuz gerçek karaciğerin ve tüm sistemin üstün bir yaratılışla yaratıldığını göstermektedir.
Bu kadar muhteşem bir yaratılış ile baş bala kaldığımızda hayret ünlemlerimiz zorunlu molalar verdiriyor ancak devam etmek gerekli. Yüzeysel olarak bile karaciğeri anlatamadık henüz. Karaciğer hücrelerindeki hayret verici yaratılışın detayları bunlardan ibaret değildir elbette. Karaciğer sürekli etkin olarak işleyişte olduğu için düzenli olarak atık maddeler ortaya çıkmaktadır. Karaciğer dört lopçuktan oluşmuş bir organdır. Her bir lopçukta milyonlarca sinüs taşımaktadır. İşte bu sinüslerin yüzeylerinde Kuppfer [3] isminde hücreler görev yapmaktadır. Bu hücreler karaciğer faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan atıkları fagositoz ( özellikle bağışıklık sistemini incelediğim yazılarda fagositoz ne olduğu üzerinde durmuştuk) yöntemi ile sindirir ve hem bağışıklık sistemine kısmi bir yardımda bulunmuş olur hem de karaciğeri bu atıklardan korumuş olur. Eğer kan yolu ile karaciğere gelen zararlı maddeler Kupffer hücreleri tarafından engellenmemiş olsaydı sürekli olarak hastalanırdık. Öyle ki bu hastalıklar sebebiyle hayat yaşanmaz hale gelir ve muhtemelen insanoğlu olarak tüm enerjimizi sürekli hastalıklara harcardık. Bu da şu anki gibi bir insan medeniyetinin asla ortaya çıkamayacağını gösterir.
Karaciğerin Kendini Yenileme Özelliği
Karaciğer insan vücudu içinde kendi kendini yenileme kabiliyet ve potansiyeli taşıyan tek organımızdır.[4] Karaciğerimizin %60 yada 70’nin alındığı durumlarda bile karaciğerimiz zamanla tekrar aynı yapı, fonksiyon ve büyüklüğe ulaşacaktır. Bu durum çok ilgi çekicidir. Tahribata uğradığında karaciğer hücreleri oldukça süratli bir şekilde çoğalarak karaciğeri aynı yapısına kavuşturmaya çalışmaktadır. Söz gelimi böbreklerimiz yada dalağımız aynı tahribatı yaşasa o organlarımızı oluşturan hücrelerimiz böyle bir faaliyet geliştirememektedir peki karaciğer hücrelerini özel yapan nedir. Bu konu ile alakalı bilim adamlarının ciddi çalışmaları bulunmaktadır ancak tam olarak neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Bir hayret verici durumda bölünme ve genişleme hacminin nerede durduralacağıdır. Tahribata uğramasının akabinde karaciğer hücreleri bölünerek eski haline kavuşmaya çalışmaktadır. Peki nerede durmaları gerektiğini nereden bilmektedirler. Görebilen gözler için canlılıktaki bu bilgi Yüce Allahın kendi zatının delillerini göstermesinden başka bir şey değildir.
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın her şeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle her şeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. Talak 12
[1] https://www.nytimes.com/2017/06/12/health/liver-bodily-function.html Erişim tarihi; 15/04/2020
[2] https://www.medicalnewstoday.com/articles/305075 Erişim tarihi; 15/04/2020
[3] https://arastirmax.com/en/system/files/dergiler/6999/makaleler/34/2/arastirmax-kupffer-hucresi.pdf Erişim tarih ; 15/04/2020
[4] https://www.klimik.org.tr/wp-content/uploads/2017/05/Karaciğer-Transplantasyonu-İndikasyonlar-Emel-YILMAZ.pdf Erişim tarihi; 15/04/2020